Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, NTV'de önemli açıklamalar yaptığı bir sırada, Ankara Temsilcileri olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik'le birlikteydik.
Gündem neydi? Ankara'daki patlamadan sonra başka bir gündem söz konusu mu?
Başbakan'ın açıklamalarında çok önemli bilgiler yer alıyor. Bunlardan biri İstanbul'da diğeri ise Ankara'da önlenen iki olayla ilgili. Bu iki olayın ayrıntılarına ulaşmaya çalıştım. Karşıma ürkütücü bir tablo çıktı.
Ankara'daki patlamadan bir gün önce Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün önünde bir canlı bomba yakalanıyor. Vatan Emniyette daha önce de canlı bomba eylemi söz konusu olmuştu. Bu kez eylemci saldırıyı gerçekleştiremeden, keşif yaparken yakalanıyor.
Başbakan'ın ipuçlarını verdiği Ankara'daki eylemin niteliği ise farklı.
Ankara Garı'ndaki patlamadan 3-4 gün önce yani Pazartesi'ni Salı'ya bağlayan gece bir terörist, uzun namlulu silahla Yargıtay'a yönelik eylem hazırlığı içindeyken yakalanıyor.
Hem İstanbul'daki canlı bomba hem Ankara'da Yargıtay'a yönelik eylem hazırlığı içinde olan teröristlerin DHKP-C üyesi olduğu tespit ediliyor. Başbakan'ın da ifade ettiği gibi kamuoyunda bir infial meydana getirmemek için bu iki olay, yargıya intikal ettirilmekle yetiniliyor. Kamuoyuna açıklanmıyor.
Adalet Bakanlığı'na yönelik eylem hazırlığının bazı detaylarını paylaşmak istiyorum. Örgüt, ses getirici bir eylem peşinde.
Eylem biçimi Çağlayan Adliyesindeki olaya benziyor. 1 Nisan 2015 tarihinde Çağlayan Adliyesi'ne giren DHKP-C militanları Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı rehin alınarak şehit etmişlerdi. Uzun namlulu silahla yakalanan teröristin Yargıtay'a yönelik suikast hazırlığı içinde olduğu tespit ediliyor. Yargıtay'a girerek hedef şahsı rehin alıp, sonra şehit etmeyi planlarken kıskıvrak yakalanıyor.
Cemil Çiçek'in Adalet Bakanı olduğu sırada 1 Temmuz 2005 günü Eyüp Beyaz isimli canlı bomba Adalet Bakanlığına girmeye çalışmış, güvenlik görevlilerinin açtığı ateş sonucunda vurularak öldürülmüştü. DHKP-C militanı olan canlı bomba, eylem için Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in bakanlığa giriş yapacağı zaman dilimini seçmişti.
Üçüncü bir eylem hazırlığı ise Güneydoğu'da örgütün sözde “şehitlik” olarak ilan ettiği mezarlıklara yönelik operasyonlar yapılıyor. Örgüt buna misilleme olarak, İstanbul'da Edirnekapı Şehitliğine yönelik, düdüklü tencere içine yerleştirilmiş bombalarla eylem yapmayı planlıyor. Bir şehit cenazesi sırasında patlayıcıları infilak ettirip, büyük bir katliam gerçekleştirmek isteyen ekip, İstanbul'da yakalanıyor. Böylece eylemin önüne geçiliyor.
Bu arada Ankara Garı'ndaki patlamadan sonra Hükümet kanadında yapılanlara bakmakta fayda var.
Durumun vahametini ilk fark eden birkaç kişiden biri Başbakan Davutoğlu oluyor. Başbakan hemen güvenlik zirvesini topluyor. Davutoğlu, toplantıda güvenlik bürokrasisini sorguya çekiyor. Mitingin yapılacağı Sıhhiye meydanında güvenlik önlemleri alınırken, toplanma bölgesinde neden yeterli önlem alınmadığını soruyor. Aklınıza gelebilecek her soruyu soruyor, soruşturma savcısı gibi görevlileri sıkıştırıyor. Ardından sorumluların tespit edilmesi için soruşturma açılması talimatını veriyor.
