Cumhurbaşkanı’nın ‘sokağa çıkın’ çağrısı üzerine Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii İmam Hatibi Adem Küçük, camiye gelerek ilk salâyı okuyup halkı bilgilendiren anonslar yapan kişi. Küçük, salâyı bitirdikten sonra ilçe müftüsünü arayıp tüm hocaların camilerine sahip çıkıp salâ okumasını önerdiğini söylüyor ve ekliyor: “İlk salayı okurken boğazımda hıçkırıklar birikti devam edemedim. Yüzümü yıkayıp yeniden başladım.”
Temmuz gecesi yurt genelindeki müezzinler tek nefesten salâ okuyarak minarelerden halkı darbe girişimine karşı tek vücut olmaya çağırdılar. Diyanet tarafından gönderilen yazı ile birlikte tüm camilerden birlik ve beraberlik çağrısı anlamına gelen salâlar okunmaya başlandı. Darbe yapıldığını duyup camisine koşan Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii İmam Hatibi Adem Küçük ilk salayı okuyarak halkı darbe girişimine karşı birlik ve beraberliğe çağırdı. Küçük, minareden halka güven ve cesaret veren anoslar da yaptıktan sonra ilk önce il daha sonra ilçe müftülüğünü arayarak tüm din görevlisi arkadaşlarının camilerine sahip çıkıp salâlar okumasını önermiş. Bu önerisi üzerine kısa bir süre sonra tüm camilerden salâ sesleri yükseldiğini söyleyen Küçük, o geceyi anlattı:
“Darbe haberini duyunca eyvah diyerek dışarı çıkıp camiye yöneldim. Yapmamız gereken bir şey vardı. Ve o da salâ okumaktı. Çünkü darbe olursa camilerimizi ele geçirip mineralerimizden insanları korkutabilirlerdi. Bizim görevimiz sadece imamlık değil. Üzerimize giydiğimiz sarığımız cübbemiz bizim kefenimiz ve bu kıyafetler Allah Resulünün bize emanetidir. Önce öper sonra giyeriz. Camiye gittiğimde ilk önce ezan okumaya başladım. Ezan okurken hıçkırıklarım boğazımda düğümlendiğinden tamamlayamadım. Yüzümü yıkadıktan sonra tekrar devam ettim. Ezanın arkasından kısa bir salâ verdim. Sesim nereye kadar gidiyorsa 'Mahalle sakinlerimiz biz bu memleti kolay kazanmadık o yüzden bugün kimse evlerinde durmasın. Darbeye karşı derhal vatanımıza sahip çıkalım. Allah için fedakarlık gösterelim' dedim. 'Ellerinizden ne geliyorsa yapın, Müslüman cesaretli olur, korkak olmaz' diye anonslar yaptım. Halka güven ve cesaret verici telkinlerde bulundum. Bu anonsları yapmam için bana resmi hiçbir yerden çağrı gelmemişti. Çağrı beklemenin sırası mı? Vatan elden gidiyor. Tüm bunları yaptıktan sonra ilçe müftümüzü arayarak durumu bildirdim ve tüm din görevlisi arkadaşlarımın görev yerlerine sahip çıkmaları gerektiğini anlattım. Müftümüzde bu durumu il müftülüğüne bildireceğini söyleyip kısa bir sürede geri döndü. Hatta daha sonra yazılı bir metin gönderildi. Diyanet İşleri Başkanlığımız devreye girdi ve tüm camilerimizden salâ sesleri yükseldi.”
Salâ okurken bir yandan da camiye güya ezan okumak için gelen insanların olduğunu anlatan Küçük, “Dışarıdan bir yandan da hakaretler küfürler duyuyorum. Bu tip insanların iyi niyetli olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Kapıyı açınca üzerimize saldıracaklardı. Cami etrafında bazı gruplar dolaşmaya başladı. Biz de cemaatimizden güvendiğimiz kişilere tehdit aldığımızı ve bize bu konuda yardımcı olmalarını istedik. Salâlar ezanlar okunurken üzerimizden jetler alçak uçuş yaptılar. Minarelerimiz zangır zangır titredi. Cematimiz tekbirlerle kendilerini dışarıya attılar. Basınçtan yerlere düşen insanlarımız oldu. O gece dualar ettik, Kur'an-ı Kerimler okuduk. Salavatlar getirdik. Elimizden gelen ne varsa yapmaya çalıştık. Bizim salâlarımız onların uçak seslerini bastırdı. Bunu hesap edememişlerdi. Onların binlerce hesabı olabilir ama Allah'ın küçük bir hesabı bunlara yeter de artar. Olaylardan sonra Salı akşamı ancak uyudum” diyor.
