Tarihin yapıldığı müstesnâ ân’lar vardır: Büyük kırılma anlarıdır bu ân’lar.
Kırılma ânları, yeniden kurulma zamanlarına hâmiledir.
Bu an’larda,
bir gece, yüzyıla, hatta bin yıla bedeldir
bazen.
Bir gecede, yüzyılın, yüzyılların hatta binyılın
: Bir
… Birikmiş, sıkışmış, dışarı fırlayacağı ânı bekler…
Ya da
doğumunu bekleyen bir tohum gibi, kabuğunu yararak dışarı fırlayacağı ânı gözler…
Çilesini doldurmuştur anarahminde…
Kabuğu yarmalı, bir besin ve esin kaynağı olarak varlığa ve insanlığa umut sunmalıdır.
Bütün varlıkların ve bütün büyük harikulâde ânların eseri hâdiselerin varlığa geliş, hayat buluş, varoluş yolculuğunu sürdürüş serencamı böyledir…
İşte
böylesi bir geceydi.
Yüzyılın en uzun gecesiydi…
Bin yılın birikmiş enerjisi patladı o gece…
Su aktı, aktı… yatağına ulaştı…
Bir gecede
yüzyılların biriken enerjisi harekete geçti
;
; kanımızla, canımızla, ruhumuzla yoğurduğumuz, aziz kıldığımız
bu toprakları bize mezar yapmak isteyenlere hiç beklemedikleri muazzam bir cevap verildi
,
unutamayacakları esaslı bir Osmanlı tokadı aşkedildi.
O gece Türkiye’ye saldıran, Türkiye’yi işgal ederek paramparça etmeyi planlayan
emperyalist şer güçlerin yüzyıllık hesapları yerle bir edildi.
Şer güçler, öyle bir şok yaşadılar ki, neye uğradıklarını şaşırdılar ve hâlâ da yaşadıkları şoku atlatamadılar!
Emperyalistlerin bizim için kurguladıkları yüzyıllık oyun altüst oldu, deşifre edilmiş oldu.
Altını çizerek tekrarlıyorum:
Oyun bozulmadı, deşifre edilmiş oldu sadece.
O yüzden
oyun yeni saldırılarla yenilenerek sahneleniyor hâlâ…
Türkiye’de, ilk defa, bütün farklı kesimler, Batılıların güçlü bir Türkiye istemedikleri gerçeğini, güçlü bir Türkiye’ye bu dünyayı dar edecekleri ürpertici gerçeğini o gece, o en uzun zifirî karanlık gece anladılar.
UYARIYORUM: KEMALİST ULUSALCI TİPLER, OPERASYON ÇEKİYOR…
Ama
bazı kesimlerin 15 Temmuz gecesi yaşanan felâketten ders almadıkları
anlaşılıyor hâlâ…
15 Temmuz darbe ve işgal saldırısı başarıya ulaştığında
bu ülkenin paramparça edileceğini, bir Suriye, bir Irak cehennemine çevrileceğini göremedikleri anlaşılıyor…
Ya da başka bir hesabın parçası bu tür kişiler
: Söylemeye dilim varmıyor ama kendi çıkarları, kendi sınıfsal, ideolojik çıkarları için darbenin başarıya ulaşmasını istedikleri anlaşılıyor…
Bunu düşünmek bile korkunç, ürpertici ve yeterince onur kırıcı!
Oyun-deşifre edildi, saldırı püskürtüldü ama tehlike geçmiş değil henüz.
15 Temmuz saldırısı alttan alta sürüyor hâlâ…
Her yolu deniyorlar alçaklar…
Ekonomiyi çökertmeye çalıştılar, başaramadılar.
, AB ülkelerinin hepsinden daha fazla büyüdü bu zor yılda bile!
Sosyal kalkışmaları kışkırtarak
siyasî kaos oluşturma savaşı veriyorlar
… Bunu da
hayata geçirmeye çalışıyorlar…
Özellikle etkili olacak ve tam anlamıyla felâketle sonuçlanacak kumpas, genelde İslâmî kesimlerin birbirine düşürülmesi, özelde ise Erdoğan’dan ümit kesilmesi
, hatta -söylemeye dilim varmıyor ama- daha ötesi…
Erdoğan’a düşman edilmesi
yani…
yöneticilerinin 28 Şubat artığı bir davadan 6 yıl hapis cezasına çarptırılması,
15 Temmuz’un, 28 Şubat’ın uzantısı
olduğunun en önemli göstergelerinden biri.
