Bakanlar Kurulu'nun açıklanmasından sonra dün AK Parti grubu toplandı.
Grubun toplandığı salonla milletvekillerinin, bakanların Meclise girdiği kapı arasındaki orta kulis oldukça hareketliydi.
Bakanlar Kurulu geçidi gibiydi adeta.
En son Başbakan geldi. Hükümetin kurulmasıyla birlikte omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibiydi. Yüzü gülüyordu. Bir süre kuliste oturdu, milletvekilleriyle sohbet etti. Hükümet programı görüşmeleri olunca ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'le daha uzun sohbet etti.
Meclis'te hükümet programı görüşülüyordu ama aklımızın bir köşesinde Rus savaş uçağının düşürülmesiyle ilgili gelişmeler vardı.
Erdoğan, Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e, “
” çektiğinde birileri ekranlara çıkıp, ”
Türkiye'yi bilemeyiz ama Erdoğan bitmiştir
” demişti. Rus savaş uçağını düşürdüğümüzde de aynı koro harekete geçti. Öyle ki, “
Putin'e ne gerek var bizim içimizdeki Putin'ler yeter
” demek geliyor insanın içinden. Bizim Putinlere kalsa Rusya, Stalin'in İkinci Dünya Savaşından sonra yapamadığını yapacak. Bu kez Boğazlarla, Kars ve Ardahan'ı istemeyecek. Hazır kuvvetlerini getirmişken Suriye sınırından girecek.
Böyle bir şey yok. Rus savaş uçağının düşürülmesiyle birlikte bir kriz yaşandı. Ancak Ankara önce krizin büyümemesi için çaba gösterdi. Dün itibariyle de iki ülke arasındaki askeri ve diplomatik kanallar işlemeye başladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Rus meslektaşı Lavrov'la görüştü. Sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin'le yapacağı görüşme var. Erdoğan-Putin görüşmesi için zemin hazırlanıyor. 30 Kasım Pazartesi günü Paris'te yapılacak İklim Zirvesi'nde Erdoğan-Putin görüşmesi planlanıyor. Ama ondan önce iki liderin telefonla görüşmesi gündemde. Erdoğan-Putin görüşmesine olayın seyri açısından çok büyük önem veriliyor.
Ankara, krizi kademeli olarak düşürmek için diyalog kanallarını zorluyor. Bu çabanın ilk sonuçları da alınmaya başlandı. Öncelikli olarak krizin tırmanmasının önüne geçildi. Sırada tansiyonun kademeli olarak aşağıya çekilmesi var.
Kimilerinin çizmeye çalıştığı dehşet senaryosuna gelince. Bu sorunun cevabını Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov verdi. Lavrov, “
Türkiye'ye savaş açacak değiliz
” dedi.
Bu olayın Rusya'nın canını sıktığı ve karizmasını çizdiği anlaşılıyor. Ancak Türkiye, Ukrayna, Gürcistan ya da Suriye değil. Kendi sınırlarını korumaya muktedir bir ülke. Türkiye muz cumhuriyeti değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Kimse bizden sınır güvenliğimizin ihlal edilmesine sessiz kalmamızı beklemesin” demek suretiyle bunu gayet soğukkanlı bir şekilde ortaya koydu.
Bu arada Rus savaş uçağının nasıl vurulduğu ve hangi mekanizmanın işlediği konusunda ulaştığım bilgileri paylaşmak istiyorum.
Rusya'nın Suriye'de operasyonlara başlamasıyla birlikte Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başkanlığında yeni durumu değerlendiren bir dizi toplantı yapıldı. Rus savaş uçakları 3, 4 ve 29 Ekim tarihlerinde olmak üzere üç kez ısrarlı sınır ihlalinde bulundu. Rusya Büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak uyarıldığını biliyorsunuz. Ancak Rus savaş uçaklarının ihlalleri üzerine 6 Ekim tarihinde Başbakan Davutoğlu'nun başkanlığında kapsamlı bir toplantı yapıldı.
