Âyette (2/183) geçen “sakınmanız için, sakınasınız diye” ifadesi oruç ibadetinin hikmetine ışık tutmaktadır. Dinde sakınmak (takvâ, ittika) günahlarla ilgili bir sakınmadır, günahlardan uzak durmak, günaha girmemek için çaba göstermektir. Kurtulmanın, uzak durmanın yolları ve çareleri bakımından günahlar ikiye ayrılır:
İçki, kumar, hırsızlık, gasp gibi günahlardan kurtulmanın yolu ve çaresi, bunların getirdikleri sonuçlar üzerinde düşünmektir. Yasaklama, ceza tehdidi, başkalarının başlarına gelenler, verilen öğütler üzerinde düşünen insanlar bunlardan uzaklaşabilirler.
Bir kısım yasaklar ve günahlar da vardır ki, bunların sâikleri (iticileri) öfke ve şehvet gibi tabii duygular ve içgüdülerdir. Bunlardan uzaklaşabilmek için yalnızca üzerinde düşünmek yetmez; itici duygular ve içgüdülerin baskısını azaltacak veya bu baskıya karşı iradenin gücünü arttıracak uygun araçlarla eğitime ihtiyaç vardır. Oruç bu eğitim için ideal bir yoldur.
Oruç ibadetinin ferdin iradesini güçlendirmesi ve onu günahlardan uzaklaştırması yanında, maddî imkânları yerinde olanları yoksulların, mahrumların halleriyle hallendirmek gibi bir işlevi daha vardır. Yeme, içme ve cinsel ilişki arzularını haram helal farkı gözetmeden istedikleri gibi tatmin edebilenler, bundan mahrum olanların durumlarını ancak, aynı şartları yaşayarak anlayabilirler ve ancak bu yoldan onlara yardımcı olma konusunda daha duyarlı ve aktif hale gelebilirler. İslâm eğitimcileri bedenin arzularını frenlemenin, isteklerini doyurma konusunda kısıntıya gitmenin, insana mahsus olup ruh, nefis, kalp gibi kavramlarla ifade edilen diğer unsurun gelişmesi üzerindeki müsbet tesiri üzerinde de ısrarla durmuşlardır.
Hz. Mevlânâ oruç tutanları, yeme ve içmede ölçülü olanları yazı kaleminin içi boş ucuna, karnı tok olanları ise ucu sivri çöpe/kaleme benzetir ve der ki: İçi boş kalem ucu mürekkep kabından yeteri kadarını alabilir, ucu sivri ama dolu olan kalem ucuna ise mürekkep ancak bulaşır ve iki kelimeyi yazmak mümkün olmaz.
İslam eğitimcileri “az konuşma, az uyuma ve az yeme”yi tavsiye etmişler, bu üç şeyi az değil de çok yapanların ruh terbiyesinde başarılı olamayacaklarını ifade etmişlerdir.
Peygamberimiz (s.a.):
“Ya hayırlı konuş yahut sus(konuşma)” buyurmuşlar, anlamlı ve faydalı olmayan sözleri söylemekten menetmişlerdir. Kendileri az uyur, daha çok ibadet ve tefekkürde bulunur, yemeği de tıka basa doymayacak kadar yer, doymaya yakın yemeyi terk ederlerdi.
Unutmayalım ki, can boğazdan girer ve yine boğazdan çıkar. Oruç insanı, yeme alışkanlık ve zaafına karşı güçlendiren, iradeyi iştahtan daha güçlü kılan bir güzel vasıtadır.