Şu günlerde haber merkezleri olarak diken üstünde oturuyoruz.
Gecenin bir yarısı gelen asker, Suriye'ye girdi haberi üzerine telaşlanıyoruz.
Gecenin ilerleyen saatine rağmen yetkilileri arayıp, ”
Askerin Suriye'ye girdiği haberi doğru mu
?” diye soruyoruz.
Artık iş öyle bir hal aldı ki, bazı yetkililer arayıp, ”
Yine Suriye haberleri dolaşıyor. Telaşlanmayın, Suriye'ye girmedik
” diye uyarmaya başladı.
Korkum o ki bir gün gerçekten girersek, yine asılsız söylenti diye düşüneceğiz ve o zaman haberi atlayacağız.
Bu arada kendime bir de “Suriye'ye ne zaman gireriz” rehberi oluşturdum.
Her askeri yetkili sınıra gittiğinde Suriye'ye girmeyeceğiz.
Ama ne zaman ki
1-Halep düşer, IŞİD, büyük bir göç dalgasını Türkiye sınırına doğru harekete geçirirse, göç dalgasını Suriye topraklarında tutmak için gireriz.
2-PYD, Fırat'ın batısına geçer, Kobani ile Afrin'i birleştirmek için Cerablus'ta yayılmaya başlar. İşte o zaman gireriz.
Peki Türkiye, “
” niyetini açık ettikten sonra bölgede durum ne? Şu anda ne IŞID'de ne PYD'de Türkiye'yi rahatsız edecek bir kıpırdanmanın olmadığı söyleniyor. Tabi burası Suriye olunca erken konuşmamak lazım. Şimdilik kaydını düşmeden yorum yapmamak gerekiyor. Daha da ötesi bu yazının mürekkebi kurumadan ne olacağının bilinmeyeceği bir iç savaş durumundan söz ediyoruz.
Ankara'da bir süredir gözlemlediğim bir değişim söz konusu. Asıl onu paylaşmak istiyorum.
Güvenli Bölge tartışmaları başlatıldığında IŞİD'le PYD aynı kefeye konulmuştu. Hatta IŞİD işin görünen yüzü ama asıl tehdit PYD şeklinde yaklaşımlar dikkati çekiyordu.
Irak'ta Kürt varlığının ön plana çıktığı ilk dönemde, Ankara, kırmızı çizgilerle yaklaşmıştı. Ne zaman bir kriz çıksa, Ankara gazetecilerinin eline, Türkiye'nin kırmızı çizgileri tutuşturulur ve Irak Kürtlerine ambargo listeleri yayınlanırdı.
Oysa bugün Ortadoğu coğrafyasında en büyük dayanışmayı Irak Kürtleri ile yaşıyoruz.
Benzer hatalar Suriye Kürtleri için mi yapılıyor kaygısı vardı? Kobani sürecinde izlenen yanlış stratejiyi de alt alta koyduğumuzda, endişelerin yersiz olmadığı ortaya çıkıyordu.
Ankara hem Esed rejimi, hem IŞID hem PYD konusundaki hassasiyetini koruyor.
IŞID tartışmasız bir tehdit.
Ancak PYD konusunda bir tavır değişikliği gözleniyor.
Bunu geçen hafta bir grup gazeteci ile bir araya gelen devlet yetkilisinin, ”
PYD, rasyonel bir aktör olabilir
” şeklindeki sözlerinden öğrenmiştik.
Devlet yetkilisi, ”
PYD ile uzlaşmak mümkün. IŞİD ile PYD arasında çok büyük fark var. PYD'nin rasyonel ve muhatap alınabilecek bir aktör olduğunu düşünüyoruz. Rasyonel davranırsa uzlaşma mümkün” demişti
.
Ankara'nın PYD'den beklentileri 3 başlık halinde sıralanmıştı.
1-Tel Abyad halkı geri dönsün.
