Reformlar ve kritik bir soru

04:009/03/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Abdülkadir Selvi

1 Kasım seçimlerinden sonra ilginç bir şekilde Türkiye-AB ilişkileri yeniden ivme kazandı.



Başbakan Davutoğlu'nun Brüksel ziyaretinde programında değişiklik yaparak, akşam yemeğine kalması anlamlıydı.



Türkiye'nin, AB perspektifi sadece mülteciler ve vizesiz Avrupa ile sınırlı değil. Tam üyelik sürecinin ivme kazanması ve kapsamlı bir reform hazırlığı yapılıyor. “Mart ayı dert ayı” derler ama hükümet, mart ayını reform ayına çevirmekte kararlı.



1-Darbe hukukun ayıklanması



2-Alevi reformu



Darbe hukukunun ayıklanmasıyla ilgili çalışma Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan'ın, Alevi reformu ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın başkanlığında yürütülüyor.



Son bakanlar kurulu toplantısında her iki bakan çalışmalarla ilgili bir sunum yaptı. Darbe hukukuyla ilgili kapsamın genişletilmesi, Alevi reformuyla ilgili de paketin olgunlaştırılması istendi.



Ama şu ana kadar her iki paket üzerinde de önemli ilerleme sağlandı. Darbe hukukunun ayıklanmasıyla ilgili düzenlemenin bu ay içerisinde Meclise sunulması bekleniyor.



Darbe hukukuyla ilgili çalışmayı Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan başkanlığında Adalet, İçişleri, Kültür ve Turizm ile Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı ve AB Bakanlığı temsilcilerinden oluşan bir heyet yürütüyor.



Darbe hukukunun ayıklanmasıyla ilgili iki ayaklı bir çalışma yürütüldü.



1-Darbe dönemlerinde çıkarılan yasa ve kanun hükmündeki kararnameler.



27 Mayıs 1960-20 Kasım 1961



12 Mart 1971-26 Ocak 1974



12 Eylül 1980-13 Aralık 1983



28 Şubat 1997-18 Kasım 2002



tarihleri arasındaki mevzuat esas alındı.



Daha önce genelge ve yönetmeliklerdeki anti demokratik hükümler ayıklanmış, 2007'de 1085 genelge, 2010 yılında ise 17 gizli genelge lağvedildi.



Darbe dönemlerine ilişkin 457 kanun ile 35 kanun hükmünde kararname taranmış, bu çalışma büyük ölçüde tamamlanmıştı. Bakanlar kurulu toplantısında Başbakan Davutoğlu'nun talimatıyla bu kez, ikinci bir ayak eklendi.



2-Darbe dönemleri dışında çıkarılan ama anti demokratik hükümler içeren yasa ve kanun hükmündeki kararnameler. Bu çalışma ise büyük ölçüde tamamlanmasına rağmen sürüyor. Şimdiye kadar 855 kanun incelendi.



12 Eylül Anayasası yapılırken, başlangıç bölümüyle ilgili bir tartışma yaşanıyor.



Danışma Meclisi üyelerinin bir kısmı “Başlangıç” bölümünde 12 Eylül'ün ruh ve felsefesinin yeterince yansıtılmadığı gerekçesiyle itiraz ediyor. Tam üç oturum yapılıyor, ama işin içinden bir türlü çıkılamıyor. Sonunda Orhan Aldıkaçtı isyan ediyor. “Bu Anayasa'nın her satırına, her kelimesine 12 Eylül'ün ruh ve felsefesi sirayet etmiştir” diyor, kestirip atıyor.



Darbelerle malul olan memleketimizde darbe hukuku, yasalarımızın ruh ve felsefesine o kadar sinmiş ki, ayıkla ayıkla bitmiyor. Darbelere gerekçe olan TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35.maddesini bile daha yeri kaldırdık.



