SSCB’nin dağılması sonrası birlik ülkelerinin kullandığı anayasa yerine 1993 tarihli Rus Anayasası kabul edilmiştir. Putin iktidara geldikten sonra anayasada değişiklikler yapmıştır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yasama ve yargının devlet kademelerindeki gücünü dengelemiştir. Rusya Anayasası'nda 2009 yılında Anayasa’da yapılan değişiklikle aynı kişinin iki dönemden fazla, ancak arka arkaya olmamak kaydıyla göreve gelmesine imkân tanınmıştır. Devlet başkanlığı görev süresi dört yıldan altı yıla çıkarılmıştır. Putin döneminde SSCB’nin dağılması sonrasında önemli güç odağı haline gelen Rusya Parlamentosu gücü de dengelenmiştir.
PUTİN DÖNEMİNDE OLİGARKLAR HÂKİMİYETİ SONA ERDİ
Putin, 2000 yılında iktidara geldiğinde toplam 83 bölgeden oluşan bir federasyonu teslim almıştır. Günümüzde bu bölge sayısı 85’e çıkmıştır. Putin döneminde Abhazya ve Güney Osetya, Gürcistan’dan bağımsızlıklarını ilan etmişlerse de dolaylı olarak Rusya’ya bağlıdırlar. Federasyona bağlı 85 bölgenin kendine özgü statüleri vardır. Bu idari bölgeleri Oblast (vilâyet), Krai (eyalet) olarak ayırmak da mümkündür. Rusya’da günümüzde 22 cumhuriyet bulunmaktadır. Bu cumhuriyetler SSCB döneminden kalma etnik unsurlara bağlı olarak kurulmuştur. Rusya’da ayrıca dört özerk bölge vardır. 1934 yılında Sovyet Yahudilerine kendi yönetimlerini kurmaları için Joseph Stalin tarafından kurulan Yahudi Özerk Vilâyeti (Oblast) de günümüz Rusya’sındaki yönetim birimlerindendir. Rusya’da Moskova, St. Petersburg ve Sivastopol şehirlerinin özel yönetim statüsü vardır. Putin iktidara gelir gelmez ilk yaptığı değişikliklerden birisi “Federal Bölgeler/Sancaklar” adı altında yeni bir idarî yapı kurmasıdır. Rusya’da Putin’in talebiyle sekiz federal bölge/sancak oluşturulmuştur.
Putin’in yeni medeniyet olarak sunduğu politika aslında “Avrasyacılık” projesidir. Ruslar bu politikayı “Yeni Avrasyacılık” biçiminde sunmaktadırlar. Putin ve çevresindeki danışmanların sunduğu bu yeni medeniyet projesi, Rusya’nın kendine özgü yolu ve tarihi misyonu olduğunu vurgulayan bir medeniyet projesi fikri üzerine inşa edilmiştir. Putin, Batı’nın kültürel normlarından şüphe duyan veya Avrupa’nın dışladığı milletleri, Avrasya Birliği adı altında Avrupa Birliği'ne benzer bir çatı altında toplamak istemektedir. Putin, Avrasya Birliği Projesini başta Rus toplumu olmak üzere diğer Avrasya ülkelerine Batı’ya karşı yeni bir güç, mazlumların destekçisi, haksızlıklara karşı mücadele edecek bir platform olarak sunmuştur.
Rusya’da Putin’in bu politikaları uygulanırken birlik içerisinde en büyük destekçisi Tataristan olmuştur. Hatta Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi gündeme geldiğinde başta Avrupa ve Ortadoğu’dan tepkiler gelmişken Rusya’ya bağlı Tataristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov, Moskova yönetiminin Suriye’ye asker gönderme kararını desteklediğini açıklamıştır. Minnihanov’un açıklaması Rusya’nın en büyük Müslüman nüfusa sahip özerk cumhuriyeti devlet başkanı olması açısından önemlidir. Rusya, Minnihanov’un desteği ile diğer Müslüman dünyasına da bir mesaj vermiştir. Örneğin DEAŞ’ın İslam’ın arkasına saklanarak İslam’ın rolünü azalttığını savunan Minnihanov, klasik İslam anlayışının DEAŞ militanlarının yaptıklarına asla müsaade etmeyeceğine yaptığı vurgu tüm basında manşetlerde yer almıştır. Böylece Rusya’da yaşayan Müslümanların DEAŞ’a karşı çıkmasında Tataristan’ın rolü inkâr edilemez. Kaldı ki DAEŞ’e katılım en çok Kafkasya’dan olmasına rağmen Tatarlardan DAEŞ’e katılım hemen hemen yok denecek kadardır.
