2015’in Şubat ayıydı. Resmini Gazete'de ilk gördüğümde, çok eski bir dostumu karşımda görür gibi olmuştum. Aradan geçen 32 sene kendisinden hiçbir şey değiştirmemiş, bir tek o nurani yüzüne bir sakal eklemiş. O sakala rağmen 32 yıldır görmediğim Cevzet abinin resmini görür görmez tanımıştım.Tuhaf şey, bu ilk karşılaşmadan iki gün önce de nasıl olmuşsa aklıma gelmiş olduğunu hatırladım birden.Dur hele, bizim Cevzet abinin gazetede ne işi olabilir, diye ilk şaşkınlığımı atmış, gazete haberinin detayına
2015’in Şubat ayıydı. Resmini Gazete'de ilk gördüğümde, çok eski bir dostumu karşımda görür gibi olmuştum. Aradan geçen 32 sene kendisinden hiçbir şey değiştirmemiş, bir tek o nurani yüzüne bir sakal eklemiş. O sakala rağmen 32 yıldır görmediğim Cevzet abinin resmini görür görmez tanımıştım.
Tuhaf şey, bu ilk karşılaşmadan iki gün önce de nasıl olmuşsa aklıma gelmiş olduğunu hatırladım birden.
Dur hele, bizim Cevzet abinin gazetede ne işi olabilir
, diye ilk şaşkınlığımı atmış, gazete haberinin detayına dalmıştım. Haberin detaylarına daldıkça başımdan kaynar sular iner gibi olmuştum. Neredeyse 30 yıldır hiç görmediğim, görmediğim için zaman zaman kendimi suçladığım Cevzet abinin başına neler gelmiş. Epey zamandır ben onu aramamışım ama o da hiç arayıp sormuyor diye düşünmüyor değildim aklıma geldikçe. Hem nasıl arayacağım, nerelerdedir, aradan geçen onca zamanda insan olduğu yerde durmuyordur, kim bilir nerelerdedir?
Batmanlı Cevzet Soysal’ı ben Cevdet abi diye bilirdim.
Öğrendim ki herkes böyle biliyormuş, ama nüfustaki adı Cevzet imiş. 1982 yılında, sanırım önce Batman’da tanışmıştım. TPAO’da petrol arama kuyularında sondaj işçisi olarak çalışıyordu.
Sonradan Siirt’te Dodan bölgesinde yapılan bir arama çalışmasında çalışmak üzere geçici olarak bir süre Siirt’te bulunduğunda kendisiyle daha yakından tanışmış, iyice samimi olmuştuk. Siirt’te kitapçı olmadığından istediğim kitapları Batman’dan onun sayesinde getirtebiliyordum.
Getirdiği kitaplardan, İran Devrimi ve Humeyni’den, Ali Şeriati’den, 12 Eylül darbesi ve rejiminden, 1982 Anayasasından konuşuyor, daha güzel, daha adil, daha bağımsız bir Türkiye hayali kuruyorduk
Son derece samimi, tam bir dava adamı, İslam için, ümmet için yüreği atan, fedakar, ciddi, çalışkan, mütevazı, candan, yiğit bir insandı.
Tamı tamına 82 Anayasasının oylandığı günlerde 15 gün kadar ortalıktan kaybolmuştu. Merak içinde kalmıştık. Ancak çıkıp geldiğinde öğrenebilmiştik başına gelenleri. Anayasa oylaması için “evet” demenin büyük bir vebal olduğunu bir minibüste yanındaki arkadaşına anlattığını duyan birileri tarafından ihbar edilmiş. Sıkıyönetim merkezinden onu almış, referandum tamamlanıncaya kadar, aynı suçu işleyen bir çok başka insanla birlikte gözaltında tutmuşlar. Cevdet abinin Siirt’teki işi bir süre sonra bitti, tekrar Batman’daki görev yerine döndü. Batman’ı ziyaret ettiğimde mutlaka onu da sorar, ziyaret ederdim.
O yıllarda Batman’da müthiş bir
Çok sayıda kitapçı ziyaretçilerle dolup taşıyor, çayhanelerde masalarda kitaplar, insanlar memleket meseleleri üzerine hararetli tartışmalar yapıyordu.
Ben üniversite okumak üzere 85’te Ankara’ya gittikten sonra uzun süre Batman’a uğramaz oldum. Sonradan PKK terörünün bütün ortamlara önlenemeyen tasallutu, ona karşı gelişen karşı-şiddet ve yeni ortam Batman’daki o zengin kültürel ortamdan eser bırakmadı.
