“Susmakla kurtulamazsınız"
başlıklı yazım üzerine
ödüllü
aradı, susmadığını söyledi.
Kanıt olarak da
'te yayımladığı (üçü 2014'ün Aralık'ında diğeri Mart 2015'te olmak üzere) 4 yazısının linkini gönderdi.
Söz konusu yazılarda,
cinayetinde
de yer aldığını bizzat
savcı
'a verdiği ifadelere dayanarak ortaya koyuyordu.
Susmadığına sevindim. Zaten ona da yakışan buydu.
Lakin sesini duyuramadığına üzüldüm. Ki, o da bundan yakındı. Ayrıca neden gündem olmadığına da taaccüp etti.
savcılık ifadeleri,
cinayetindeki fonksiyonlarını apaçık ortaya koyuyordu ama herkes susuyordu!
Aynı gün içinde
de aradı.
neden bu cinayetin üzerine gitmediklerini, bu cinayeti neden aydınlatmadıklarını yıllar yılı televizyonlardan sorduğunu hatırlattı.
Öyle ya, bu aydınlar herkesi sorguluyor, herkese posta koyuyorlardı.
Mesela, Genelkurmay eski Başkanı
'a yapılan bir haksızlığa itiraz etti diye
“dönemin Başbakanı" Sayın Erdoğan
hakkında,
Ahmet Altanlar “Paşasının Başbakanı"
manşetleri atıyorlardı.
Evet, herkesi sorguluyor, herkese posta koyuyorlardı; lakin,
'te bir döşemenin altındaki bilmem kaç nolu CD'yi elleriyle koymuşçasına bulan ve “dönemin Başbakanı" dahil binlerce kişiyi dinleyen
Hrant Dink cinayetini neden çözmediklerini bir kez olsun sormuyorlardı.
İmdi, her şey ortaya çıkınca neden “sormadıkları" da ortaya çıktı.
diyerek yeri göğü inletenlerin ve Dink'le PR yapanların alayı adeta
dönüştü.
Halbuki,
eski polis şeflerinin (Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer) birçok delili ve iddiayı araştırmadığını, dahası sümenaltı ettiğini savcılık apaçık şekilde belirtiyordu. (Şu notu tekrar verelim: 2007'de paralel yapıyla anılan savcılar tarafından sürdürülen soruşturma, 17- 25 Aralık darbe teşebbüsü savcılarından Muammer Akkaş'a 2010 yılında devredilmiş ve bir milim yol alınmamıştı.)
söz konusu yazılarından birinde,
'in kesin olarak öldürüleceğini haber veren istihbarat raporunun (Trabzon'da Muhittin Zenit tarafından düzenlenen F4 raporu)
tarafından “tahrif" edildiğinin altını önemle çiziyor.
yerine
sözcüğünü tercih ederek şöyle soruyor:
“(…) bir emniyet müdürü nasıl olur da 'öldürme' fiilini 'ciddi bir eylem' olarak tercüme edip uyarının etkisini azaltır?"
Peki
marifetiyle
“uyarının etkisi azaltılmasaydı"
İstanbul Emniyet'i cinayeti önlemek için farklı bir yol izler miydi?
Cevap, evet.
Çünkü, İstanbul İstihbarat
Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler
savcı
'a verdiği ifadede, mezkur bilgi notunda
yerine Hrant Dink'in öldürüleceği yazılı olsaydı farklı yol izleyeceklerini, Dink'i kesinlikle korumaya alacaklarını belirtti.
Geçen hafta bütün bunların üstüne Star gazetesinde,
“İki jandarma istihbaratçısının, Dink öldürülürken olayı an an izlediği öte yandan cinayeti gösteren ve 'yok' denilen kamera kayıtlarının dönemin İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından arşivlenerek gizlendiği tespit edildi…"
ifadesinin yer aldığı bir haber yayımlandı.
Dink cinayetinin çözülmesini isteyen hangi vicdan bu habere susabilir?
susuyor!
Ahmet Altan'a Hrant Dink Ödülü veren jüri üyesi
da susuyor!
Sanıyorlar ki Sayın Erdoğan'a her gün küfretmekle “sükut suikastlarını" unutturacaklar.