JİTEM belgeleri neden "devlet sırrı" gerekçesiyle koruma altında?

00:0027/11/2013, Çarşamba
G: 9/09/2019, Pazartesi
Ali Bayramoğlu

TESEV"in yeni raporu "Ergenekon"un Öteki Yüzü: Faili Meçhuller ve Kayıplar" kapanmayan bir yaraya işaret ediyor.Raporu hazırlayan Gülçin Avşar"ın şu sözlerinin altını özellikle çizmek gerek:"Arif Doğan"ın Beykoz"daki evinde dokuz çuval belge ele geçirildi. JİTEM arşivi denilen bu belgeler "devlet sırrı" gerekçesiyle gizlendi. İnceleme olanağı olmayan dosyalar hak ihlallerinin araştırılmasına engel oldu. Ergenekon"da yargılanan bazı sanıkların Susurluk, Yüksekova Çetesi, JİTEM ve Özel Kuvvetler Komutanlığı

TESEV"in yeni raporu "Ergenekon"un Öteki Yüzü: Faili Meçhuller ve Kayıplar" kapanmayan bir yaraya işaret ediyor.

Raporu hazırlayan Gülçin Avşar"ın şu sözlerinin altını özellikle çizmek gerek:

"Arif Doğan"ın Beykoz"daki evinde dokuz çuval belge ele geçirildi. JİTEM arşivi denilen bu belgeler "devlet sırrı" gerekçesiyle gizlendi. İnceleme olanağı olmayan dosyalar hak ihlallerinin araştırılmasına engel oldu. Ergenekon"da yargılanan bazı sanıkların Susurluk, Yüksekova Çetesi, JİTEM ve Özel Kuvvetler Komutanlığı gibi, 90lı yıllarda gerçekleştirilen yargısız infazların uygulayıcısı olduğu iddia edilen örgütlerle bağlantılı olduğu anlaşılıyor."

Yaşadığımız dönemde, cinayet ve imha mekanizması olan JİTEM gibi bir yapıya ilişkin bir dizi belgenin "devlet sırrı" kapsamına girmesinin tek bir anlamı vardır:

Belgelerin, kişilerin ötesinde kurumsal yapıya, doğrudan devlete, devletin politikalarına kurum olarak orduya gönderme yapması...

Sorunumuz işte buradadır...

Önümüzde, arkamızda, sağımızda, solumuzda Kürt sorununun "kayıplar, işkenceler, faili meçhuller bagajı" var.

Bu sorun, çözülecekse çözülmesinde, sürecekse sürmesinde, özetle vicdanlar ve zihinlerde yer aldığı şekilde, etkili unsurlardan birisi bu...

Bu noktada yeni bir yapılanma, değişim, itiraf ve yüzleşme unsurları devreye girer...

Yük ağırdır ve kurumsaldır...

Daha önce de vurguladık, tekrar hatırlatalım.

-Türkiye"nin 81 ilinde 81 Jandarma Alay Komutanlığı var. Her komutanlığın başında muhtemelen bir albay bulunuyor. İstihbarat, operasyon tipi şubelerinin başında da muhtemelen binbaşı, yüzbaşı düzeyinde askerler görev yapıyor.

-Bu düzeydeki askerlerin yine muhtemelen hepsi, Türkiye"nin Doğu ve Güneydoğu"sunda Kürt sorunu açısından güvenlik alanı ve çatışma merkezi olan Hakkari, Şırnak, Van, Siirt, Diyarbakır, Tunceli gibi belirli sayıda ilde, bu illerin ilçelerinde görev yapmış bulunuyor.

-Bu il ve ilçeler aynı zamanda 1987-1996 yılları arasında JİTEM"in cirit attığı yerler. Yüzlerce faili meçhul cinayetin işlendiği, yüzlerce insanın kaybolduğu yerler.

-Faili meçhullerin kim tarafından nasıl ve neden gerçekleştirildiğini, "enformel" şekilde biliyoruz. Devletin hukuki yaptırım gücü olmayan iç itiraf raporları, katillerin itirafları, itirafçıların teyit edilen anıları, İnsan Hakları Dernekleri"nin kayıtları bu bilgi kaynakları arasında yer alıyor.

-O tarihlerde o bölgede görev yapan askerlerin kimisi karanlık olayların bizzat faili, bir kısmı da muhtemelen tanık...

-Katiller kayıp, Yeşil kayıp örneğin, itirafçı ve her söylediği bir tür doğrulanan Aygan"ın kitabında ismini verdiği onlarca katil-itirafçı kayıp. Kimilerinin devletin verdiği kimliklerle, isim değiştirmiş halde, Anadolu"da görev yaptıkları iddiaları yayılıyor, mahkemeler bu kişileri zaman zaman celp ediyor.

-Bunlardan birisi Musa Anter"in katili Hamit Yıldırım Şırnak"ta, Sabah Gazetesi muhabiri Ferhat Ünlü ve gazeteci arkadaşlarının büyük çabası ve başarısıyla yakalandı. Görüldü ki, hali vakti yerinde, güvenli, itibarlı. Yıldırım"ın yaşamı, yakalanma biçimi, konumu, onun özel eller tarafından korunduğunun göstergelerinden birisi değil midir? Ve onun gibi niceleri var.

-JİTEM"i ve JİTEM"cileri sorgulamayan, Anter"in yanında kurşunlanan Miroğlu"na "cinayet gecesi JİTEM grup komutanı olarak görev yapan Savaş Gevrekçi nerede.." sorusunu hâlâ sorduran, kendi içine el atmayan, eski düzenini içinde hâlâ beslemeye devam eden yapı hâlâ yaşıyor.

Bu sorunu çözmeden tam sivilleşmeden, demokratikleşmeden, Kürt sorununda yol almaktan söz edilebilir mi?