Biliyorsunuz, dün IŞİD (DAEŞ), PYD'nin kontrolündeki Kobani'ye saldırdı. Bilgi kaynağını açıklamayan iki CHP milletvekili, DAEŞ'in Kobani'ye Türkiye sınırından girdiğini iddia etti. Aslında provokatörlere bu kadarı bile yeterdi; ama HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ da, olanlardan Türk hükümetini sorumlu tuttu. Yüksekdağ BBC'ye, “Bombalı araç Türkiye'den girdiği için Türkiye'nin DAEŞ'i desteklediği kesinleşti” açıklamasını yaptı.
Oysa bölgeyi izleyen sınır kameralarındaki kayıtlar aksini söylüyordu. Görüntülere göre, araçlar Kobani tarafından geliyordu; yani DAEŞ'in Kobani'ye Türkiye'den girmiş olması mümkün değildi. Üstelik sosyal medyada TerroristTurkey şeklinde utanmaz hashtag'ler açılırken, saldırıda yaralanan PYD'liler Türkiye'de tedavi ediliyordu.
Yalanlar, yayanların elinde patladı. Biraz önce “Türkiye IŞİD'e yardım ediyor” açıklaması yapan Figen Yüksekdağ'ın dönüşü ise muhteşemdi: “Kobani'ye saldıran IŞİD Türkiye'den destek almıyorsa, hükümet bunu kanıtlamalı”. HDP'li Yüksekdağ, böylece, hem bir yalanı yaydığı halde burnundan kıl aldırmamayı; hem de olmayan bir şeyi kanıtlamayı hükümetin sırtına yıkarak durumdan ahlaki açıdan yara almadan sıyrılmayı başarıyordu.
Ama biliyorsunuz, bunu ilk kez yapmıyorlar; ilk Kobani kuşatması sırasında HDP'nin bu kez diğer Eşbaşkanı, Selahattin Demirtaş Türkiye'nin IŞİD'i desteklediği suçlamasıyla Kürtleri önce sokaklara döküyor; Yasin Börü'nün de aralarında bulunduğu 52 kişinin ölümüne sebep oluyor; sonra da “Çıkan olayların sorumlusu HDP değildir. Şiddeti büyütenleri bulmak hükümetin görevidir” lafıyla topu taca atarak işin içinden çıkıyordu.
Türkiye'nin üstüne yapıştırılan “Türkiye IŞİD'i destekliyor” yaftasının hangi işlere yaradığını ve bu yaftanın algı taşlarının kimler tarafından döşendiğini önceki günkü yazımda (24/06/2014) anlatmıştım. Bunu tekrarlamayacağım.
Ama Türkiye'de son yıllarda algı/kanaatlerin gerçeklere galebe çalmaya başladığını ifade etmek gerekiyor. Artık kanaatler hiçbir kanıt gereksinmeyen, içinde gerçeklik kırıntısı dahi barındırmak zorunda olmayan söylemlerden oluşturuluyor. Bu söylemler o kadar çok tekrarlanıyor ki, Türkiye'nin IŞİD'i desteklemediğine inananlar, hatta bunu çok iyi bilenler bile, ne kanaatleri ne de ortak duyguları yönetebiliyor.
Neden böyle oluyor? Neden Türkiye, kendini anlatmakta, kamuoyunu gerçeklere ikna etmekte yetersiz kalıyor? Bunun çeşitli nedenleri var: Birincisi, PKK, PYD ve bunların siyasetteki uzantısı HDP; AK Parti'den ve Erdoğan'dan ölesiye nefret eden beyaz Türklerden son yıllarda sonsuz bir destek alıyor. 80'lerde uğradıkları işkenceleri kimselere anlatamayanlar, bugün kendilerine sağlanan imkanlar sayesinde eli silahlı katillerini barış güvercini olarak sunabiliyor. Zira iktidar demek, gerçeği manipüle edebilme gücü demek ve bu devlette değil hala Kemalizmin 90 yıl beslediği azgın aydınların elinde bulunuyor.
Beyaz Türk demek, halkın iktidara getirdiği demokrat siyasetçilerden nefret edenler kümesi demek ve bu uğurda “Kart-Kurt, Dağ Türkü” diyerek hayatları boyunca aşağılamış oldukları Kürtleri desteklemekten gocunmayacak derecede derin bir nefret içindeler; hatta Erdoğan'ın gitmesi karşılığında Büyük Kürdistan ideali için Güneydoğu'yu Kürtlere peşkeş çekmeyi bile göze alabileceklerini düşündüğüm ölçüde öfke dolular. İkinci sebep; AK Parti'nin söylem iktidarını sağlayabilmesi için gerekli olan, dindar entelektüellerin ve medyanın AK Parti'nin siyasette yakaladığı rüzgarı arkasına alamaması. Dünya görmüş, saygın kişilerin ya azınlıkta kalması ya da yetişmeyi-yetiştirmeyi önemsememesi.
Sonuçta iktidar, devletin ideolojik aygıtlarıyla oluşturulur önermesi Türkiye için geçerli değil, çünkü Türkiye'de yalanlar gerçekle yer değiştirebilirken, devlet kendi gerçeğini ifade etmekte bile yetersiz kalabiliyor. Türkiye tarihinde ilk kez doğrudan oylamayla ve ezici bir çoğunlukla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı masasındaki çatal bıçakların fiyatını açıklamak zorunda kalıyorsa, O'nun meşruiyetini tanımayanlar, yapıp ettiği her şeye kulp takmaya, O'nu Menderesleştirmeye çalışanlar var ve yüzde 52'ye rağmen bu ülkede hala onların borusu ötüyor demektir. Maalesef.
İkna edilmek istemeyeni asla ikna edemezsiniz. Türkiye'nin “IŞİD'i desteklemediğini” anlatamamasındaki bir neden de uluslararası güçlerin Ortadoğu'da Türkiye'ye rağmen bir takım planları olduğunun göstergesi. Türkiye'nin DAEŞ'i desteklediği suçlaması, onlar için işlerin kolaylaşması anlamına geliyor ve sonuçta Türkiye'ye kulak tıkamayı tercih ediyorlar. Herkes ülkesini yeterince sevseydi, bunu aşabilmek mümkün olabilirdi…