Ne kadar yükseklerden düşmüşüz!

04:0025/10/2017, Çarşamba
G: 18/09/2019, Çarşamba
Yaşar Süngü

Ekonomik zenginliklerini ayak bastıkları topraklarda kan akıtarak, çalarak, öldürerek, sömürerek, köleleştirerek elde eden Batı dünyası özgürlükler ülkeleri gibi gözükse de bu alışkanlıklarından hiç vazgeçmedi.Aliya’nın dediği gibi hayvan ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman;insan ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir.Batılı insanın doydukça iştahı kabardı. İştahı kabardıkça da zulme devam etti.Geçmişte İslam dünyası karşısında duyduğu ezikliği zenginleşince üzerinden

Ekonomik zenginliklerini ayak bastıkları topraklarda kan akıtarak, çalarak, öldürerek, sömürerek, köleleştirerek elde eden Batı dünyası özgürlükler ülkeleri gibi gözükse de bu alışkanlıklarından hiç vazgeçmedi.

Aliya’nın dediği gibi hayvan ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman;
insan ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir
.

Batılı insanın doydukça iştahı kabardı. İştahı kabardıkça da zulme devam etti.

Geçmişte İslam dünyası karşısında duyduğu ezikliği zenginleşince üzerinden attı, daha doğrusu bizim üstümüze yapıştırdı.

Biz de bu zilleti kabullendik; Onlar gelişmiş medeni bir toplum, biz ise geri kalmış toplumlardık.

***

Hollandalı bilim adamı Dozy
, Avrupa’daki okur-yazarlığın sadece kilisenin sayılı adamlarının tekelinde iken İslamî dönem Endülüs’ünde yaşayan nüfusun tamamına yakınının okuma yazma bildiğini ifade eder ve şöyle der:
Bu parlak kültürün çekiciliğinden etkilenen bütün Hristiyan Avrupa’dan çok sayıda gönül adamı ve başkaları,
Kurtuba, Toledo ve Sevilla’daki
İslam Üniversiteleri’nin derslerine katılmak üzere akın ediyordu.

***

Bugün dünyanın en az kitap okuyan milleti olabiliriz ama 700 ile 1200 yılları arasında tam tersiydi.

Halife En-Nasir,
İbn-ı Rüşd (Averroes
) ile
Aristo ve Platon
hakkında tartışırken aynı zamanda batıda aristokrat kesimi okuma yazma bilmemekle övünüyordu.
Emevî Sultanı Hâkim
400 bin
ciltlik kütüphaneye sahip iken bundan 400 yıl sonra Fransız kralı V. Şarl bin adetten az fazla kitap sayısıyla “Bilgin” lakabını almıştı.
891 yılında
Yakubî
Bağdat’ta 100’den fazla kütüphane sayıyor.
Irak’ın küçük bir kasabası
Nadife’de
kütüphanenin içinde
40 bin
cilt kitap,
Hama’lı Kürd prensi Ebu’l-Fidaa
’nın şahsi kütüphanesinde 70 bin cilt, Güney Arabistan’da olan Resulid el- Muayid’in kütüphanesinde 100 bin cilt,
Maraga’da
400 bin cilt kitap bulunuyordu.
Fakat en kapsamlı kütüphane 6.500 cilt matematik ve 1.800 cilt felsefeden olmak üzere toplam 1.600.000 cilt kitaba sahip olan
Kahire’deki El- Azîz’in
kütüphanesiydi.
Buhara’da bulunan kütüphaneye gelince meşhur
Avicena (İbn-i Sina)
burada “dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan” kitaplar gördüğünü söyler.

***

İslam geleneğinin büyük halifesi olan
Harun er Reşid’den
bahsederken
J. Rissler
şöyle yazmaktadır:

“Onun büyüklüğü yetenek ve ruh sahibi insanları adeta mıknatıs gibi başkente doğru çekmekteydi.

Böylece o etrafında alışık olunmayan ve şair, hukukçu, hekim, dil bilimcisi, musiki erbabı ve sanatçılardan oluşan bir meclis toplamıştı.

Halife
Me’mun
zamanında (
Harun er-Reşid’in halefi
) İslam devleti topraklarında 11.000 Hıristiyan kilisesi, yüzlerce sinagog ve zoroastra (ateşe tapanların tapınakları) mevcuttu... 1065 yılında Bağdat’ta kurulan
Nizamiye Üniversitesi
bütün büyük İslam şehirlerindeki yüksek okullara numune olmuştur.

Burada Kur'an-ı Kerim, Hadis, hukuk, Şafii mezhebinin özel hukuku, filoloji, edebiyat, coğrafya, tarih, etnografya, arkeoloji, astronomi, matematik, kimya, musiki ve geometri okutuluyordu...

Kısa bir süre sonra yine Bağdat’ta
Mustansiriyye
ismi ile meşhur olan ve hukuk, pozitif bilimler, edebiyat ve sanatı okutan evrensel İslami bir merkez kuruldu...

İlkokul ve ikinci dereceli okullarda (medreselerde) eğitim ücretsizdi...

Bazıları
Mekke, Kahire, Bağdat veya Şam’ın
yolunu tutup bu şehirlerdeki büyük alimleri dinlemek için gidiyorlardı.

Yolculuk esnasında her yerde ücretsiz kalacak yer, yemek ve ders bulabiliyorlardı...

Tek kelimeyle
Xl. asırdan XII. asra
kadar o zamana kadar görülmemiş bir şeyi görüyoruz: Kitaba karşı her tarafta ölçülemez bir arzu, alimlerin hitabetiyle çınlayan binlerce cami, şiir ve felsefe tartışmaların yapıldığı binlerce emir sarayı, ilim peşinde olan coğrafyacı, tarihçi ve ilahiyatçının dolu olduğu yollar.
Bu, İslam tarihinin en önemli
entelektüel devresi.

***

Aliya İzetbegoviç’in ne yapmamız gerektiğine dair sözüyle bahsi kapatalım;

Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor.

Ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza
vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız?

Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede?

Nerede buluşlarımız,
küllî iyiliğe
katkılarımız?
#İslam
#İlim
#İbn-ı Rüşd
#Nizamiye
#Aliya