Darbe haberini aldıktan sonra görev çağrısı yapılmadan camisine koşan hocalardan biri olan Şehzade Camii Baş Müezzini Oğuzhan Bahtiyaroğlu kanlı gece hangi şartlarda salâ okuduğunu şu şekilde anlatıyor: “Başbakanımız açıklama yaptıktan sonra işin ciddi olduğunu gördüm. Refleks olarak daha emir gelmeden dışarı çıktım camiye gitmek için. Çünkü Anadolu'da bir gelenektir. Bir felakette, kötü bir durumda salâ okunur. Saraçhane'ye yaklaşınca güvenliği aradım durum nedir diye. 'Hocam gelmeyin buralar çok kötü. Halkın üzerine ateş açtılar. Vatandaşları vuruyorlar' dedi. Bende 'Caminin ışıklarını, kapılarını kapatın arka taraftan geleceğim' dedim. Saraçhane'nin sur dibinden giderken müftü bey aradı. 'Salâ verilecek camiye gidebilir misin? Oralarda çatışma var duruma göre hareket et. Çok riskliyse gitme' dedi. Ben gitmek üzere olduğumu söyledikten sonra caminin arka tarafından içeriye girdim. Kapıları kapattık hemen. Biz salâya başlayınca onlarda siren çalmaya başladılar susturmak için. Halka asker ateş açıyor insanlar yere düşüyordu. Çatışmalar devam ederken biz sala okumaya halkı dik durmaya davet ettik. Özel harekat gelip duruma hakim olana kadar da sala okumaya devam ettik.”
Saat 4'e kadar sayısız salâ okuyan müezzin Bahtiyaroğlu, “Peygamber efendimizin Bedir Savaşı'nda çadırından çıkarken okuduğu ayeti kerime var. 'Bu topluluk muhakkak ardına bakmadan kaçacaktır' diye. Bunu duyan Hz. Ömer'de 'Bugün zafer bizimdir' dediği ayetleri de okudum. Bunun yanı sıra Ayetel Kürsiler, tekbirler, Salât-ı Tüncinâlar, salavatlar, Çanakkale şiiri, İstiklal Marşı'nı okudum. Mehter Marşını mikrofondan dinlettim. Onlara 'Namlunuzu bize değil düşmana çevirin, siz Türk askerisiniz' diye ikazlarda bulundum. Ben bu ikazları yaparken minareye ateş ediyorlardı. O gece şaha kalkmıştı halkın iradesi. Görünmeyen orduların yardımı vardı. Bütün gök orduları bu millete destek için hazırdı o gece. Gafiller bunun farkında değildi. Öğlene kadar bırakmadık camiyi. Şimdi ise sabah ezanına kadar camideyiz. 3 gün boyunca vakit namazlarında salâ okuduk. Şimdi de yatsıdan 10 dakika önce uzun bir salâ veriyoruz” diyor.
Darbe gecesi Türk milletinin kutlu bir direniş örneği gösterdiği İstanbul'da da darp edilen hocalarımız var. Çapa'daki Mihrişah Hacı Kadın Cami İmamı Adem Tunoğlu o geceyi anlatıyor: “Salâ verince camiye elinde bıçakla bir adam geldi. Daha önce hiç yüz yüze karşılaşmamıştım. Caminin cemaati değil. 'Bu kapılar niye kilitili? Buralar sizin değil. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Siz kimin kapısını kapatıyorsunuz' gibi konuşmalar yapıyordu. Caminin dışarısına çıkardık. O sırada birden saldırganlaştı. Elindeki palayla vurmaya başladı. Geri çekildim ben ama gögüs altımdan yaralandım. Cemaaten emekli bir polis bir arkadaşa da saldırdı. Kafasına ve eline 18 dikiş atıldı. Hastaneye gittik ama ana baba günü. Bizimle ilgilenecek kimse yok. Zaten orada ki onca yaralının içinde bizim yaralarımız hafif kalır. Ben yarama tampon yapıp hastaneden çıkarak tekrardan camiye gittim.İnsanlar toplanmıştı. Sabah namazını acıdan eğilemediğim için cemaatten bir arkadaşım kıldırdı. Ara ara diğer vakitlerde ben kıldırdım. Görevimizin başında olmak için çok çaba sarfettik. Çünkü o tehlike karşısında görevimizin başında olmak mecburiyetindeydik. Ben görevimin başında olmazsam onlar başarılı olmuş gibi gözükecek kaos yaşanacaktı. Kaosa karşı halkı birlik ve beraberliğe çağırmamız gerekiyordu. Camilerimizi hiç boş bırakmadık çünkü bir saatlik boşlukta bile minarelerimizi ele geçirebilirlerdi.”
