İstanbul Şehir Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Cem Behar’ın klasik Türk musikisiyle ilgili ciddi ve özgün çalışmaları var. Behar'ın son çalışması Kantemiroğlu olarak bilinen Boğdan Beyi Dimitri Kantemir'in Osmanlı Türk musikisinin en önemli metinlerinden 'Kitabu'ilmi'l-mûsiki 'alâ vechi'l-hurûfât' eserini merkeze alıyor. Kitabın ismi 'Kan Dolaşımı, Ameliyat ve Musiki Makamları'. Kitabı görünce dikkatimizi çeken ilk başlığı oluyor. Merakımız alt başlığı 'Kantemiroğlu (1673-1723) ve Edvâr'ının sıra dışı müzikal serüveni' okuyunca daha da katmerleniyor. Musiki tarihini bilmek için Osmanlıca bilmek gerektiğini vurgulayarak "Bu müziğin tarihiyle uğraşmak isteyenler bu yazıyı öğrenmek ve okumak zorundadır. Bilmiyorsanız uğraşmayın" diyen Behar ile Osmanlı/Türk musikisini konuştuk.
Bu müzik biliyorsunuz nota kullanmıyor. 20. yüzyıla kadar hiç nota kullanmamış. Bu müziğin tarihinde nirengi noktası olan birtakım yazılı metinler var. Bunlardan bir tanesi Katemiroğlu'nun Edvârı'dır. Şu ana kadar zannediyorum birtakım çalışmalar yapıldı ama dikkatli okunup dikkatli şerh edilmedi.
Şerh bir metni yorumlama anlamındadır. Bunun bir de tıbbi anlamı var. Doktorlar teşrih derler. Şerh etmek bir bedeni kesip içine bakmaktır. Eğer beden ölüyse bu otopsi olur, canlıysa ameliyat olur. Ben de Osmanlı müzik tarihiyle ilgili bu metnin içinde ne var, açıp ona baktım. Bugüne kadar yapılmadı ben yapmaya gayret ettim.
Bu müziğin tarihine dair biraz derinlemesine bilgiler elde edilmesi amacıyla.
Bin dolarlık soru. (Gülüyor). Edvâr demek müzik teorisi kitabı demek. Eski edvâr sahipleri bu teorilerini hep birtakım daireler çizerek izah etmeye kalkışmışlar. Dairelerin içine makamları yerleştirmişler. Bu kitap Osmanlı Türk musikisine mahsus ilk müzik teorisi kitabıdır. Bundan önce yazılmış olanlar herhangi bir etnik grubun, imparatorluğun müzik teorisi kitapları değil. Onlar evrensel müzik teorisi kitabı olma iddiasındaydılar. Bu kitap İstanbul'da çalınan müziğin teorisini anlatıyor. Kantemiroğlu'nun kendisi de müzisyen zaten. Besteci. Dolayısıyla ayağı yere basan bir edvâr kitabı. Çıkış noktası 22 yıl yaşadığı İstanbul'da duyduğu ve icra ettiği müzik. Önemli olan bizim için budur.
Hayır düşünmedim. Bilinçli olarak düşünmedim. Bilinçli olarak yapmadım. Verdiğim mesaj da şudur: Bu müziğin tarihiyle uğraşmak isteyenler bu yazıyı öğrenmek ve okumak zorundadırlar. Bilmiyorsanız uğraşmayın.
Tamamen akademik bir kitap. Müzisyenler müziği düşünenler ve yapanlar olarak ikiye ayrılır. Müziği yapanlar çoğu kez müziği düşünmezler. Müziği düşünebilen müzisyen çok nadirdir. Müziği düşünenlerin ise birazcık müzik yapmaları, benim gibi amatör düzeyde müzik yapmaları iyidir. Müziği düşünen ve tarihini yazmaya çalışan akademisyenler bu kargacık burgacık yazıları okumayı bileceklerdir.
Osmanlı ne güzeldi ya! Ne güzel zamanlardı. Kanuni ne muhteşemdi... Bu abuk sabuk şeyler dizilere konu olur ama akademik çalışmaya konu olmaz. Ben bir tarihçi gözüyle ne yazılabiliyorsa onu yazdım. Ne överek ne yererek... Ne yersiz bir nostalji ne saçma özlem dile getirmeksizin. Tabi bunu yapmamış olmam bazı insanların hoşuna gitmeyebilir. Ama bu da beni ilgilendirmez. Varsın onlar hala üç bin yıllık Türk musikisinden, Orta Asya'dan, Orhun Anıtları'ndan, Göktürklerden gelen Türk musikisinden bahsetsinler. Bunlar ham hayaldir.
Bugün klasik Türk musikisi ya da Osmanlı musikisi dediğimiz müzik ezel ebed var olmuş bir müzik değil. Aşağı yukarı 16. yüzyılda oluşmuş bir müzik geleneği. Daha öncesi yok. Topu topu 500 yıllık bir gelenekten bahsediyoruz. Daha öncesiyle bağlantısı kesik. İlla bağlantı kurmak istemek nostaljik bir zorlama olur.
Kantemiroğlu Boğdan Beyi'nin oğlu. Boğdan, bugünün Romanyası. Ortodoks Hırisitiyan bir toplum. Farklı diller öğreniyor, fakat müzik öğrenmiyor. Birazcık kilise müziği biliyor. Kantemiroğlu hiç Avrupa'ya gitmemiş. Osmanlı'ya da ilk kez 14 yaşında geliyor. Dolayısıyla Avrupa müziğine karşı bir küçümsemesi var.
Bilmediğinden küçümsüyor olabilir, kısmen. Osmanlı müziğinin dünyanın en önemli müziği olduğu kanatinde. Samimi bir övgü. Hoş görüneyim diye yapmıyor. 17. yüzyılın sonlarında oluşan Türk müziğine ciddi hayranlığı var. 3. Ahmet'in huzurunda tanbur çaldığı söylenir.
Kantemiroğlu'nun nota koleksiyonunda en çok rast ve neva makamları var. Bunun özel bir nedeni var mı? Hayır yok. O zamanın popüler makamları bunlar. Bir sürü de makam tartışması var. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir makamın ne olduğu konusunda konsensüs yok, hiçbir zaman da olmamış. Bugün de yok. Bugün de makam kimliğiyle ilgili çok tartışmalı konular var. Makam öyle bir şey. Kesin, sabit, katı, ezel ebed aynı kalan ve değişmeyen bir şey değil makam. Tartışmaya açıktır.