Le Pen’in gerisinde kaldılar

04:0016/11/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Abdülkadir Selvi

New York'un güvenliğinin Kabil'den, Paris'in güvenliğinin Şam'dan başladığı bir kez daha ortaya çıktı.Irak'ta, Suriye'de devlet inşa edilmeden Paris'in, Ankara'nın huzur içinde yaşayamayacağı bir kez daha görüldü.Paris, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük terör saldırısına maruz kaldı. Şam'daki ateş Paris'e sıçradı.Irak ve Suriye'de sıkışan DEAŞ, savaşı batıya taşımaya çalışıyor. DEAŞ'ın böyle bir terör kabiliyeti var. Çünkü DEAŞ ilk kez bu denli yüksek oranda batılı cihatçıları bünyesinde

New York'un güvenliğinin Kabil'den, Paris'in güvenliğinin Şam'dan başladığı bir kez daha ortaya çıktı.

Irak'ta, Suriye'de devlet inşa edilmeden Paris'in, Ankara'nın huzur içinde yaşayamayacağı bir kez daha görüldü.

Paris, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük terör saldırısına maruz kaldı. Şam'daki ateş Paris'e sıçradı.

Irak ve Suriye'de sıkışan DEAŞ, savaşı batıya taşımaya çalışıyor. DEAŞ'ın böyle bir terör kabiliyeti var. Çünkü DEAŞ ilk kez bu denli yüksek oranda batılı cihatçıları bünyesinde toplayan bir örgüt.

Hedef olarak seçtiği Fransa'da bu yıl içerisinde, Charlie Hebdo baskını dahil olmak üzere iki büyük saldırı gerçekleştirildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın Charlie Hebdo baskınında, terörden İslam'ın sorumlu tutulamayacağı açıklamasına rağmen Paris neden hedef alınıyor, IŞİD Fransa'ya neden saldırıyor?

Charlie Hebdo baskınında sokaklara çıkan milyonlar, teröre karşı yürümüştü. Başbakan Davutoğlu'nun da aralarında yer aldığı dünya liderleri, Paris'te teröre karşı kol kola girmişti. Ancak dünkü saldırı ile birlikte Paris halkı evlerinden çıkamadı. Fransa'da OHAL ilan edilmek zorunda kalındı.

Paris'in şahsında Batıya mesaj verildiği açık. Şam'daki ateşi söndürmeden, Irak'taki savaşı durdurmadan dünyanın huzur içinde yaşaması mümkün değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ”Terör karşısında ilkesel bir duruş sergilenmemesi halinde bu ateş eninde sonunda tüm dünyaya sıçrar” uyarısının üzerinden 48 saat geçmeden Paris'teki saldırının şokuyla uyandık.

Yeni bir tür terör türüyle karşı karşıyayız.

Yeni nesil cep telefonları gibi, terör bir üst versiyonunu üreterek yayılmaya devam ediyor.

El Kaide, cephe savaşı yapmayan, dünyayı cihat sahası olarak görüyordu. Onun bir üst versiyonu olan DEAŞ ise hem cephe savaşı, hem yaygın terör eylemleri yapan bir örgüt.

DEAŞ, Irak ve Suriye'de büyük topraklara sahip, bankası, petrol gelirleri, yerel yönetimi olan bir örgüt. Şimdiye kadar tanık olunan terör örgütlerinden değil. Aynı anda Paris'in 7 ayrı noktasında terör eylemi gerçekleştirebiliyor. Lübnan'dan, Paris'e, Şarm-el Şeyh'ten Ankara'ya kadar 1 ay içerisinde ses getirici dört ayrı saldırı gerçekleştirebiliyor.

İslam dünyasında her işgal kanlı bir doğuma neden oluyor.

El Kaide, Afganistan işgalinin çocuğuydu. Irak ve Suriye işgallerinden ise DEAŞ gibi kanlı bir terör örgütü doğdu.

Ne olacaktı ki? Kan deryasında çiçeklerin açması mı bekleniyordu?

İşgalden sonra Sünni Arapların Irak yönetimden dışlanmaması, aşağılanmaması, Ebu Gureyb'de işkencelere ve seks fantezilerine kurban edilmemesi çağrıları yapıldı. ABD kulak tıkadı. Sonra bir de baktık ki, Irak ve Suriye'deki cezaevlerinin kapıları açılmış. Terör suçluları serbest bırakılmış. DEAŞ, Suriye'de Esed rejiminin desteğiyle hem toprağa, hem Rakka'da petrol gelirlerine sahip oldu. Paris asıl ne zaman vuruldu biliyor musunuz? DEAŞ savaşçıları Suriye'den Toyotalara doluşup, düğün dernek Irak'ı işgale gittikleri, Musul'u ele geçirdikleri zaman.