Fakat günümüzde Rusya’da ve Tatarlar arasında gündem Tataristan’ın özel statüsünü garanti altına alan anlaşmanın süresinin dolmasından sonra tekrardan yenilenip yenilenmeyeceği konusudur.
1991 yılında SSCB’nin dağılmasından sonra Çuvaşistan, Mari El, Tataristan, Başkurdistan, Mordovya, Udmurtiya, Samara, Ulyanovsk, Çelyabinsk, Orenburg, Saratov, Volqaqrad ve Astrahan bölgelerinin bir araya gelerek tarihi İdil-Ural Devleti'ni oluşturması gündeme gelmişse de dönemin Tataristan Cumhurbaşkanı Rusya ile özel statü içeren anlaşmayı imzalayarak Rusya’nın en büyük destekçilerinden olmuştur.
1992 yılında Rusya merkezi ile diğer bölgeler arasında ilişkileri düzenleyen federasyon anlaşması imzalanmıştı. 31 Mart 1992 anlaşmasını Çeçenistan ve Tataristan dışındaki tüm birimler imzalamıştır. Çeçenistan tek taraflı bağımsızlığını ilan ederken Tataristan ise 1994 yılında yetkilerin paylaşılması prensibine dayalı ikili bir anlaşma imzalamıştır. Merkezi hükümetin özerk bir cumhuriyetle yaptığı bu anlaşma Rusya federalizmi açısından da bir ilk olmuştur. 1994 yılında Tataristan ile Rusya merkez arasında ciddi bir kriz yaşanacakken Şaymiyev’in iradesiyle özel statü içeren anlaşmayla birlik anlaşması garanti altına alınmıştır. Bu anlaşmayla Tataristan iç politikada geniş yetkiler elde etmiş bazı mali ve ekonomik imtiyazlar ile bağımsız olarak dış ekonomik ilişkileri yürütme, vergi kurallarını kendisi koyabilme, vatandaşlık ayrıcalıkları, Tataristan kaynaklarını ve bütçe üzerindeki kontrolü muhafaza, uluslararası örgütlere katılabilme hakkını elde etmiştir. Bu anlaşma dünyada da Tataristan Modeli olarak anılmaktadır. 1994 yılında imzalanan bu anlaşma 2007 yılında yenilenmiştir. 10 yıllık süresi olan bu anlaşmanın süresi 24 Temmuz 2017'de dolmuştur. Özel statü içeren bu anlaşmanın yenilenip yenilenmeyeceği bilinmiyor.
2009 yılına kadar Çeçenistan ve Tataristan ile sadece var olan özel statü içeren anlaşmaların gücü devam ediyordu. 2010 yılında Çeçenistan’ın lideri Ramzan Kadirov cumhuriyetin özel statüsünden vazgeçti. Böylece özel statüsü devam eden tek yer Tataristan kaldı.
Tataristan 1994 yılında ilk defa imzalanan ve 2007 yılında yenilenen bu özel statü ile petrol endüstrisi başta olmak üzere doğalgaz, silah sanayi, demir yolları vb. alanlarda Rusya’nın diğer bölgelerine göre hem daha hızlı kalkındı hem de Rusya ekonomisine önemli katkılar yaptı.