Mevzuatımızda hala sıkıyönetim hukuku geçerliliğini koruyor. Sıkıyönetim dönemlerinde siyasi partiler, gazeteciler faaliyetlerinden dolayı askeri mahkemede yargılanıyordu. AK Parti, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne sokmaya çalışıyor. Ama mevzuatımızda sıkıyönetim dönemlerindeki faaliyetlerinden dolayı siyasi partilerin askeri mahkemelerde yargılanması hükmü duruyor.



1925 tarihli Şapka İktizası Hakkındaki Kanun yürürlükte. Bu milletin mazlumlarından biri olan değerli alim İskilipli Atıf hoca, şapka kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi'nde yargılanarak idam edilmişti. Şehit alimlerimizden biri olan İskilipli Atıf hoca, “Frenk Mukallitliği ve şapka” isimli eserini şapka kanunu çıkmadan önce yazdığını beyan etse de idam edilmekten kurtulamamıştır. Oysa hiçbir kanun geriye doğru işlemez. Devir tek parti devri olunca kime anlatıyorsun bunu. Yine bu kanuna göre milletvekillerinin ve devlet memurlarının şapka ile görev yapması gerekiyor. Şu anda suç işliyorlar. Daha ilginci 27 Mayıs darbesinden sonra çıkarılan ve yurtdışındaki Türk vatandaşlarını ilgilendiren hüküm muhafaza ediliyor. “27 Mayıs devrimi”ne bağlı olup olmamak vatandaşlıktan çıkarılma ya da vatandaşlığa kabul gerekçesi olabiliyor.



Bunlar normal zamanlarda komik duruyor. Ama ara dönemlerde yasaklı zihniyetler tarafından işletilebiliyor. Özal 141, 142 ve 163. maddeyi kaldırdı. Yasakçı kafa tuttu 312. madde diye bir şey buldu. Parti kapatmalarda ve mahkumiyetlerde dahi kullandılar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir şiir okuduğu için 312. madde kapsamında hapis cezasına çarptırdılar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alıp, hapse attılar. Ziya Gökalp o şiiri 1912 yılında Balkan savaşları sırasında orduya moral olması için yazmıştı. Adı üstünde, ”Asker Duası”ydı. Erdoğan bu şiiri 12 Aralık 1997 tarihinde okudu. Yani tam 85 yıl sonra. Ama 85 yıl önce yazılmış olsa da, 28 Şubatçılar Erdoğan'ı cezaevine sokmak için kullandılar.



Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan başkanlığında yapılan çalışmada sadece anti demokratik hükümler ayıklanmıyor. Özgürlükçü bir perspektifle hazırlanmış olan yeni kanun metnine de yer veriliyor.



Alevi reformu konusunda ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın başkanlığındaki çalışmalar sürüyor. Reform paketinin,”Olgunlaştırıldığı”nı söyleyebilirim. Alevi reformu kapsamında, imar kanununda, belediyeler kanununda ve Elektrik Piyasası Kanunu'nuda değişiklikler yapılması gerekiyor. Cemevlerinin elektrik ve su gibi ihtiyaçlarının karşılanması ve tapu verilebilmesi için. Burada Cemevi ibadethane olacak mı olmayacak mı, geleneksel Aleviliğin ocak talebi nasıl yer alacak tartışmasına girmek istemiyorum. Çünkü taslak, olgunlaşma sürecinde. Bu arada “Geleneksel İrfan Merkezleri” tarifinin daha kuşatıcı olduğu yönünde bir eğilim bulunduğunu belirtmek isterim.



Pişmiş aşa su katmak istemem ama AB süreci hızlanmışken, hükümet köklü reformlar için kolları sıvamışken, Avrupa Birliği'nde son yılların en iyi iklimi yakalanmışken, HDP'lilerin dokunulmazlığı kaldırılırsa, ne olur?



Yüz puanlık uzmanlık sorusu….




#1 Kasım seçimleri
#reformalar
#Alevi reformu