Seçimlerin üzerinden 60 gün geçti.
7 Haziran'dan bu yana Türkiye önemli bir yol aldı ama az gittik, uz gittik yine geldik tekrar seçime.
Bu arada önemli deneyimler kazandık.
7 Haziran'dan önce, ”herkesin tef gibi gerildiği” bir Türkiye vardı.
Başbakan, muhalefet liderleriyle bir araya geldi. Gerilim kısmen azaldı.
AK Parti ile CHP koalisyon için masaya oturdu.
AK Parti ve CHP, ülkeyi yönetme bilinciyle hareket ettiler. Ellerini taşın altına soktular. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, “Görüşmelerde yapıcı olmaya çalıştık” derken buna işaret ediyordu. Tesadüf değil. Seçimlerden sonra yapılan kamuoyu araştırmalarında her iki parti de oylarını artırıyor.
Seçimden önce gerilimin odağında Erdoğan ve AK Parti vardı. Bu giderildi. Şimdi MHP ile HDP'nin, ”Şerefli!” polemiği söz konusu.
7 Haziran'dan önce yıldızı parlayan bir Selahattin Demirtaş vardı. PKK'ya yönelik operasyonlarla birlikte yıldızı sönmeye başlayan, PKK saldırıları karşısındaki tutumuyla “Nişantaşı”nda hayal kırıklığına yol açan bir Selahattin Demirtaş var.
Seçimlerin üzerinden 2 ay gibi kısa bir süre geçti ama 7 Haziran öncesine göre bambaşka bir Türkiye ortaya çıktı.
7 Haziran öncesinde IŞİD'in hamisi olmakla suçlanan şimdi ise ABD ile birlikte IŞİD'le mücadele eden bir Türkiye var.
AK Parti seçimlerde tek başına iktidar olacak çoğunluğu kazanamadı. Ama reel siyaset gösterdi ki AK Parti olmadan hükümet kurmak mümkün değil. Meclis Başkanlığı seçimi de bunun bir göstergesi oldu.
Seçimlerin hemen ardından AK Parti'de MHP ile koalisyon beklentisi yüksekti. O nedenle ilk günlerde erken seçim ihtimaline karşılık koalisyon arayışlarına daha fazla şans verdik. CHP ile koalisyon görüşmelerinin yapılması başlı başına bir başarıydı. Ama AK Parti'nin, bu görüşmelerden çıkardığı sonuç, CHP ile koalisyonun zor olduğu yönünde oldu.
AK Parti'yi asıl düşündüren CHP ile koalisyonu tabanına nasıl anlatacağı. Yıllardır CHP'ye karşı siyaset yapmış olan AK Parti, CHP'yi iktidara taşıyan parti olmak istemiyor.
AK Parti siyaseti tabanıyla yapacak. Tabana karşı siyaset yapmayacak. Ha birkaç puan aşağıda olmuş, ha birkaç puan yukarıda. AK Parti, erken seçimi denemek istiyor.
Dün de belirttim. Seçimlere gidilen konjonktürü görmeden değerlendirme yapmak mümkün değil. PKK'ya yönelik operasyonların başlamasıyla birlikte siyasette bir kutuplaşma başladı. Siyasi eğilimleri bir pastanın dilimi üzerinde paylaştırmak yerine “
”li bir dağılım yapmak daha doğru olur. Özellikle MHP ve Saadet Partisi tabanlarından AK Parti'ye doğru bir yöneliş söz konusu.
Son seçimlerde Saadet Partisi ve BBP ittifakına oy veren seçmen, verdiği oyun siyasette bir yaptırım gücü olmadığını gördü. 60 gündür ülkede hükümet kurulamıyor. Saadet Partisi seçmeni bunu görmüyor mu? Yeniden bir durum değerlendirmesi yapma ihtiyacı hissetmiyor mu?
Çözüm süreci nedeniyle
AK Parti'ye kızıp, MHP'ye oy verenlerin bir kısmı da kararlarını yeniden gözden geçirmeye ve partilerine dönmeye başladılar.