Batman’ın ismi bu sefer terörle, şiddetle, faili meçhullerle, kayıplarla, kadın intiharlarıyla anılmaya başladı
.
O aralar ben de sosyoloji müktesebatı edinmiş biri olarak Batman’daki kadın intiharlarıyla ilgili çalışmalar da yaptım. Ara ara, bizim Cevdet abi bu hengame içinde nereye düştü? Bu olaylar inşallah onu kötü etkilememiştir diye kendi kendime düşünüp sorduğum oldu ama onunla irtibat kuracak bir vesilem yoktu.
Ta ki, üç sene önce resmini gazetede gördüğüm güne kadar.
Meğer bizim Cevdet abi o hengame içinde İlim çevresinde yer almış ve 1998 yılında FETÖ’cülerin o yıllarda almış olduğu “Hizbullah örgütünü bitirme” kararı kapsamında evinin önünde bir araca bindirilerek kaçırılmış, günlerce her türlü işkenceli sorgudan geçirildikten sonra boynu kırılmak suretiyle infaz edildikten sonra Beşiri kırsalında bir yere gömülmüş.
Ne düşünürsünüz siz olsanız? Bir zamanlar abim kadar yakın hissettiğim bir dostun başına gelmiş olanlara bu kadar bigane kalmış olduğunu bilmek, insanı kahretmez mi?
Her şey
’un İn isimli kitabında bu olaydan bahsetmesiyle gün yüzüne çıkmış. Sabri Uzun bu kitabında Cevzet Soysal olayını FETÖ’nün terör faaliyetlerinden sadece bir örnek olarak anlatıyor.
Doksanlı yılların sonlarına doğru Hizbullah örgütünün bölgedeki etkinliğinden rahatsızlık duyan sadece PKK değilmiş
. PKK rahatsızlığını ona doğrudan saldırarak, onunla çatışarak gösteriyormuş zaten. Asıl FETÖ’nün rahatsızlığı var, çünkü Hizbullah’ın dindar kesim üzerindeki etkinliği FETÖ’ye hiçbir alan bırakmıyor.
Ama bu rahatsızlığı doğrudan onunla rekabet ederek veya açıktan çatışarak değil, olabilecek en alçakça kirli mücadele yöntemleriyle ortaya koymuş.
Bu karar doğrultusunda kaçırılan birçok insandan biri olarak Cevzet Soysal evinin önünde işine gitmek için servis beklerken yaka paça bir arabaya bindirilerek götürülmüş. Ailesi o günden sonra kendisinden hiç haber alamamış. Arabanın ve onu alanların peşine düşmüşler tabi. Polise gitmişler. Polis, haberi olmadığını söylemiş.
Fazla ısrar edilince JİTEM’i veya Hizbullah’ın örgüt-içi infaz görüşünü fısıldayıp içine kapanmış.
Hiç yardımcı olmadığı gibi peşine düşmemeleri ve kendilerine anlatılanla yetinmeleri uyarısında bulunmuş. Cevzet’in oğlu Mücahit bu uyarıları yeterince ciddiye almayıp herhangi bir bilgi kırıntısının peşine düşmekte ısrar ettiği için başına gelmeyen kalmamış. Onun bugün hayatta kalması bile bu yüzden bir mucize.
Bugün, babasını arayan Mücahit’in karşısına engeller, uyarılar, tehditler çıkaran polislerin hepsinin Fetullahçı olduğu bilgisi netleşmiş durumda.
Hikaye bu kadar kısa ve bu kadar basit değil tabi. Olayın detaylarına inildiğinde Cevzet Soysal’ın kaçırılıp sorgulanması ve infazı FETÖ örgütünün ta doksanlı yıllarda başlayan sayısız terör faaliyetinin tipik ve çarpıcı bir örneği olarak görünüyor.
Şimdi Batman Cumhuriyet Başsavcılığı elde ettiği yeni bulgular eşliğinde Cevzet Soysal’ın naaşına ulaşmak için bir kazı çalışması başlatmış durumda. Olay açığa çıkarıldığında sadece Cevdet abinin naaşı bulunmuş olmayacak, bir dönem FETÖ marifetiyle başka türlü gösterilmiş bir tarih yeniden yazılmış olacak.
Bu tarih yazılırken, Cevdet abi ve çocuklarının hikayesi elbette unutulmamalı. Zaten unutulabilecek gibi değil. Anlatmaya devam edeceğiz.