BM Genel Kurulu Genel Görüşmeleri, Genel Sekreter Ban Ki-mun'un hitabıyla başladı. 26 Eylül'e kadar sürecek görüşmelerin açılış gününde BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, yıl sonunda görev süresi sona ereceği için onuncu ve son kez BM Genel Kurulu'na hitap etti.
Ban, konuşmasında temel olarak şunlara vurgu yaptı: Dünyada güvenlik sorunlarının giderek büyüdüğü ve kompleks hale geldiği, aşırılıkçı şiddetin arttığını, kötü yönetimlerin toplumları ayrıştırdığı.
ABD Başkanı Barack Obama ise BM'de yaptığı konuşmada ilk kez İsrail'in Filistin'deki haksız ihlallerine yönelik "İsrail'in bu işgali ve yerleşimleri derhal durdurması gerektiğini" söyledi.
Obama, ABD Başkanı olarak son kez New York'taki BM Genel Kurulu Genel Görüşmelerine katılarak konuşma yaptı.
Ancak bu durumun beraberinde sorunlar getirdiğini kaydeden Obama, agresif milliyetçilik, zalim bir popülarizm, aşırıcılık gibi sorunların bulunduğunu, bunların göz ardı edilemeyeceğini bildirdi. Obama, demokrasiye inananların seslerini daha güçlü çıkarmaları gerektiğini, demokrasilerin de hataları bulunduğunu söyledi ve ABD'den örnek verdi.
Obama'nın 'günah çıkardı' şeklinde yorumlanan ses getiren sözleri ise şöyle:
Bu tür bir zihniyetin, Suriye'deki trajik iç savaşı ve Ortaçağ kötülüklerini barındıran DAEŞ'i körüklemek için uğraştığını kaydeden Obama, aşırıcılık ve mezhepçiliğin kolayca düzeltilemeyeceğini ifade etti ve "Eğer dürüstsek hiçbir dış gücün farklı dini ya da etnik toplulukları uzun süre bir arada yaşamaya zorlayamacağını anlayabiliriz." dedi.
DAEŞ gibi örgütleri yok etmek için birleşmek gerektiğine vurgu yapan Obama, Suriye'deki krizin çözümü için askeri bir yol bulunmadığını, diplomasi yolunun izlenmesi gerektiğini yineledi.
Aşırıcılığın önlenmesi gerektiğini söyleyen Obama, temel sorunlar çözülene kadar aşırıcılığın sınırların ötesine ihraç edilmeyi sürdüreceğine vurgu yaptı ve "Dünya, bir duvar inşa edip kendi toplumlarımızı aşırıcılıktan korumak için çok küçük." ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kurulduğu dönemle bugünkü şartların aynı olmadığını ifade eden Erdoğan, "Beş ülkenin iki dudağının arasına dünyayı mahkum edemezsiniz. Ama şu anda dünya bu beş ülkenin iki dudağının arasına mahkum edilmiştir." ifadesini kullandı.
BM'de Fıtar Kalkanı'nı anlatan Cumhurbaşkanı, Fırat Kalkanı Harekatı'ndaki amacın bölgede fiili bir güvenli bölge oluşturmak olduğunun altını çizdi. Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“Azez'den Fırat'a kadar bir terör koridoru olmaktan çıktı ve böylece burası bir barış koridoru haline gelmiş bulunuyor"
Tüm dünyanın temsil edilmediği bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin adaleti tesis edemeyeceğine vurgu yapan Erdoğan, "Bunun bir defa gözden geçirilmesi gerekir ve düşünebiliyor musunuz; üç tane ülke Avrupa'dan, bir ülke Asya'dan, bir ülke Amerika, beş ülke. Peki, dünyanın diğer ülkeleri ne olacak? Bunları bir kenara koyuyoruz. Biz diyoruz ki 20 ülke mi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde olacak, bunların hepsi daimi olsun. Dönerli olarak, iki yılda bir bunlar değişebilir, değiştirilsin ve hepsi de dünyayı temsil etmek üzere, tüm dünya ülkeleri burada yerini alsın. Adalet ancak böyle tesis edilebilir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güvenlik Konseyi'ni, temsil niteliği güçlendirilmiş, daha demokratik, adil, şeffaf ve etkin kılacak kapsamlı bir reform üzerinde mümkün olan en geniş uzlaşmayı işte bu genel kurul sağlamak durumundadır. Eğer 'acaba ben sesimi çıkartırsam ne olur?' diye düşünürseniz, biz yanmışız. O zaman biz bu siyaseti yapamayız." değerlendirmesinde bulundu.
Siyasetçinin omurgalı olması ve inandığı doğruları seslendirmesi, bunun da arkasında durması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, böyle yapıldığında dünyanın aradığı adaleti bulabileceğini, demokrasinin de ancak bu şekilde sağlanabileceğini aktardı.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığının öteki yüzü olan İslam karşıtlığının, yurt dışında milyonlarca vatandaşı olan Türkiye için önemli bir konu olduğunu ifade eden Erdoğan, 10 yıl önce dönemin İspanya Başbakanı ile beraberce öncülük ettikleri "Medeniyetler İttifakı Projesi"nin çağı tehdit eden tehlikeli akımlara karşı kalıcı çözümler bulunmasını amaçladığını vurguladı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD Başkanı Barack Obama'nın konvoyunun geçtiği sırada oluşan trafik sıkışıklığından dolayı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısı'na yürüyerek gitti.
Katar Emiri Temim bin Hamad El-Sani, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Suriye'deki durumun bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini söyledi. El-Sani, "Suriye rejiminin sloganı, 'Beşşar Esed geleceğimizde olmazsa, bu ülkeyi yakarız' oldu. BM'nin üstüne düşen Suriye'de süren barbarca katliamları durdurmaktır" dedi. El-Sani, Suriye'de sivillerin katliamına engel olmayan ve bu duruma seyirci kalan uluslararası toplumu eleştirdi. Libya'daki siyasi istikrarsızlığın da bir an önce sonlandırılması gerektiğine vurgu yapan Katar Emiri, "Libya'nın siyasi istikrarına kavuşmasını bekliyoruz" şeklinde konuştu.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, BM 71. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmanın ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Hollande, "Suriye'deki durum uluslararası toplum için bir lekedir" diye konuştu.
Suriye'de insanların açlıktan öldüğünü, insani yardımları taşıyan konvoylara saldırılar düzenlendiğini, kimyasal silahların kullanıldığını ve her gün çocukların öldüğünü ifade eden Hollande, uluslararası toplumun bununla ilgili sorumluluğu olduğunu vurguladı.