Ama HDP'ye giden Kürt oylarında bir kıpırdanma gözükmüyor. PKK'ya yönelik operasyonlara rağmen HDP oy oranını koruyor. Burada siyasetin yaptığı bir yanlış var. Kimi zaman PKK'ya karşı değil sanki HDP'ye operasyon yapılıyor gibi bir hava oluşturuluyor. Parti kapatma, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırma, HDP'lileri yargılama gibi hamleler, Kürt seçmende eski çağrışımlara yol açıyor. DEP'lilerin dokunulmazlığının kaldırılıp Meclis'ten cezaevine gönderildiği süreç belleklerde tazeliğini koruyor. O nedenle PKK'ya operasyon yaparken Kürt seçmenin hassasiyetlerine özen göstermek gerekiyor.
PKK -HDP cephesinde iki travma yaşanıyor.
1-En büyük travma PKK cephesinde yaşanıyor. IŞİD'le mücadele adı altında ABD'nin gözünde meşrulaşan ve hatta IŞİD'e karşı, ABD'nin, “Özgürlük savaşçıları” kimliğini edindiğini düşünen PKK, İncirlik anlaşması ve IŞİD'le mücadele konseptinde ABD ile Türkiye'nin yakınlaşması, ABD'nin her yaptığı açıklamada Türkiye'nin PKK'ya yönelik operasyonlarını güçlü bir şekilde desteklemesi üzerine, “
?” sorusuna cevap arıyorlar. PKK, ABD ile Türkiye arasındaki anlaşmanın kapsamını merak ediyor.
2-HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, PKK'nın saldırılarını açık net ve kararlı bir dille kınayamaması nedeniyle,
nedeniyle, HDP'ye oy veren, ”Beyaz Türkler'de” bir şaşkınlık yaşanıyor. 2 hafta öncesine kadar HDP'ye oy verdiğini göğsünü gere gere ifade edenler, şimdi kararlarını sorgulamaya başladılar. Bu seçimlerin, “Taşkın HDP'lileri şimdi mahcup HDP'liler” oldu. “Türkiyelileşme” ambalajıyla HDP'ye oy verenler, şehit cenazeleri karşısında zor durumda kaldılar. Selahattin Demirtaş'ın, Türkiyelileşmeyi değil, Kandil'i tercih eden tutumu ise şaşkınlıklarını daha artırıyor.
Bu operasyonlarla PKK'nın bitirileceğini düşünmüyorum ama Tarzan zor durumda.
Dün sabah HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile bir araya gelecektik. Ertelendi. Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ın temaslarda bulunmak üzere Brüksel'e gittiklerini öğrendik. PKK ve birleşenleri sıkıştı. Son operasyonlarda dünyadan destek bulamadılar. Bir çıkış arıyorlar. Hamile kadının yanında eşini şehit etmenin, uyuyan polisleri ensesinden vurmanın, şehir ortasında insanları infaz etmenin kendilerine bir şey sağlamadığının farkındalar. Çift yönlü bir trafik yürüyor. HDP ve Brüksel'deki kadrolar Kandil üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Kandil ise sıkışmışlığını siyasi kadrolar üzerinden aşmanın çabası içinde. O nedenle bir iki gün içinde “
Tek yanlı ateşkes” çağrılarını, ”Çözüm masasına dönme” taleplerini duyarsak sürpriz olmasın.
IŞİD ve PKK operasyonlarıyla siyasette bir dalgalanma meydana geldi. 7 Haziran öncesine göre, siyasi iklim değişti. AK Parti'nin oylarında bir iki puanlık bir artış var. Ancak tüm bunlar henüz küçük oy artışları. AK Parti'yi tek başına iktidara taşımaya yetmiyor.
Koalisyon ihtiyacı henüz ortadan kalkmış değil. Ama uçağın burnu yukarıya doğru tırmanmaya başladı.