Yine
Saadet Partisi’nin yöneticilerinden Mustafa Yaman’ın
, “bylock kullanmadığına dair” açıkça resmen bir belge verilmesine rağmen
tutuklanıp içeri atılması, Ak Parti tabanı ile Saadet tabanının birbirine düşürülmesini amaçlıyor…
Bazı cemaatler de, bu arada, doğrudan hedef tahtasına yatırılıyor…
Birileri, emniyet ve yargı bürokrasisinde Erdoğan’ın altını oyuyor…
Özellikle
Kemalist, ulusalcı tipler,
meydanı boş bulduklarından mıdır yoksa başka bir güce sahip olduklarından mıdır, nedir,
hem cemaatlere operasyon çekiyorlar hem de İslâmî kesimleri Erdoğan’a cephe alacak şekilde mağdur edecek emniyet ve yargı operasyonlarına imza atıyorlar.
DİKKAT! ERDOĞAN'IN VE TÜRKİYE'NİN ALTINI OYUYORLAR!
FETÖ operasyonları hiç aksatılmadan ve etkili bir şekilde bütün hızıyla sürdürülmeli. Bu konuda, kimsenin gözünün yaşına bakılmamalı!
Mağduriyet edebiyatıyla FETÖ soruşturmalarını sulandırmaya kalkışanlara da kesinlikle itibar edilmemeli ve göz yumulmamalı.
Ama öte yandan
İslami kesimleri hedef haline getirmek,
,
ve böylelikle alttan alta
Erdoğan'ın altını oymak için tezgahlanan emniyet ve yargı büroksasisindeki operasyonlara derhal müdahale edilmeli.
Yoksa bu gidiş, iyi değil. Bu gidiş durdurulmazsa bizzat Erdoğan'ın kendisinin de 'metal yorgunluğu' konuşmasında uyardığı gibi,
Unutmayalım: Erdoğan biterse, Türkiye biter.
Türkiye'nin kaderi Erdoğan'a kilitlendi: FETÖ'yle kalıcı olarak ve etkili bir şekilde ancak Erdoğan mücadele eder. Bunu herkes, her kesim kabul ediyor artık.
Şu çok açık ve net olarak anlaşıldı: Erdoğan'ın altının oyulması, Türkiye'nin altının oyulması demektir.
GELECEKSİN SEN EY TÜRKİYE!
Sözün özü:
. Durdurulmuş, uyutulmuş bir dev.
Dev uyandığında, kimse duramayacak karşısında. Bunu bizden de iyi biliyor emperyalist şer güçler!
Türkiye, şu hâliyle bile, umudun adıdır.
büyüdüğünde, dalga dalga bütün medeniyet coğrafyamızı harekete geçirecek, dünyaya adaleti, hakkaniyeti, sulhü, selâmeti ve kardeşliği armağan edecek
hakikat medeniyeti yolculuğu gerçeğe dönüşecek…
Türkiye, Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Moro’dan Patani’ye ve Afrika’nın içlerine kadar umudun adıdır.
Evet şu hâliyle bile,
mazlumların gönüllerini fethetmeyi başarmış gönül coğrafyasının adı, insanlığın son adası, mazlumların son limanıdır.
Türkiye, insanlığın geleceğidir.
Bütün bu içerden ve dışardan çevrilen tezgâhlar,
yapılan saldırılar, sen gelmeyesin diye ey Türkiye!
Ama Geleceksin sen ey Türkiye!
O yüzden yolun engebelerle dolu, yolculuğun uzun ve zorlu…
Yılmak yok, yıkılmak yok.
Gözünü dört açacak, bütün oyunları bozmaya bakacaksın.
Yeniden doğuş umudusun sen.
Yenilenerek doğruluşun umudu.
Yoruldukça yoğrulacaksın.
Yoğruldukça doğrulacaksın.
Doğruldukça olacak ve olduracak, yolunu bulacak ve bulduracaksın
Allah’ın izni ve keremiyle.