AK Parti seçim stratejisinde ve kampanya yöntemlerinde çok stratejik değişiklikler yaptı.
“Vira Bismillah” diyerek balıkçılarla balığa çıkan, ağ atıp, ağ toplayan, balık istif eden bir Başbakan.
Buna benzer hayatın içinden ve hayata dokunan kareler göreceğiz.
Aslında bunlar sadece seçim için yapılmış şeyler değil, zaten Davutoğlu böyle bir insan.
Hala öğrencileri ile yazışan ve hala onlardan gelen makaleleri okuyan, entelektüel beslenmesini ihmal etmeyen, doktora tezleri konusunda yol gösteren, yurtdışındaki okullara yerleştirilmeleri için yardımcı olmaya çalışan bir Başbakan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı siyasette yükselen yıldız haline getiren de sahici olmasıydı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı halkın içinde biri olduğu için kazandı.
Halkımız imajdan ibaret, maskeli liderlerin peşinden gitmiyor.
AK Parti'nin 1 Kasım seçimlerindeki üç ayaklı stratejisinin ipuçlarına gelince;
AK Parti vurdukça HDP büyüdü. AK Parti üzerine çullandıkça HDP parladı. Muhalefetin odağı oldu. 7 Haziran seçimlerinde, AK Partililer, HDP'yi HDP'lilerden daha çok gündeme taşıdılar. AK Parti teşkilatlarında, “HDP barajı aşacak mı aşmayacak mı” sorusu soruluyordu. HDP'nin barajı aşmaması üzerine kurulu olan seçim kampanyası HDP'nin barajı aşmasında bir motivasyon unsuruna dönüşmüştü.
AK Parti bu kez hatasından ders almış gözüküyor. Ama terörle mücadele ikliminin etkisiyle yine HDP'yi hedef alırlarsa, Kürtlerin bu partinin etrafında kenetlenmesine yol açar.
2-MHP hedef alınmayacak, Devlet Bahçeli eleştirilecek.
7 Haziran seçimlerinde AK Parti'den MHP'ye yönelik bir oy kayması yaşanmıştı. Özellikle de İç Anadolu'da.
7 Haziran'dan sonra hangi partiyle koalisyon hükümeti kuralım sorusuna AK Partililerin birinci tercihi MHP olmuş, MHP'lilerin de birinci tercihi ise AK Parti olmuştu. İki partinin tabanları arasında bir geçişkenlik vardı. Ancak seçim gecesinden itibaren MHP lideri Devlet Bahçeli'nin tüm kapıları kapatması, AK Parti'yi CHP'yle koalisyona zorlaması, daha önce yeşil ışık yaktığı AK Parti azınlık hükümetine destek vermekten kaçınması nedeniyle AK Parti-MHP koalisyonu mümkün olmadı. MHP lideri uzlaşmaz tutumu nedeniyle, “Mister No Bahçeli” olarak anıldı. Bahçeli'nin uzlaşmaz tutumu, MHP tabanında olumlu karşılanmadı. O nedenle ilk etapta MHP'nin oylarında 3 puanlık bir gerileme yaşandı. Şehit cenazelerinin gelmesiyle birlikte MHP toparlanma sürecine girdi ama Bahçeli'nin uzlaşmaz tutumu nedeniyle AK Parti'den MHP'ye giden oyların bir kısmı geri döndü. AK Parti bu nedenle, Bahçeli'nin uzlaşmaz tutumunu eleştirme ama MHP tabanına karşı kucaklayıcı bir dil kullanma kararı aldı.
3-CHP'nin seçim beyannamesi ve vaatleri tartışılmayacak.
7 Haziran seçimlerinde en çok CHP'nin seçim beyannamesini ve vaatlerini tartışmıştık. Bir CHP yöneticisi, ”Tarihimizde ilk kez bir seçim beyannamemiz bu kadar tartışıldı. AK Parti'ye ne kadar teşekkür etsek azdır” demişti. CHP seçim beyannamesini açıkladıktan sonra AK Parti yöneticilerinin ciddiye alarak, tartışması, “Kaynak nerede” diye sorması, CHP'nin değirmenine su taşıdı. CHP'nin seçim beyannamesini parlatan AK Parti'nin tavrı oldu. Vaatlere ciddiyet kazandırdılar.
