Tanklar Kâbe’ye dayanmadan…

04:0012/06/2017, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
Yasin Aktay

Katar operasyonunun bütün İslam dünyasını derinden etkileyecek daha büyük bir hareketin ilk adımı olduğunu söylemiştik, en büyük hedefinin de S. Arabistan olduğunu… Genel yayın yönetmenimizİbrahim Karagülçok daha açık yazdı. Bölgede aslında iki yıldır devam etmekte olan ve adım adım ilerlemekte olan bir“İslam iç-savaşı projesinin”hayata geçirilmesi olarak adını koydu.Karagül’ün yazısındaki uyarıları herkesin dikkatle okumasını tavsiye ediyorum.“Son birkaç yıldır hep bu büyük hesap için alt hazırlıklar

Katar operasyonunun bütün İslam dünyasını derinden etkileyecek daha büyük bir hareketin ilk adımı olduğunu söylemiştik, en büyük hedefinin de S. Arabistan olduğunu… Genel yayın yönetmenimiz
İbrahim Karagül
çok daha açık yazdı. Bölgede aslında iki yıldır devam etmekte olan ve adım adım ilerlemekte olan bir
“İslam iç-savaşı projesinin”
hayata geçirilmesi olarak adını koydu.
Karagül
’ün yazısındaki uyarıları herkesin dikkatle okumasını tavsiye ediyorum.

“Son birkaç yıldır hep bu büyük hesap için alt hazırlıklar yapılıyor… Adım adım bir felaketin geldiğini görüyoruz... Acil bir müdahale yapılamazsa, S. Arabistan ve Körfez ülkelerinin de Suriyeleşeceğini, bütün kutsalların ayaklar altına alınacağını, Türkiye’nin de bu büyük felaketten ağır yaralar alacağını düşünüyorum. Tanklar Kâbe’ye dayanmadan yapacağımız çok şey var. Yeter ki, işin vahametini kavrayalım…” diyor
.

Suriye, Irak ve Yemen’de devam eden iç savaşlar giderek S. Arabistan ve İran karşıtlığını bir mezhep savaşı eşiğine getirmekte ama buna karşı ortaya basiretli, olayın vahametini kavrayabilen bir ortak akıl ve sorumluluk hareketi çıkarmamaktadır. Buna karşılık Mısır ve Libya’da ortaya konulan veya konulamayan siyaset Müslüman dünyanın böyle bir saldırıya karşı bağışıklığını neredeyse tamamen tüketmeye yüz tutmuş durumdadır.

Siyonist işgale ve bu işgalin her geçen gün İslam dünyasını yok sayan saldırılarına karşı refleksleri iyice körelen sözüm ona İslam dünyasının önemli aktörlerinin Katar karşısında bu kadar hızlı birleşebilmeleri İslam dünyasının varlığı veya mahiyeti hakkında büyük hayal kırıklıkları yaratıyor. Bu hayal kırıklığı İslam’a karşı her türlü planın rahatlıkla uygulanabileceğine dair İslam düşmanlarını daha da cesaretlendiriyor.

