Kelimeleri değiştir dünyan değişsin

04:006/12/2017, الأربعاء
G: 18/09/2019, الأربعاء
Yaşar Süngü

Atasözü bile olmuştur; Bir insana 40 kere delisin dersen delirmesi, 40 kere iyisin dersen iyileşmesi çok görülmüştür.Reklamcılık sektörü bunu çok erken keşfetti.“Kelimeleri değiştir dünyan değişsin” derken şu hikayeyi anlattıPerakende Günleri 2017zirvesinin organizatörü;Brooklyn Köprüsü’nde, bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş.Dizlerinin dibine bir tabela koymuş.Üzerinde “Doğuştan Kör” yazılıymış.Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş.Bir reklamcı bunu görmüş, eğilerek tabelayı

Atasözü bile olmuştur; Bir insana 40 kere delisin dersen delirmesi, 40 kere iyisin dersen iyileşmesi çok görülmüştür.

Reklamcılık sektörü bunu çok erken keşfetti.

“Kelimeleri değiştir dünyan değişsin” derken şu hikayeyi anlattı
Perakende Günleri 2017
zirvesinin organizatörü;

Brooklyn Köprüsü’nde, bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş.


Dizlerinin dibine bir tabela koymuş.

Üzerinde “
Doğuştan Kör
” yazılıymış.

Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş.

Bir reklamcı bunu görmüş, eğilerek tabelayı almış, üzerine bir şeyler yazmış ve tekrar aldığı yere bırakmış.

Ne olduysa olmuş.

Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes başlamış dilencinin önündeki şapkaya para atmaya.

Bir cümle yetmiş onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına.

Tabelada şöyle yazıyormuş:

“Güzel bir bahar günü ama ben baharı görmüyorum.”

Kelimelerin gücü gerçekten önemli.

Sadece ticarette değil, insanın içinde olduğu her alanda.

**

Dilenci hikayesi deyince başka bir hikaye aklıma geldi.

Rus yazar Turgenyev
’in başından geçen dilenci hikayesi de müthiştir;

Turgenyev soğuk bir akşamüstü evine doğru giderken yolda karşılaştığı dilenci ondan para ister. Turgenyev bütün ceplerine bakar ne yazık ki hiç parası yoktur.

Bunun üzerine kendisine uzatılan soğuk eli elleriyle ısıtarak;

“Kusura bakma kardeşim sana verecek bir şeyim yok” der.

Dilenci ise; “Verdiniz ya efendim. Bana kardeşim dediniz” cevabını verir.

Sonuç:
Her şey para değildir
.

**

İş dünyasında çalışanlara yönelik küçük bir araştırma ile şirketlerde veya kurumlarda yöneticisinden, başındaki amirine kadar hatta patronundan zam yerine övgüyü tercih eden
milyonlarca ücretli çalışan
olduğunu görülecektir.
Tam tersi tutumun yani övgü yerine
düşük zam
ve çalışanlara karşı
işten çıkarma sopasının
kullanılmasının
şirkete maliyetinin
ne kadar olduğu araştırılsa eminim iş dünyasında hiç bir
patron çalışanın üzülmesine izin vermez
ve iş anlayışında büyük bir devrim yaşanır.
  • Milli duruş nasıl olmalı
  • Türkiye’de perakendenin büyüklüğü 830 milyar liraya yükseldi.
  • İstihdam sağlamada hizmet sektörü içinde birinci, bütün Türkiye’de de ikinci sektör.
  • Son 10 yılda perakende sektörü, Türkiye ortalamasının yaklaşık iki buçuk katı kadar büyüdü.
  • Tam iki milyon kişiye istihdam sağlıyor.
  • Türkiye’deki istihdamın
    yüzde 13,6’sı
    perakende sektöründen geliyor.
  • Ancak teknoloji hem tüketiciyi hem de satıcıyı ve satış şeklini değiştiriyor.
  • Tüketicilerin
    yüzde 60’ı
    ürüne bakarken ya da alırken internet üzerinden işlem yapıyor.
  • Dijital dönüşüm ile önümüzdeki 10 yıl içinde dünyada üretilecek değer
    19 trilyon dolar
    olacak, bundan Türkiye özel sektörünün alacağı pay ise sadece
    169 milyar dolar.
  • Halen her 100 birimlik ihracat için
    62 birimlik ithalat
    yapmak zorunda kalıyoruz.
  • Bugün ilk 5’te yer alan şirketlerimiz gelişimi takip etmezlerse 10 yıl sonra olamayacaklar.
  • Ekonomide milli duruş nasıl olmalı
    sorusunun cevabı; Hem teknolojiyi hem de insanı göz ardı etmeden iş yapmak olmalı.
Simiti sokaktan saraya çıkarmanın sırrı ne?

Simit Sarayı 2002 yılında 10 bin lira sermaye ile kurulmuş.

Bugün değerini kaça katladığı belli değil.

Simiti sokaktan alıp saraya sokan adam
diyor ki;

“Etrafa biraz daha farklı gözle bakmak lazım. Herkesin baktığı pencereden bakmamak, herkesin gittiği yoldan gitmemek gerekiyor.

Dünya bizi bekliyor. Bizi tarımsal bir ülke olarak algılamış vaziyetteler.

Anadolu topraklarında yetişen tüm ürünlerin besin ve aromatik değerlerinin yüksek olduğunu dünya biliyor.

Türkiye’nin 2 çıkış noktası bulunuyor. Biri
tarımsal ürün ihracatı
.

Tarımsal ürün ihracatından gelirimizin 15 yıl içinde 600 milyar dolar olması gerekir.

Bir diğer çıkış noktamız ise tarihimiz, yani
arkeoloji turizmi
.

Bugün bu topraklarda 17 bin adet kazı alanı var.

Ama turistlerin bıraktığı döviz kişi başı 650 dolar.

Deniz, kum, güneş turizmini bir kenara bırakıp tarih turizmi yapalım.

Tarih turizmi yaptığımızda en az 3 bin dolar kişisel harcama yapacak 100 milyon turist gelecektir Türkiye’ye.

Bu şekilde 300 milyar dolarlık bir gelir elde edebiliriz.

Yani 10 yıl içinde Türkiye’nin dışarıya bağımlı olmadan ve ithalat yapmadan
1 trilyon dolarlık
ihracat geliri olabilir.
#Türkiye
#Ekonomi
#Milli üretim