Öcalan Türkiye'ye getirildiğinde sabaha karşıydı. Daha önceden planlandığı üzere MİT Müsteşarı Şenkal Atasağun, Cumhurbaşkanı Demirel'i bilgilendirmek üzere Çankaya Köşkü'ne çıktı, Müsteşar Yardımcısı Emre Taner ise Başbakan Bülent Ecevit'in kapısını çalmıştı.
Emre Taner ile Ecevit arasında şu diyalog yaşandı:
-Türkiye'ye getirildi.
-Sağ mı?
-Sağ
-Sevindim. Amerikalılara sağ getirileceği yönünde söz vermiştik.
Yıllar sonra Ecevit'in Or-An Sitesi'ndeki evinin salonunda söyleşi yaparken Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişini sormuştum.
Ecevit, “
Amerika'nın bize niye verdiğini anlamış değilim” demişti.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile bir yardımcısı bir sabah Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun kapısını çalıp, ”
” de derler mi bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. 30 yıldır PKK ile mücadele eden Türkiye, ilk kez örgüt liderlerinin
kellesine para ödülü koydu.
Bu terörle mücadelede bir konsept değişikliğine işaret ediyor. PKK'ya karşı operasyonların başladığı bir sırada, örgüt liderlerine yönelik bir operasyon hazırlığı olup olmadığı sorusunun peşine düşmüştüm. ”
Henüz o seviyeye yükseltilmedi
” karşılığını almıştım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla PKK ile mücadele, “
” yükseltildi. PKK ile mücadelede şimdiye kadar örgüt liderlerini hedef alan bir strateji izlenmedi.
Öcalan'a karşı Yeşil'in düzenlediği ”Mercedes operasyonu” türü girişimler oldu ama Öcalan yakalandıktan sonra devlet bu dosyayı rafa kaldırdı. Bir de Barzani'ye sığınan Şemdin Sakık işi var. O kadar.
Oysa terörle mücadelede örgüt liderlerini ele geçirme çok etkili bir yöntem. Almanya, Baader Meinhof çetesini böyle çökertti. Baader ve Meinhof cezaevinde infaz edilerek ortadan kaldırıldı. Peru, Aydınlık Yol Hareketi'ne, en büyük darbeyi örgüt lideri Guzman'ı ele geçirerek vurdu.
Türkiye 30 yıldır PKK ile mücadele ediyor ama örgüt liderlerine yönelik bir stratejisi olmaması büyük bir zaaftı.
Şimdi bu eksiklik gideriliyor.
İsrail'in kullandığı etkili bir yöntem. Cemil Bayık, Duran Kalkan ya da Mustafa Karasu'nun ele geçirilmesinin örgütte yol açacağı moral bozukluğu birkaç sınır ötesi operasyona bedel olabilir.
PKK yöneticilerine operasyon teklifi 4 yıl önce gündeme getiriliyor. Ancak karar yeni çıkıyor. Tabii bu süre zarfında çözüm süreci yürütülüyordu. Çözüm sürecinin büyük kazanımları oldu ama bir noktanın eksik bırakıldığı ortaya çıktı. O da devlet çözüm sürecinde bir gözünü kapatırken, PKK şehir yapılanmasını gerçekleştirdi.
Suruç katliamı ve PKK'nın Lice'de uykudayken iki polisimizi ensesinden vurarak şehit etmesiyle birlikte PKK ile mücadelede yeni bir konsepte geçildi. Çözüm süreci, ”Buzdolabı”na alındı, etkili sınır ötesi operasyonlar başladı.
PKK'ya yönelik ilk operasyonlarda, öncelikli olarak üç hedef vuruldu.
1-Yeni silah sistemleri
2-Örgüt militanlarının yetiştirildiği akademiler
3-2012'den bu yana İran ve Suriye rejiminden alınan ağır silahların saklandığı depolar.
Yeni silah sistemleri için özel silah depoları yapıldığı için, bunların tespit edilerek vurulması, örgütte şok etkisi yaptı. Ayrıca akademilerin vurulmasıyla birlikte orta sevideki örgüt yöneticileri hedef alındı.
PKK'ya yönelik operasyonların başlamasıyla birlikte başta Cemil Bayık olmak üzere üst kademe yöneticilerin zaman zaman İran'a geçtiği biliniyor. Cemil Bayık, yabancı basın kuruluşlarına Kandil'in, İran'a sıfır noktası Kaletuka ve Şehidan bölgelerinde röportajlar veriyor. PKK'nın üst yönetiminde hepsi bir ülkenin ve istihbarat servisinin adamı. İran, Cemil Bayık üzerinden Kandil üzerinde etkili oluyor. İran'ın paramiliter gücü Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani uzun bir süredir çözüm sürecini sabote etmek için her yolu deniyordu. İran'ın PKK'yı sıkıştırdığı iki enstrümanı daha var. Bunlar KYB ve Goran Hareketi…
PKK'ya yönelik operasyonlara gelince. Asıl sorun şehirlerdeki yapılanmaları ve içimizdeki Kandilcikler. Kapsamlı bir çalışmanın yürütüldüğünü söylemekle yetineceğim.
Bu arada operasyonlarla ilgili zaman zaman bölge halkının nabzı tutuluyor. PKK'ya yönelik operasyonların tahmin edilenin aksine çözüm sürecine olan desteği artırdığı gözleniyor. Operasyondan önce yüzde 88 olan destek, operasyondan sonra yüzde 93 seviyesine yükseldi.
Bir başka veri daha. Operasyonlardan önce bölge halkı, yerel yönetimler anlamında yüzde 65 oranında özerkliği destekliyordu. Selahattin Demirtaş'ın deyimiyle, “
Silah yoluyla özerklik ilanı
” gerçek niyeti ortaya çıkardı. Bu durum bölge halkının özerkliğe olan desteğinin yüzde 38'e kadar gerilemesine yol açtı.
PKK, şehirlerde yaptığı saldırılarla, halkla, güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Güvenlik birimleri sivil halk konusunda uyarılıyor. Çıplak kadın cesedi gibi aymazlıkların üzerine gidiliyor. Sık sık “Serhildan” çağrısı yaptılar ama başarılı olamadılar. Her şeyden önce ekmek almaya giderken PKK'nın patlattığı bomba sonucunda hayatını kaybeden 12 yaşındaki Fırat'ın hesabının verilmesi lazım.
Çünkü gerçekten de iki millet etle tırnak gibi, Kürtlere, ”Kiminle yaşamak istersiniz” diye sorulduğunda, yüzde 70'ten fazlası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını tercih ediyor.
Peki bu süreçte Öcalan devreye sokulacak mı? Bu aşamada Öcalan'ın devreye sokulması gibi bir seçenek üzerinde durulmuyor. Ankara'nın yeni Kürt politikası operasyonlara dayanmıyor. Sorunun çözümü için yine diyalog kanalları açılacak. Belki bir aşamada Öcalan yeniden devreye sokulacak. Onun bir zamanlaması var. Ama çözüm süreci yeniden canlandırılsa da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Yeni konsepte, yeni çözüm… Ama şimdi değil.