Başbakan ayrı bir çalışma daha yaptırıyor. Ankara Garı'ndaki korkunç patlamadan sonuçlar çıkarıp, güvenlik konseptinin yenilenip, geliştirilmesi için talimat veriyor.
İçişleri ve Adalet Bakanları'nın istifası ya da görevden alınması söz konusu değil. Olayın aydınlatılması için iki bakanın gece gündüz çalışması gerekiyor. Ama mülki erkan ve güvenlik bürokrasisinden ihmali görülenlerin görevden alınması söz konusu.
Başbakan, canlı bombayla ilgili bir kişinin kimliğinin tespit edilmek üzere olduğunu açıkladı. Bu vesile ile Başbakan Davutoğlu'nun liderlere çağırısı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmelerine ilişkin bazı kulis bilgilerini paylaşmak istiyorum.
Başbakan, Bakanlar Kurulu üyelerine, muhalefet liderleri aradığı taktirde kendilerini bilgilendirmeleri konusunda talimat veriyor. Zaten kendisi de Dışişleri Bakanı olduğu dönemde zaman zaman muhalefet liderlerini ziyaret ederek, dış politika konularında bilgi verirdi. Bu kapsamda Ankara Garı'ndaki patlamadan sonra İçişleri Bakanı Selami Altınok, Kılıçdaroğlu'nu iki kez bilgilendiriyor.
Kılıçdaroğlu'nun Başbakan'la görüşmesi sırasında da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı, CHP liderine patlamayla ilgili bir sunum yapıyor. Kılıçdaroğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı sorunca Davutoğlu, özel kalemine, ”Hakan Fidan'ı çağırın” diye talimat veriyor. Özel Kalem Müdürü Seyit Ahmet Işkın, MİT Müsteşarının programını bildiği için ”Efendim şu anda daha önce planlanan bir toplantı nedeniyle Genelkurmay'da” diye bilgi veriyor. Bu arada Hakan Fidan'a ulaşılıyor. MİT Müsteşarı Çankaya Köşkü'ne geliyor ama Kılıçdaroğlu o sırada ayrıldığı için karşılaşamıyorlar. Görüşmede Kılıçdaroğlu, MİT Müsteşarının görevden alınması yönünde bir teklifte bulunmuyor. Sadece bilgi almak maksadıyla soruyor. Ama Burhan Kuzu ve Aydın Ünal'ın twitlerini gündeme getiriyor. Burhan Kuzu'nun daha önce attığı bir twitin yeniden Retweet edildiğini söylüyor Başbakan. Yeni değil.
Başbakan, Kılıçdaroğlu'nun önüne CHP milletvekillerinin attığı twitleri koyuyor. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in vampirli twiti gibi. Aslında iki lider de içimizin kan ağladığı bir sırada atılan bu twitlerden rahatsız olduklarını ifade eden bir tavır ortaya koyuyorlar.
Başbakan, böylesine kritik bir dönemde CHP lideri ile görüşmeye büyük önem veriyor. Türkiye'yi yönetmeye talip iki büyük siyasi hareketin liderinin ülkenin geleceğiyle ilgili konularda bir araya gelmelerinin toplumda büyük bir rahatlamaya neden olacağına inanıyor. O nedenle Kılıçdaroğlu ile diyalog kanallarını açık tutmaya özen gösteriyor. Davutoğlu, MHP lideri Bahçeli ile de benzer bir diyalog süreci geliştirmek istiyor. Ama Bahçeli, kapı-duvar. Başbakan'ın görüşme talebi kendisine iletildiğinde, ”Onlar bizim hayır dememize alışkın. Hayır cevabı verelim” Böyle ülke yönetilir mi?
Başbakan'la görüşme, Kılıçdaroğlu'na randevu verme, koalisyona girme, terörle mücadeleye destek olma, peki nereye kadar Sayın Bahçeli.