“Türkiye DAEŞ’e destek veriyor” tezinin bazı işlevleri

04:0024/06/2015, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Özlem Albayrak

“PYD mi yoksa DAEŞ mi daha tehlikeli?” tartışmasında geldiğimiz nokta enteresan. Öyle ki, Suriye'nin kuzeyinde uç uca eklediği kantonlarla dünyanın gözü önünde bir devlet kuruyor görüntüsü veren PYD'yi melekleştirmeyen; DAEŞ'i ise şeytanlaştırmayan her analiz eksik addediliyor; hatta giderek DAEŞ'i desteklemekle suçlanmaya başlıyor.Oysa, PYD'li keleşli kadınlar Amerikan ve Avrupa medyasında parlatılıyor ya da ABD'nin, PYD'nin bölgeyi DAEŞ'ten temizlemesi için örgüte havadan silah yardımında bulunuyor

“PYD mi yoksa DAEŞ mi daha tehlikeli?” tartışmasında geldiğimiz nokta enteresan. Öyle ki, Suriye'nin kuzeyinde uç uca eklediği kantonlarla dünyanın gözü önünde bir devlet kuruyor görüntüsü veren PYD'yi melekleştirmeyen; DAEŞ'i ise şeytanlaştırmayan her analiz eksik addediliyor; hatta giderek DAEŞ'i desteklemekle suçlanmaya başlıyor.

Oysa, PYD'li keleşli kadınlar Amerikan ve Avrupa medyasında parlatılıyor ya da ABD'nin, PYD'nin bölgeyi DAEŞ'ten temizlemesi için örgüte havadan silah yardımında bulunuyor olması; Türkiye'nin PYD'yi terör örgütü kapsamından çıkarmasını gerektirmiyor.

Romantizmin fazlası gerçeklik kaybıdır, realist olalım; Türkiye için PYD, PKK'nın organik koludur ve PKK da Türkiye'de onyıllar boyunca masum sivilleri öldürmüş bir terör örgütüdür. Bu örgütün bir kolunun Türkiye'nin güney sınırının hemen altında 400 ya da 500 km'lik bir sınıra kantonları birleştirerek hakim olması, hele de bu planın yapıldığı masada Türkiye yer almadıysa; “askeri kaynaklar” tarafından güvenlik açısından endişe verici bulunabilir.

Aslında sözünü ettiğimiz durum yeni değil; paralellerin MİT tırlarını durdurarak dünyaya vermeye çalıştığı “Türkiye DAEŞ'e destek veriyor” mesajının sadece paralellerin aklının ürünü olduğunu düşünmüyorum. Çünkü o günden bugüne, tüm Erdoğan karşıtı ulusal ve uluslararası medya aynı tezi işledi. Bu tavrın siyasetteki karşılığı da Demirtaş'ın “seni başkan seçtirtmeyeceğiz” sözüyle görünür oldu.

Zira Türkiye, biraz da başlattığı çözüm sürecinin akamete uğramaması için iyi niyetle ne kadar çabaladıysa da; -Kobani'den gelenlere kapısını açmak, Kobani savunmasında peşmergeleri seferber etmek, PYD'li yüzlerce yaralıyı Türkiye'de tedavi ettirmek gibi- DAEŞ destekçisi olarak yaftalanmaktan kurtulamadı. Bütün bunlara rağmen Demirtaş Kürtleri sokaklara döktü, Kobani, Erdoğan'ın dediği gibi, Çözüm Süreci'nin şantajı haline dönüştürüldü.

Türkiye'nin DAEŞ'e destek verdiği tezi de, DAEŞ'in güya “Sünni” oluşuyla açıklandı. Oysa hepimiz biliyoruz ki; Davutoğlu hem Dışişleri Bakanlığı hem Başbakanlığı döneminde defalarca bölgede mezhepçilik politikalarına karşı olduklarını ifade etti. Oysa hepimiz biliyoruz ki, Erdoğan terör örgütünden bahsederken İslam sözcüğünü kısaltarak bile olsa ağzına almamak için IŞİD'e DAEŞ demeyi tercih etti. Bu tercihini şöyle açıkladı: “İslami terör örgütü olarak göstermek isteyenler var. İslam anlamı barış olan “sin” kelimesinden türemiştir. Anlamı barış olan din asla teröre müsaade etmez. Dikkat edin IŞİD'i kullanmıyorum, çünkü bunlar terör örgütüdür”.

Aslında; Türkiye'yi “DAEŞ'e destek veriyor” diye sunmak, çok işlevli bir meşrulaştırıcıydı. Hem çözüm süreci için masaya oturduğu halde, sonradan iyi polis-kötü polis oyunuyla süreci oyalayan; Kobani'yle, seçim sürecindeki söylemleriyle; o masayı devirerek masadan kalkan Kürt siyasal temsilcilerine sözümona haklılık gerekçesi verdi; hem de “Güneydoğu'daki sorunu biz çözeriz” diyerek bölgeyi Erdoğan'dan isteyen paralellerin Güneydoğu'yu alamayınca aldıkları intikamın adı oldu.

“Türkiye DAEŞ'e destek veriyor” tezi, uluslararası koalisyonun bölgede PYD'yi desteklemesi için moral zemindi. PYD'nin güney sınırımızın hemen altında ele geçirdiği şerit, hem çözüm sürecinin çökmesi, hem de Türkiye'nin Ortadoğu'daki Kürt havzasıyla geliştireceği ilişkilerin başlamadan bitmesi içindi…

Çözüm süreci, hem Türkiye'deki hem de Ortadoğu'daki Kürt milyonlarla barışçıl bir iletişim içinde olan Türkiye anlamına gelecekti. Bu iletişim, hemen bütün Ortadoğu'da Türkiye'nin masada, oyunda ve Kürtlerle birlikte kazanır durumda olmasını sağlayacaktı. Oysa bu, ne Almanya'nın, ne de diğerlerinin işine gelirdi. Erdoğan'ın “siyasi hayatıma mal olsa da çözüm sürecini devam ettireceğim” sözü karşılaşacağı büyük saldırıları öngördüğünü gösteriyordu, yani bu laflar boşuna söylenmedi… Tıpkı, Almanya'daki 6 gazetenin birden aynı başlıkla Erdoğan düşmanlığı yapmasının boşuna olmadığı gibi…

Uluslararası güçlerin sınırın güneyindeki Kürt yapılanmasını ne kadar destekleyeceği; onları ne zaman yarı yolda bırakacağı bilinmez; ortada olan hamle sırasının Türkiye'ye geçtiği. Almanya, Türkiye'de erken seçimi bu yüzden istemiyor olabilir...
#daeş
#türkiye
#pyd
#pkk