Oslo’dan Kılıçdaroğlu’na

04:0026/10/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Abdülkadir Selvi

Beşir Atalay İçişleri Bakanı'ydı.Polis Akademisi'nde 12 aydının katıldığı, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin startı yeni verilmişti.Beşir Bey'le birlikte bölgeye gittik.İlk durağımız Diyarbakır'dı. Beşir Atalay, Diyarbakırlılara, ”Sürprizlere hazır olun” demişti.PKK, çözüm sürecinden rahatsız olmuş, kepenkleri kapattırmıştı.Beşir Bey'e, ”Aracı olmak isteyen devlet var mı?” diye sormuştum. ”İngilizler çok istekli” karşılığını vermişti.7 Şubat MİT krizinden bir süre sonraydı.Oslo belgeleriyle

Beşir Atalay İçişleri Bakanı'ydı.

Polis Akademisi'nde 12 aydının katıldığı, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin startı yeni verilmişti.

Beşir Bey'le birlikte bölgeye gittik.

İlk durağımız Diyarbakır'dı. Beşir Atalay, Diyarbakırlılara, ”Sürprizlere hazır olun” demişti.

PKK, çözüm sürecinden rahatsız olmuş, kepenkleri kapattırmıştı.

Beşir Bey'e, ”Aracı olmak isteyen devlet var mı?” diye sormuştum. ”
İngilizler çok istekli
” karşılığını vermişti.

7 Şubat MİT krizinden bir süre sonraydı.

Oslo belgeleriyle ilgili tartışma olanca sıcaklığıyla sürüyordu.

Muhatabıma, ”
Oslo belgelerinin nereden sızdığını tespit edebildiniz mi?
” diye sormuştum.

Bir süre düşündükten sonra, ”
Bazı tespitlerimiz var
” demişti.

Israrla konunun üzerine gidince, ”
Görüşme notlarının bulunduğu taşların altını yokladık. Bir yerde taşın altı boştu
” karşılığını vermişti.

İngilizleri işaret ediyordu.

O zamana kadar Oslo görüşmelerinde aracı ülkenin İngiltere olduğunu bilmiyordum.

İngiltere'nin rolünü öğrenince Beşir Atalay'ın 2 yıl önce, ”İngilizler çok istekli” sözü kafamda şimşek gibi çakmıştı. Zaten bu olaydan sonra çözüm süreci tamamen yerli bir süreç olarak başlatıldı. ABD ve İngiltere'nin tüm ısrarlarına, Celim Bayık'ın çabalarına rağmen herhangi bir ülke devreye sokulmadı. “Üçüncü göz” tartışmalarının yaşandığı bir sırada, yabancı bir ülkenin devreye sokulmasına neden karşı çıkıldığını sorduğumda, ”
Aracı olan ülke istediği zaman süreci sabote etme imkanını elinde tutuyor. Bunu Oslo'da gördük
” karşılığını almıştım.

Ancak asıl daha sonra öğreneceklerim beni şaşırtacaktı.

AK Parti'nin Gülen Cemaati'yle iyi olduğu günlerdi.

Ancak 7 Şubat MİT krizi ile Cemaat'le hükümet arasında bir güven bunalımı yaşanmış, ama sonra işler tekrar eski haline dönmeye başlamıştı.

Oysa muhatabımın daha o günlerde paylaştığı şeyler ilginçti.

7 Şubat krizinin üzerine gidince, ”
Oslo belgeleri olarak yayınlananlar, özel bir amaç için kes- yapıştır yapılarak üretilmiş metinler
” demişti. Ama ben sorgular gözlerle bakmayı sürdürünce ağzından şu cümle dökülmüştü: ”
Görüşme notları yabancı ülke tarafından(İngiltere), yabancı bir ülkede(Batı Avrupa ülkesi) özel bir ekibe veriliyor

Burada kesiyorum.

Çünkü Oslo görüşmesinin kes-yapıştır tutanakları 13 Eylül 2011 günü, ”One minute” uzantısıyla PKK'ya ait “Dicle Haber Ajansı”nda yayınlanmış, eş zamanlı olarak “fıratnews”e konulmuştu.

Türkiye Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, ”Bir sızıntı hikayesi” başlıklı yazısında süreci özetlemişti.

Oğur'un verdiği bilgilere göre Oslo görüşmelerini kaydeden kişi örgüt adına görüşmelere katılan, o dönem PKK'nın Paris sorumlusu olan Adem Uzun'du. Daha sonra örgütün Avrupa sorumlusu olan Uzun, Belçika polisinin 4 Mart 2010 günü yaptığı operasyonla yakalanmış, üzerinden çıkan ses kayıtları Belçika polisi tarafından polis istihbarata verilmişti. Oğur'la tespitlerimiz arasında farklılıklar var. Ama ben daha Oslo dumanı tüterken konuşmuştum. Yıldıray Oğur ise olayın üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra bunları paylaşmıştı.

