Deniz Baykal, CHP'nin Meclis Başkanı adayı olunca, Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı jestle AK Parti-CHP Koalisyonunun kapısını mı araladı yorumları yapıldı.
Kılıçdaroğlu, ”koalisyonla bir ilgisi yok arkadaşlar” dedi ama öyle anlaşılmadı.
MHP, AK Parti'nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde kıran kırana yarıştığı Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday gösterince Bahçeli, AK Parti-MHP koalisyonunun kapısını biraz daha mı kapattı değerlendirmeleri yapıldı.
Eğer Devlet Bahçeli, AK Parti ile koalisyona yeşil ışık yakıp, uzlaşılabilecek bir isim çıkarsa, Meclis Başkanlığı koltuğunda bir MHP'li oturabilir yönünde yorumlar yapıldığını da eklemeliyim.
Başbakan Davutoğlu ise partisindeki istişare halkasının önemli bir parçası olarak yeni seçilen milletvekilleriyle bir araya geldi.
Türkiye önemli bir sürece girdi. 7 Haziran gecesi seçim sandığından tek başına iktidara imkan vermeyen bir tablo ortaya çıkınca AK Partililer, ”Hükümet ne olacak?” diye düşünüyorlardı. Belirsizliğin uzamaya başlaması nedeniyle halkımız, ”Hükümet ne olacak” diye düşünmeye başladı. Eğer belirsizlik süresi uzarsa bu kez, ”Türkiye ne olacak” diye kaygılanmaya başlanacak.
Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan'ın yansıttığı, Davutoğlu cephesinden etkili bir ismin değerlendirmesi sürece ışık tutuyor:
“
Koalisyon mu erken seçim mi diye sorarsanız bugün itibariyle yüzde 51 koalisyon, yüzde 49 erken seçim. MHP mi CHP mi diye sorarsanız ise, yüzde 51 MHP, yüzde 49 CHP'dir”
Her modelin kendine göre avantajları ve riskleri var.
Burada Bahçeli'nin her fırsatta AK Parti ile koalisyonu güçleştirmenin Kılıçdaroğlu'nun ise kolaylaştırmanın peşinde olduğunun altını çizmek isterim
.
Bahçeli ne yapsam da AK Parti ile koalisyon kurmasam, Kılıçdaroğlu ise ne yapsam da bir hükümete girsem çabası içinde
.
AK Parti'nin, MHP ile koalisyonu öncelikli olarak gündeme almasının sebepleri var.
MHP'nin disiplinli bir parti olması güven veriyor. AK Parti karşısında “tek MHP” bulacağından emin. Devlet Bahçeli ise verdiği sözün sonuna kadar arkasında duran bir lider.
Ayrıca AK Parti, Türkiye'nin omurgası olarak görülen İç Anadolu Bölgesi ve Karadeniz'de oylarını koruyabildi. Bu açıdan AK Parti ile MHP tabanı arasında bir doku uyuşmazlığı yok. Milliyetçi ve muhafazakar tabana hitap ediyorlar.
Kürt oylarını HDP'ye kaptıran AK Parti, “Türk ve sünni” refleksi yansıtan İç Anadolu ve Karadeniz oylarını tehlikeye atmak istemiyor.
MHP ile koalisyonun kayıp hanesine bakacak olursak, ilk sırada çözüm süreci ve Kürt oyları geliyor. HDP'yi Kürt oylarının tek adresi haline getirme ve iki parti tabanı arasındaki geçişkenlikten zarar görme ihtimali ise gündemdeki önemini koruyor.
“Ver Bilal'i al koalisyonu” demek suretiyle AK Parti ile koalisyonu yokuşa sürmek için her yolu deneyen Bahçeli'nin, tabanı AK Parti'ye kaptırma ve 13 yıllık AK Parti icraatlarının bir payandası olma gibi kaygıları olduğu belli. Bahçeli elbette ki önce partisinin geleceğini düşünecek.
Geniş bir sosyal tabana oturması, toplumdaki gerginliği gidermesi ve iş dünyasının tercihi olması gibi avantajları nedeniyle CHP ile koalisyon önemini koruyor. Hatta Bahçeli'nin uzlaşmaz tutumu ve kullandığı dil nedeniyle CHP ile koalisyon zaman zaman birinci seçenek haline geliyor.
Çözüm sürecinin masada kalması, Kürt oylarını kaybetme riskinin olmaması da CHP ile koalisyonun artıları arasında yer alıyor.
Siyaseti izlemeye başladığım dönemde SODEP vardı
. Sonra Halkçı Parti ile birleşerek
SHP oldu. Eski partilerin açılmasına izin verilince CHP adını aldı. O tarihten bu yana gördüğüm bir şey var. CHP'nin asıl rakibi CHP'nin kendisi
.
CHP'nin parçalı yapısı ve “CHP içinde CHP var” yorumlarının yapılmasına neden oluyor. Bu durumun farkında olan Kılıçdaroğlu'nun, “Sorun çıkaranı partiden atarım” şeklinde kararlılık mesajları verdiği biliniyor.
Buna rağmen CHP'nin parçalı yapısı, Meclis'te çetin bir mücadele dönemi kendisini bekleyen AK Parti'ye yeterince güven vermiyor.
CHP ile bir koalisyon hükümeti kurulsa dahi bunun ne kadar süreceği kestirilemiyor.
CHP-AK Parti koalisyonuna rağmen, CHP milletvekillerinin bir bölümünün 4 bakanın Yüce Divan'a gönderilmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili konularda iktidar bloku ile değil, muhalefetle işbirliği yapmayacağının garantisi verilebilir mi?
Bu arada CHP'nin Ağustos ayında kongresinin olduğunun unutulmaması gerekiyor. Seçimlerde başarılı bir şekilde çıkamayan Kılıçdaroğlu, kongreye iktidar ortağı olarak mı girecek yoksa seçimlerdeki oy kaybının hesabını veren muhalefet lideri olarak mı girecek?
Başka bir deyişle Kılıçdaroğlu kongreye hükümet ortağı olarak gitmenin avantajını mı kullanacak yoksa muhalefette kalmayı mı tercih edecek?
Kılıçdaroğlu'nun koalisyonu tercih edeceğine dair sinyaller geliyor.
CHP'de dönüşümlü Başbakanlık bir teklif ama kırmızıçizgi değil. Onun yerine pekala, ”Güçlendirilmiş başbakan yardımcılığı” formülü düğümü çözebilir.
Erken seçim uzak, koalisyon hükümeti ise yakın ihtimal.
Davutoğlu'nun yardımcısı Bahçeli mi olacak, Kılıçdaroğlu mu o belli değil.
MHP ile koalisyon daha güçlü bir ihtimal olarak görülebilir ama MHP'ye göre CHP, koalisyona daha istekli duruyor.
Seçimden bu yana çok yoğun bir istişare sürecinden geçen AK Parti'de ise dün Başbakan, milletvekilleri ile bir araya geldi. Milletvekilleri, erken seçime gidilmesi, AK Parti-MHP ya da AK Parti CHP koalisyonu için eşit oranda görüş bildirdiler.
Tek bir uyarıları oldu.
“İster seçim olsun ister koalisyon hükümeti kurulsun. Ama onurlu olsun”
Sezen Aksu misali, “
Yeter ki onursuz olmasın aşk
”