Rusya’nın kendi devlet değerlendirmesine göre kişi başına düşen milli gelirle 434.509 ruble (7,270 dolar) 2015 yılında Rusya’nın 16 bölgesi içerisinde en zengin bölge oldu. Tataristan’ın başkenti Kazan hem dini merkez olma hem de 2018 Dünya Kupası'nın düzenleneceği merkezlerden birisi olması ile Rusya açısından da yük değil kazanç getiren bir coğrafya halini aldı. Tataristan’da 1994’te imzalanan bu özel statü içeren anlaşmadan günümüze dair bağımsızlık anlamında bir hareket veya talep olmadı. Aksine Rusya’nın gücünden de faydalanılarak hem ekonomik anlamda hem de Rusya’nın İslam Dünyası ile ilişkilerinde Tataristan öncü oldu diyebiliriz. Günümüz Tataristan’ının yabancı yatırımcı çeken en önemli yer olması bu özel statü ile alakalıdır.
Tataristan ile Rusya bu süreçte hem siyasi müttefik hem de ekonomik ortak olmuşlardır. Hatta Kırım krizi sırasında Tataristan bir süre arabuluculuk rolü bile üstlenmiştir.
Tüm bu yaşanılan geçmişe rağmen 24 Temmuz 2017’de sona eren özel statü içeren anlaşmanın uzatılmaması bu dengeyi alt üst edebilir. Çünkü Tatarların hem Türk tarihinde hem de Rusya’nın tarihinde önemli bir rolü vardır. Eğer anlaşma uzatılmaz ise Tataristan’da milliyetçilik akımının güçlenmesi, Rusya karşıtı bir propagandanın güç kazanması gündeme gelebilir. Gelecek yıl yapılacak Devlet Başkanlığı seçimlerinde de Tatarların buna tepki göstermesi şu anda konuşulan siyasi kulislerdendir. Bilindiği gibi Tatarlar tüm Türk Dünyası'nda Ceditçilik hareketinin öncüleridir. Tatarların Rusya’yı İslam Dünyası'na ve Türk Dünyası'na bağlamada köprü görevi olması süreci kesintiye uğratılmamalıdır. Rusya’nın zaman geçirmeden Tataristan’ın özel statüsünü garantiye alan bu anlaşmayı yenilemesi faydalı olacaktır. Çünkü şimdiye kadar bu anlaşmadan iki taraf da önemli faydalar kazanmışlardır. Bu anlaşmanın yenilenmemesi halinde bu durumu kullanmak isteyen Batı kaynaklı STK veya güçler Tataristan üzerinden Rusya’yı zor duruma düşürmeye çalışabilirler. Bu tehdide karşı hem Rusya hem de Tataristan uyanık olmalıdır. Zaten Rusya Anayasası'nda yapılan değişikliklerle Tataristan ile imzalanan özel statü anlaşması sembolik de olsa Tatarların kendilerine olan güveni açısından gereklidir. Ruslar ve Tatarlar arasında yaşanacak bir güven kaybı gelecekte herhangi bir kriz halinde iki tarafın farklı mecralara savrulmasına da neden olabilir.
Tataristan ile anlaşmanın yenilenmemesi aynı zamanda şu andaki Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov’un başarısızlığı olarak görüleceğinden istikrarın sembolü bir devlet adamının da Tatarlar arasında güven kaybetmesine neden olabilir.
Tataristan’ın başkenti Kazan’da 3 Ağustos 2017 tarihindeki 6. Dünya Tatarlar Kongresi Kurultayı düzenlendi. Kurultaya 810 delege ve 41 ülkeden ve Rusya’nın 73 bölgesinden yaklaşık 300 Tatar misafir katıldı. Bu kurultayda Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan’ın Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov, Tatarların ulusal dillerin, kültürlerin ve geleneklerin başarılı gelişimini garanti eden güçlü Rusya’ya ilgi duyduğunu belirterek aslında Rusya’ya da anlaşmanın uzatılması için mesaj vermiştir.
Hükümet düzeyindeki anlaşma ve protokollerin Tatar dil, kültür ve geleneklerinin gelişimine yardımcı olduğunu dile getiren Minnihanov, “Bugün Tataristan’ın yabancı ülkelerle 26 ve Rusya bölgeleriyle 74 hükümetler arası anlaşması bulunuyor. Bu anlaşmalar kapsamında Tatarlara destek veriliyor” diyerek de özel statü içeren anlaşmanın Tataristan’a ve Rusya’ya katkısını gündeme getirmiştir.