Burada “Angajman kuralları her ülkeye aynı şekilde uygulanacak mı?” sorusuna siyasi irade cevap verdi. Çünkü Suriye'de keşif uçağımızın düşürülmesi üzerine ilan edilen bu kuralların sadece Suriye rejimi için mi geçerli olduğu, başta Ruslar olmak üzere diğer ülkelere de geçerli olup olmadığı konusunda bir soru işareti vardı. Başbakan'ın, “Angajman kuralları her ülke için geçerli” talimatını verdiğinin altını çizmek istiyorum. Ama Rusların Suriye'de operasyonlara başlamasıyla birlikte yeni bir mekanizma oluşturuldu. Bu mekanizma Türkiye-Rusya ilişkilerinin önemi dikkate alınarak oluşturulmuş bir mekanizma.
Diyarbakır'da Birleşik Komuta ve İhbar Merkezi'miz var. Burada dev elektronik haritalardan sınırımızın ötesi 24 saat süreyle takip ediliyor. 24 saat esasına göre bu haritaları takip eden personel görev yapıyor. Elektronik haritaların üzerinde sınırımıza 10 mil, 5 mil yaklaşıldığını gösteren şeritler var. Düşürülen Rus savaş uçağı sınırımıza 10 mil yaklaşınca bu haritalar “SOS” veriyor. 10 mil aşılınca Diyarbakır'daki Birleşik Komuta ve İhbar Merkezi yaklaşan uçağı uyarıyor. Ondan sonra 1 dakika bekleniyor. Uyarı hem uçağa hem aynı anda Rusların Hava Kontrol merkezine gidiyor.
Normalde bu uyarı 2 ya da 3 kez yapılıyor. Ama Rus savaş uçağı tam 10 kez uyarılıyor. Angajman kuralları gereği sınırımıza 5 mil yaklaştığı anda vurabiliriz. Ama Ruslarla ilişkilerimiz dikkate alınarak bu uyarı 10 kez yapılıyor. 5 mile girdiği anda vurulmuyor. Sınırımızı ısrarla ihlal edince müdahale ediliyor.
Burada yine Ruslara yönelik özel bir mekanizma uygulanıyor.
Angajman kuralları gereği 5 mili aştığı anda daha önce vur emri otomatik olarak pilotlara verilmişken Ruslar operasyonlara başlayınca yeni bir mekanizma oluşturuluyor. Bu yetki pilotlardan alınıyor. Hava Kuvvetleri Komutanına veriliyor. Mekanizma ise şöyle işliyor: Diyarbakır'daki Birleşik Komuta ve İhbar Merkezi'ne ulaşan bilgiler aynı anda Eskişehir'deki Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı'nın bünyesindeki “Birleşik Hava Harekat Merkezi”ne ulaşıyor. Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Abidin Ünal'ın bu göreve gelmeden önce Eskişehir'deki Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanı olduğunu belirtmek isterim.
Şimdiki komutan Hava Korgeneral Mehmet Şanver.
Rus savaş uçağının vurulduğu 24 Kasım sabah 09.20 civarında Şanver Paşa, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ı arıyor. “
Uyarı yapılmasına rağmen savaş uçağı hızla sınırımıza yaklaşıyor
” diyor. Verilerin değerlendirilmesi üzerine Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, angajman kurallarının gereğinin yapılması talimatını veriyor.
Tekrar altını çiziyorum. Bu mekanizma Rusların Suriye'de operasyona başlaması üzerine Rusya ile ilişkilerimizin önemi nedeniyle hayata geçirilmiş bir mekanizma. Pilotlar değil, Eskişehir'deki Birleşik Hava Kuvvetleri Komuta Merkezi Komutanının uyarısı üzerine Hava Kuvvetleri Komutanı talimat veriyor.
Ankara'da bir yandan Rusya konusunda tedbirler alınıyor diğer yandan da krizin yumuşatılması için yoğun bir çaba var.
Dikleşmeden, dik durarak….