Hamas’ı ve Müslüman Kardeşler'i terörist diye nitelemek ve bunlara destek veriyor diye Katar’ı da cezalandırmaya kalkan bir S. Arabistan belki farkında değil ama kendisini hedef alan bu büyük operasyonun düğmesine bizzat kendisi basmış oluyor.
İşin sonundaki tehlikeyi S. Arabistan belki göremiyor ama Türkiye’den bu görünüyor. Çünkü Türkiye tarihsel ve varoluşsal konumu itibariyle Mekke ve Medine’nin savunmasının uç noktasıdır
.
Mekke ve Medine’ye yönelecek tehditler Türkiye’den çok daha iyi görünür ve bunu gördüğünde Türkiye’nin kayıtsız kalması mümkün değildir.
Onun için Katar’ı savunmak aynı zamanda bütün İslam dünyasını savunmak ve bilhassa S. Arabistan’ı savunmak anlamına geliyor.
Katar’ı savunmak S. Arabistan’a karşı olmak veya Körfez içi bir ihtilafa basitçe taraf olmak anlamına gelmiyor, çünkü açıkça bu işte sonu başta S. Arabistan olmak üzere herkese daha büyük zarar verecek bir tuzak var. S. Arabistanlı ve diğer kardeşlerimizin Türkiye’nin girişimlerini ve kaygılarını bu şekilde anlamaları ve İslam dünyasının savunmasına katılmaları,
kendilerini ihya edecek bir davete icabet etmekten kaçınmamaları gerekiyor.
Terörizm ile ılımlısından ılımsızına İslam’ın her çeşidi arasında ilişki kurma konusunda ABD’de giderek hakim hale gelen bir trend var,
terörün asıl kaynağının bizzat İslam hatta Kur’an-ı Kerim’in kendisi olduğunu söyleyen bir trend..
. İslam dünyasını işgalleriyle, destekledikleri terör örgütlerinin faaliyetleriyle adım adım istikrarsızlığa, şiddet ve savaş ortamına sürükleyenler pişkince kendi cürümlerini böylece gözden bu kaçırıyorlar. Utanmadan kendi şiddetlerinin bile mazeretinin İslam olduğunu söyleyebilirler.
Açık söyleyelim, bu, alenen ABD’nin ve Batı'nın İslam’a karşı savaşıdır. Bu savaş karşısında hiçbir İslam ülkesinin asıl sorumluluğu başka bir ülkeye atarak kendini güvenceye alması mümkün değildir.
Yapılması gereken şey Allah’ın da emrettiği gibi birlik içinde safları sıklaştırmak ve kendilerine yönelen tehditleri birlikte savuşturmanın yollarına bakmaktır.
S. Arabistan Hadimu’l Haremeyn olma vasfıyla İslam dünyasının kalbidir.
Onun bu tür fitne ortamlarında çok daha sorumlu davranması, bütün Müslümanları, aralarındaki mezhep, meşrep veya etnik farkları gözardı ederek daha fazla kucaklayıcı olması gerekiyor.
İçinde Dünya İslam Alimler Birliği Başkanı, 91 yaşındaki
Yusuf el-Kardavi
’nin de bulunduğu bir terör listesi yayınlamak, açık söyleyeyim, S. Arabistan’a karşı kurulmuş tuzağın en önemli işaretidir
. Daha iki ay önce S. Arabistan’ın en prestijli ödülü Kral Faysal ödülüne layık görülmüş olan Kardavi’yi bir terör listesine alarak S. Arabistan’a bu tuzağı kimin kurduğunu sorarak başlamak lazım
. İslam alimlerinin başkanı ve sembol ismi olan Kardavi’ye savaş açanın İslam dünyasında hiçbir meşruiyeti kalmaz. Bu kadar açık ve net söylüyoruz.
TERÖRİST LİSTESİ NASIL BİR TELAŞIN ÜRÜNÜ?
Aslında S. Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır’ın birlikte yayınladıkları terörist listesine yakından bakıldığında işin içinde kimin nasıl bir telaşının olduğu daha iyi görülüyor. Liste aslında S. Arabistan dışındaki diğer üç ülkenin her birinin kendi meşru muhaliflerinden oluşuyor. Kendi muhalifine terörist diyen bir yaklaşım sözkonusu burada.
Hazır Katar fiilen terörizmin sorumlusu ilan edilmişken, herkes kendi muhalifini de Doha’ya yollayarak halletmeye çalışmış görünüyor
. İhtilaf ettiği tarafı oldu bittiyle gayrı meşru ilan etme telaşının kendisi bir defa tam bir suçluluk telaşı.

Yoksa Katar Dışişleri Bakanının da ifadesiyle listedekilerin bir bölümünün Katar’la uzaktan yakından ilgisi yok, bir kısmı belki hayatlarında Katar’a hiç uğramamış bile. Mısır’ın darbecisi Sisi’nin yargısız infazlarından ve işkence dolu zindanlarına sorgusuz sualsiz tıkılmadan kaçma yolunu bulmuş, hiçbir şiddet olayına bulaşmamış siyasi parti lideri konumundaki isimler bu listede yer alıyor.

Aynı şekilde Libya’da kendisi zaten uluslararası toplumca tanınmayan ve hem darbeci Sisi’nin askeri, BAE’nin de parasal desteğiyle Libya’yı iç savaşa sürükleyen Tobruk yönetimine karşı BM tarafından tanınan meşru ulusal koalisyon yönetimin temsilcileri.
Orada asıl terör ve istikrarsızlık sebebi olarak görülen ve BM tarafından tanınmayan Hafter’e biat etmeyenler terörist olarak listelenmiş.
Aynı şekilde hiçbir demokratik muhalefete izin verilmeyen BAE de hiçbir şiddet eylemine bulaşmamış, teröre karşı söylemleri bariz muhaliflerini bu listeye koymuş.
Ortada tam anlamıyla yavuz hırsızın ev sahibini bırakmadığı bir durum var yani.

Kendi ucuz hesaplarını bu vesileyle görmeye çalışan bu ucuz aklın peşine kim takılıp giderse onu bekleyenin bir hüsran olacağı daha nasıl söylenebilir?

#BAE
#Hamas
#BM
#Doha