3-Yerel yönetimlerde etnik hiyerarşi oluşturulması
Biz PYD'den rasyonel hareket etmesini istiyoruz ama aynı şey bizim için de geçerli. PYD konusunda gelinen son aşamayı, Ankara'nın da rasyonelleşmesi olarak görmek mümkün. Davutoğlu'nun Dışişleri bakanı olduğu dönemde Salih Müslim Ankara'ya davet edilmişti. Ankara'nın politikalarıyla uyumlu olduğu taktirde Ankara'da temsilcilik açması gündeme gelmişti. En zor döneminde Barzani ve Talabani Ankara'da temsilcilik açmışlardı. Ama Salih Müslim, Türkiye yerine Esed rejimini tercih etti.
Salih Müslim'e ikinci bir kredi daha açıldı. Salih Müslim geçen hafta 24 saatliğine Ankara'daydı.
Yurtdışına giderken Erbil ya da Süleymaniye'yi kullanan PYD lideri 20 Haziran Cumartesi günü kendisine özel izinle açılan bir sınır kapısından girip Mardin üzerinden Türkiye'ye geldi. Müslim'in Mardin üzerinden Ankara'ya geldiği yönünde bir kulis bilgisine ulaştım. Doğrulatmak için kendisine ulaşmaya çalıştım. Ama bir türlü görüşemedik. Müslim'in, Ankara'da
1 gece kaldıktan sonra İstanbul üzerinden Avrupa'ya gittiği söyleniyor. 24 saatlik Ankara ziyareti sırasında Müslim'in kiminle ne görüştüğü önemli.
PYD'ye bakış açısındaki değişiklik sadece sivil kesimde hissedilmiyor.
PYD konusunda duyarlılığı yüksek kesimlerde PYD ile IŞİD birbirinden ayırıyor. PYD ile irtibat kurulabileceğini söylüyor. ”
Güneyde bir topluluk var. Bunları yok saymak ya da muhatap almamak söz konusu değil. Geçmişte Talabani ve Barzani'ye uygulanan bir sistem var. Salih Müslim'le de irtibat kurulabilir. Bunun için Salih Müslim'in açıklamalarının bir düzene girmesi lazım. Salih Müslim Türkiye'nin hassasiyetlerine saygı gösterir, açıklamalarında özenli davranırsa, o zaman irtibat kurulabilir” diyorlar.
PYD'ye verilen mesaj çok net:
1-Fırat'ın batısına geçme Cerablus'u ele geçirmeye çalışma.
2-Türkiye'nin kırmızı çizgilerine özen gösterdiğin taktirde, uzlaşmamız mümkün.
ABD ile kurulan temasların etkisi oldu mu bilemiyorum. Ancak ilk baştaki havaya göre Ankara'da PYD konusunda bir değişiklik hissediliyor. Salih Müslim'de Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını Cerablus'a, ”
” girmeyi düşünmediklerini ifade etti. PYD konusunda bir sorun var. PYD kendi kararını kendi veren bir yapı değil. Sadece Kandil bağlantısı değil ABD faktörünü kast ediyorum.
Amerikalılarla temastan söz ettim. Bu hafta Amerikan Savunma Bakanlığı'ndan bir heyet Ankara'da olacak. Türkiye'nin “Güvenli Bölge” kararı ve Suriye'nin geleceği Amerikan heyetiyle enine boyuna masaya yatırılacak.
Zaten ABD ile yürüyen bir süreç var. Güvenli Bölge konusunda Türkiye'nin kararlılığını gören ABD, IŞİD'le mücadele amacıyla İncirlik Üssünü kullanma talebinde ısrarlı. İncirlik üssü konusunda bir ilerleme de sağlandığı gözleniyor. Ankara, Türkiye'ye yönelik göç dalgasının önlenmesi, Türkiye'nin verdiği koordinatlara yönelik hava operasyonlarının yapılması ve PYD'nin Fırat'ın batısına geçmemesi gibi koşullarla İncirlik'in kullanılmasında esnek davranabileceğini muhataplarına iletti.
Eğer anlaşmaya varılırsa ABD, IŞİD'
e yönelik operasyonlarda İncirlik Üssünü kullanacak.