DEAŞ, Suriye'den Toyota'larla yola çıktığında bir füzeyi esirgeyenler bugün göstermelik hava operasyonları yapıyor.

DEAŞ'la mücadele edilmiyor. Sadece mücadele ediyormuş gibi yapılıyor.

Türkiye yıllarca, Irak'ta Sünni Arapları yönetime katın, dedi dinlemediler. Hatta bizi mezhepçilik yapmakla suçladılar. Irak'ın yönetimini 8 yıl savaştıkları Şii İran'ın insafına terk ettiler. Bugün DEAŞ'ın mimarı Ömer el Zerkavi ya da Ömer el Bağdadi'den önce Irak'ı işgal eden ABD'dir.

Hem DEAŞ'ı doğuracak şartları hazırladılar, hem DEAŞ'ın Irak ve Suriye'de gelişip muazzam bir güce yol açmasını seyrettiler, hem de etkin bir mücadele yürütülmesine engel oluyorlar. Türkiye DEAŞ'ı hava operasyonlarıyla durdurmak mümkün değil diyor, dinlemiyorlar. Kara harekatı olmadan DEAŞ geriletilmez diyor isteksiz davranıyorlar. Güvenli bölge ya da uçuşa yasak bölgeler ilan etmiyorlar. Esed rejimi yetmiyor, İran'ı işin içine sokuyorlar, İran yetmiyor Rusya'yı davet ediyorlar. Sonra Paris'te patlamalar olunca timsah gözyaşları döküyorlar. DEAŞ'la mücadelede artık sözün bittiği noktadayız. Bu yaşadığımız Paris'te son tango değil. Eğer Irak'ta devlet yeniden inşa edilmezse, Suriye'de Esed'siz güçlü bir devlet kurulmazsa, bugün Paris yarın başka bir başkent olabilir.

Söz bitti, artık eylem zamanı.

Esed'i ayakta tutmak için Suriye'deki iç savaşın derinleşmesine göz yumanlar, bugün Hollande'ın ayakta kalmasını tehlikeye soktuklarının farkındalar mı? DEAŞ'ın terör saldırıları Batı'da İslam karşıtlığının ve Avrupa'daki ırkçı partiler Fransa'da Le Pen'in partisinin, İspanya'da Pedomos'un, Almanya'da Pegida'nın güçlenmesine yol açıyor.

Suriye'deki iç savaşın derinleşmesi için ateşin altına odun atanlar, Ankara'daki, Paris'teki katliamlarının vebalini taşıyorlar.

ABD ve Rusya artık terör örgütleriyle iş tutmak yerine Suriye ve Irak'ta devleti inşa etmenin peşine düşmeliler. Çünkü görüldü ki terör sınırları, kıtaları aşan bir nitelik kazandı. Şam'da ve Bağdat'ta güçlü devletler olmadan Paris'in, Londra'nın, Ankara'nın güvenliğini sağlamak mümkün değil.

Paris saldırısında dikkatimi çeken bir noktayı paylaşmak istiyorum. Paris'te 1 yıl içerisinde dünyanın en büyük iki saldırısı oldu. Muhalefet liderlerinin açıklamalarını izledim.

Irkçı Le Pen, “Bir sonraki bildirime kadar çalışmalarımızı durduruyoruz” diye açıklama yaptı. Sarkozy, “Güçlü ve kararlı bir duruş sergilemeliyiz” dedi.

Fransa'da muhalefet, Selahattin Demirtaş'ın yaptığı gibi, “Katil devlettir” demedi. Hükümetin bileğine kelepçe vurulacağını söylemedi. Hollande'ı istifaya davet etmedi. Tam aksine, Fransız halkıyla dayanışma çağrısı yapıp, DEAŞ'ı kınadılar.

Marie Le Pen'den Sarkozy'ye, Almanya'daki Pegida'dan İspanya'daki Podemos'a kadar hepsi teröre karşı Fransa halkıyla dayanışma çağrısı yapıp, Hollande'a destek verdiler.

Bizde ne oldu? 100 insanımızı kaybettiğimiz Ankara saldırısında HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, cesetlerin kaldırılmasını beklemeden olay yerine gidip, katliamın sorumlusu olarak hükümeti ilan etmiş, “Katil devlet” demiş, Başbakan'ın bileğine kelepçe vurulacağından söz etmiş, ama DEAŞ'a bir çifti söz etmemişti.

Fransa'nın ırkçı lideri Marie Le Pen'in bile gerisinde kaldılar.
#DEAŞ
#New York
#IŞİD
#Charlie Hebdo