Ülkenin birliği ve beraberliği için hareket eden müezzinlerden biri olan Hırka-ı Şerif Camii Müezzini Ahmet Yılmaz'da salâ okumak için camisine koşmuş. Yılmaz o geceyi şöyle anlatıyor: Salâ okumak için hemen evden çıktım. Camiye giderken müftü bey aradı salâ vermem için. İlk gün her saat başı salâ ve çift ezan okuduk. Bazen yarım saatte bir okuduk. Ezanın yanı sıra anonslar yaptık. İki gün hiç uyumadık. Nöbetler tuttuk. Camiye sığınan vatandaş oldu. Sabah namazından sonra Vatan Caddesi'nden gelip yatanlar oldu. Bazı kişiler 'imam, müezzin kim' diyerek zarar verme niyetiyle hareket ettiler ama güvenliğimiz olduğu için başımıza kötü bir şey gelmedi. Salâlar vatandaşı motive etti. Salâ okunuken jetler alçak uçuş yapıp sesimizi kısmaya çalıştılar. Saat 4 gibi ikinci müezzin arkadaş salâ verecekken o kadar yakından uçtular ki mineraye yıktıklarını sandık. En zor o zaman geçti. Hamd olsun atlattık. Biz de salâlardan sonra hoca arkadaşlarımızla meydanlara gittik.“
Salâlar birlik beraberlik için okunmasına rağmen bundan rahatsız olan kişiler salâyı susturup okuyan bazı hocaları darp ettiler. Bursa'da görev yapan Orhangazi Çeltikçi Cami İmamı Nurdoğan Akın darp edildiği geceyi şöyle anlatıyor:”Diyanet İşleri Başkanlığımız talimatı ve ilçe müftülüğümüzün talimatıyla salalar başladı. Bizim camimizde merkezi sistem, salâ başladı ben de hazırlığımı yaptım, lojmandan çıkıyordum ki 8-10 kişilik bir grup hakaretler küfürlerle benim önümü kestiler. Aileme, çocuklarıma, dolaylı olarak Cumhurbaşkanımıza küfürler yağdırıyorlardı. Ben de durumu izah ederek bu birlik ve beraberlik için okunan bir salâ ben de görevimin başına gitmeliyim diye anlatıyordum. Onlar yine dinlemeden hakaret ediyorlardı. Komşular duydu hemen geldiler. Aramıza girerek beni o gruptan uzaklaştırdılar. Ben uzaklaşırken caminin içinde hareketler gördüm. Karakoldan dönünce de o grup camiye zorla girip şarterleri indirmişler. Böylece salayı susturdular. Ben camiye zarar verirler düşüncesiyle hemen camiye yöneldim. Bu seferde eski grubun dahil olduğu 15 kişilik bir ekip ağıza alınmayacak küfürlerle tekrar bana doğru geldiler. Hakaretler neticesinde beni darp ettiler. Camiye girmemi engellediler. Emniyete durumu bildirdik. Benim bildiğim 4 kişi tutuklandı. Onlara göre salâ sustu mesele bitti. Tanıdığımız insanların salâya karşı bize karşı bu tutumu beni çok üzdü.”
Darp edildiği halde camisine gelip salâ okumaya devam eden İzmir'in Narlıdere ilçesindeki Kutlu Yalvaç Camii Müezzini Mehmet Kuzgun o geceyi şöyle anlatıyor: “Başkanlıktan talimat geldikten sonra gece bir buçukta ilk salâmızı verdik. Salâ bitti görev yerimden ayrılırken 2 kadın ve bir erkek tarafından saldıraya uğradım. Ellerinde bir taş vardı onu direk yüzüme ve sırtıma vurdular. Sonrasında erkek olan da geldi. Beraber vurmaya başladılar. Erkek olan karın boşluğuma vurunca nefessiz kaldım. O sırada gözlümüğü de düşürünce kendimi savunamadım. Saldıran insanları tanımıyorum. Caminin 4 tane camını da kırdılar. Ben kaçmak zorunda kaldım. Arkamdan tekrar yakalayıp darp etmeye devam ettiler. Canımı zor kurtarıp kendimi tekrar camiye attım. Tekrar sala okumaya başladım. 27 yıllık görevliyim ilk defa böyle bir iş geldi başıma. Yine böyle bir iş olacağına bilsem gider salâmı okurum. Bu vatan için sancak için canımız feda. Bizim ecdadımız bu toprakları kanla yoğurmuşsa biz de 7, 24 salâ vermeye hazırız. Karakol dönüşü de hemen görevimin başına geçtim. Yeter ki salâlar susmasın.”