Adem Uzun'un üzerindeki ses kaydı iddiası, istihbaratçı deyimiyle ”Ters bayrak” gösterme olabilir miydi? İngiltere'nin rolünü gölgelemek için üretilmiş bir senaryo muydu: Orasını bilmiyorum. Her bir ayrıntısı büyük önem taşıyor. Ama ayrıntı dehlizinde boğulmadan asıl gelmek istediğim noktaya değinmek istiyorum.

29 Ocak 2009 günü Davos'ta Başbakan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e, “
One minute
”çekmişti.

Oslo görüşmelerinin,”One minute” uzantısıyla yayınlanması bir mesajdı. Erdoğan'a karşı bir, ”One minute” ittifakının kurulduğunun göstergesiydi.

“One minute” ittifakının tek hedefi vardı, Recep Tayyip Erdoğan.

Buraya bir çentik atıp, paralel yapının Tevhit Selam terör örgütü adı altında yaptığı yasa dışı dinlemelere, 17-25 Aralık dinlemelerine ilişkin bir tespiti paylaşmak istiyorum.

Recep Tayyip Erdoğan hakkında, ”Dönemin başbakanı” zihniyetiyle iddianame hazırlayan, Erdoğan'a yönelik darbeyi gerçekleştirdikten sonra, onu “devrik başbakan” gibi yargılamaya kalkışan paralel yapının dinlemelere ne zaman başladığının peşine düşmüştüm. Bu süreçte yasa dışı dinlemelerin üzerine giden birçok insanla konuştum.

Başbakan'ın ofisine dinleme cihazı konulması operasyonu da bunun çok önemli bir ayağını oluşturuyordu.

Paralel yapı, Erdoğan'a yönelik yasa dışı dinlemelere, “One minute” olayından sonra başlamıştı.

Çünkü,
One minute” bir milattı. Uluslararası sistem, Erdoğan'ın kalemini, Davos'ta İsrail'e “One minute” çektiği gün kırmıştı.

Erdoğan'ı tasfiye etmek için bir, ”One minute” ittifakı kurulmuş, dış ayağında, Yahudi lobisi”nin yer aldığı bu operasyon içeride ise asker etkin olmadığı için “Paralel yapı”ya verilmişti.

”One minute” ittifakı tarafından Erdoğan'ı devirmesi ihalesi verilen Paralel yapı, darbeye kalkışırken,”
bir fiskelik canı var
” demişti. İstanbul Emniyeti'nin koridorlarında, Erdoğan'ın bileklerine kelepçe vurma yemini ediyorlardı. Hesapları tutmadı. Kendi bileklerine kelepçe vuruldu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise paralel yapıdan aldığı tüyo ile Oslo 'da İmralı'ya söz verildiği iddiasını gündeme getirdi. Burada Oslo'dan Kılıçdaroğlu çıkarmak gibi bir niyetim yok.

Kemal Bey, 7 Haziran'dan bu yana pozitif bir lider imajı çiziyor. Bu nedenle de partisinin oyları yükseliyor. Ama arada ilginç çıkışlar da yapıyor. Daha doğrusu kendi güvenilirliğini sarsan işlere imza atıyor. Terörle mücadeleye destek vermek için Başbakan'ı ziyaret ediyor. Hepimiz alkışlıyoruz.

Başbakan kendisiyle devletin bir takım gizli bilgilerini paylaşıyor. Sonra Kemal Bey çıkıyor, ikili görüşmede Başbakan'ın kendisine verdiği bilgileri açıkladığı zaman zor durumda kalacağını söylüyor. Başbakan'la Cumhurbaşkanı arasına fitne sokmaya çalışıyor.

Kemal Bey, seçimlerden tek başına iktidar ya da yine koalisyon çıkacak. İkili görüşmede kendisiyle paylaşılan ya da paylaşıldığı iddia edilen devlet sırlarını dahi tutamayan bir liderle koalisyon kurulur mu? Böyle bir lidere devlet sırrı emanet edilir mi? Kemal Bey, bu paralelcilerin ipiyle kuyuya inmeyin. Güvenilirliğinizi sarsmayın. Bunlar, ”Ne istediler de vermedim” diyen Erdoğan'a darbe bile yapmaya kalkıştı ki size ne yapmazlar?
#​Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#çözüm süreci
#oslo