AK Parti, 7 Haziran seçimlerinde düştüğü tuzağa bu kez düşmedi. AK Parti tartışmayınca CHP'nin seçim beyannamesi tartışılmadı. Tam aksine bu kez CHP, AK Parti'nin 7 Haziran düştüğü tuzağa düştü. CHP'liler, AK Parti'nin seçim beyannamesini AK Partililerden daha çok gündemde tutup, tartışıyorlar. “Bizden kopya çektiler, bizim vaatlerimizi açıklıyorlar” dediler. O zaman AK Parti'nin vaatlerinde bir sorun yok. CHP'liler de gönül rahatlığı ile oy verebilir diye bilirler. Geçen seçimde, ”Onlar konuşur AK Parti yapar” diye bir sloganları yok muydu. İşte muhalefet vaat ediyor. AK Parti yapıyor durumu yani.
Muhalefete laf söyleme, HDP'yi muhatap alma, CHP'yi tartışma, MHP'ye özen göster. Peki bu durumda AK Parti seçimlerde ne yapacak?
AK Parti bu kez muhalefeti hedef alan negatif ve polemikçi bir kampanya yürütmek yerine, vaatlerini, projelerini açıklayan pozitif bir kampanya yürütecek.
Seçimlere gidilirken, AK Parti ile muhalefet arasında bir ayrışma oluştu.
Muhalefet koalisyona, AK Parti tek başına iktidara talip.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Her parti ile görüşebilen parti biziz” diyerek koalisyon sinyalini verdi. Koalisyon görüşmeleri sırasındaki yapıcı tutumu ve AK Parti ile koalisyon masasına oturması CHP'nin bu tezini güçlendiriyor.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise CHP ile koalisyona yeşil ışık yaktı. ”CHP, HDP ve parlamento dışındaki barış ve özgürlükten ve demokrasiden yana güç ve çevre alternatif bir demokratik iktidar sunabilmeliler” dedi.
Seçimlerden sonra ki koalisyon arayışlarında takındığı uzlaşmaz tutumu nedeniyle kendi tabanından da tepki gören MHP lideri Bahçeli, ”HDP dışındaki her partiyle, seçim beyannamelerimizi hükümet programı haline getirmeye hazırız” dedi.
AK Parti ise 7 Haziran'dan sonraki 4 aylık süre zarfında eski Türkiye'ye özgü koalisyon arayışlarına tanık olan ve “siyasi istikrar”ın ne denli önemli olduğunu gören kavrayan seçmenlerin karşısına “Tek başına iktidar” motivasyonu ile çıkıyor.
7 Haziran'dan sonra AK Parti'ye, MHP ve Saadet Partisi tabanından bir yöneliş var. Hayatında AK Parti'ye hiç oy vermemiş ama ekonomik istikrar nedeniyle AK Parti'nin tek başına iktidarını isteyen yüzde 1-1.5'luk bir kesim de var. Onlar, ”Ekonomik istikrar için tek başına iktidar” diyenler.
Seçimler için son düzlüğe girilirken, 7 Haziran seçimlerine göre tam tersi bir tablo yaşanıyor. 7 Haziran seçimlerine yüksek bir moral ve motivasyonla giren HDP ve MHP'de bu kez eski motivasyon yok.
HDP'ye giden 1 puanlık oyunu alan CHP'de moraller yerinde. AK Parti ise geçen seçimde sahada şikayetle karşılaşıyordu, bu kez seçim vaatlerinin de katkısıyla bir memnuniyet havası var.
7 Haziran'da kepçeyle dağıtan AK Parti bu kez kaşıkla toplamaya çalışıyor. Uçağı burnu havaya kalktı, ama tek başına iktidara yeter mi, ona bakmak lazım.