İki büyük tehlike ve son kale Türkiye

04:0029/06/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Yusuf Kaplan

Önce manzara, sonra nazariyat ve münazara.Manzara şu: Afganistan, Irak işgal edildi. Pakistan paçavraya çevirildi. Mısır düşürüldü. İran, Arabistan Yarımadası'nın en stratejik yerlerine, Suriye ve Yemen gibi kıtalararası tampon bölgelere yerleştirildi.TARİH, YALNIZ ADAMLARIN KANATLARINDA YÜKSELİRTürkiye'nin güneyi çepeçevre ateş çemberiyle sarıldı. Türkiye'nin içi, dışarıdan kontrol edilen tehlikeli şebekelerle sarsılıyor.Türkiye, içeride de, dışarıda da direniyor. Bütün tuzakları püskürtüyor! Bu

Önce manzara, sonra nazariyat ve münazara.

Manzara şu: Afganistan, Irak işgal edildi. Pakistan paçavraya çevirildi. Mısır düşürüldü. İran, Arabistan Yarımadası'nın en stratejik yerlerine, Suriye ve Yemen gibi kıtalararası tampon bölgelere yerleştirildi.

TARİH, YALNIZ ADAMLARIN KANATLARINDA YÜKSELİR

Türkiye'nin güneyi çepeçevre ateş çemberiyle sarıldı. Türkiye'nin içi, dışarıdan kontrol edilen tehlikeli şebekelerle sarsılıyor.

Türkiye, içeride de, dışarıda da direniyor. Bütün tuzakları püskürtüyor! Bu süreçte Erdoğan tarihî bir rol oynuyor. Direniyor! Yalnız başına direniyor!

0 yüzden hem küresel sistem hem de uyduları tarafından hedef tahtasına yerleştiriliyor!

Yalnızca Erdoğan direniyor ve bütün mazlum dünyada yürekten destekleniyor.

Daha önce de söylemiştim; bir kez daha hatırlatayım: Tarih, yalnız adamların kanatlarında. yükselir. Yalnız adamlar, ateşten gömlek giyerler ve tarihin akışını değiştirirler.

İKİ TEHLİKELİ PROJE

Yapılmak istenen iki şey var burada: Kissenger'ların, Bernard Lewis'lerin ta 1970'lerde teorik çerçevesini çizdikleri iki şey: Küresel seküler-kapitalist sistemin hem dize getiremediği İslâm dünyasını dize getirmek hem de yeniden tarihe girmesini, insanlığın önünü açacak kapsamlı bir medeniyet yürüyüşüne soyunmasını önlemek için tasarlanan iki ürpertici proje bu.

Birincisi: “İslâm'a karşı İslâm” projesi.

İkinci proje, birinci projenin kaçınılmaz sonucu: Şiî dünyasının güçlendirilmesi ve Sünnî omurganın çökertilmesi.

MISIR DÜŞTÜ, SIRA TÜRKİYE'DE!

İslâm dünyasında Sünnî omurganın iki tarih kurucu aktörü var: Biri, Türkiye, diğeri de Mısır.

Batılılar, doğrudan Suudları, dolaylı olarak da İranlıları, işte bu Sünnî omurgayı çökertmek için destekliyorlar.

O yüzden Türkiye'yi kuşatmaya, Mısır'da İhvan'ı boğmaya çalışıyorlar.

Mısır'da İhvan, İslâm dünyasının da, bütün dünyanın da geleceğini belirleyebilecek esaslı bir bağımsızlık mücadelesi veriyor. Batılılar, o yüzden Mısır'ın önünü kesmek istiyorlar. Mısır'ın düşmesi, zorba Batı hegemonyasının çatırdaması anlamına gelecek çünkü.

SÜNNÎ OMURGA ÇÖKERSE…

Suudların temsil ettiği, İslâm tarihinde karşılığı olmayan ruhsuz, sığ İslâm anlayışının neden kışkırtıldığını, önünün niçin açıldığını sanıyorsunuz ki?

Yine İslâm tarihi boyunca marjinal olan, marjinal kalan, öyle de kalması gereken Şiîliğin Arap dünyasında bilfiil, Türk dünyasında da bilkuvve önünü açıyor Batılılar. Neden acaba?

Burada hem mezhebî bir analiz yapmaktan, Müslümanları töhmet altında tutmaktan Allah'a sığınırım. Burada büyük bir tehlikeye dikkat çekiyorum: Batılılar, İslâm dünyasını tam ortadan ikiye yarmayı planlıyorlar: Bunun için “İslâm'a karşı İslâm” projesini uygulamaya başladılar:

Homojen bir coğrafî yapı arzeden İslâm dünyasındaki ulusal, etnik, mezhebî, kabîlevî çatışmaları kışkırtarak İslâm dünyasını yangın yerine çevirecekler. Birbirine düşürecekler.

Hedef: İslâm dünyasındaki Sünnî omurgayı çökertmek, anadamarı bitirmektir: Sünnî omurganın çökmesi, İslâm dünyasının kolay kolay belini doğrultamaması demektir. İslâm dünyasının çökmesi ise, küresel sistemin önündeki en büyük engelin ortadan kaldırılması demektir.

DÜNYA, BİZİ BEKLİYOR...

Oysa dünya, İslâm'a gebe. Batı uygarlığı, insanlığın tepesinde tam bir heyûla gibi duruyor: 500 yılda bütün medeniyetlerini kökünü kazıdılar. Dünya tarihini durdurdular.

Yeniden bütün medeniyetlere, bütün farklılıklara, bütün renklere, bütün dillere, bütün düşüncelere, kendileri olabilecekleri bir dünyayı armağan edebilecek köklü kaynaklara ve zengin imkânlara biz sahibiz yalnızca.

O yüzden insanlık bizi bekliyor. O yüzden bu yaşadıklarımızı, doğum sancıları olarak görmeli; emperyalistlerin Müslüman toplumları, mezhepleri, etnisiteleri birbirine düşürme oyunlarını püskürtebilmeliyiz.

Bunun yolu, Sünnî omurganın dimdik ayakta durmasından, taze nefes alabilmesinden, esaslı bir muhasebe yapabilmesinden, geçmişle gelecek spektrumunda bütün insanlığın sorunlarına cevap üretebilecek derinlikli bir fikrî birikim ve medeniyet fikri ortaya koyabilmesinden geçer.

O yüzden eğer biz sorumluluğumuzu yerine getiremezsek, insanlığın eşiğinden geçtiği yokoluş sürecinin hesabı da bizden sorulur. Bunu da bir yere kaydedin lûtfen.

*

twitter.com/yenisafakwriter
#Mısır
#İslâm
#Sünnî