İnsanların gerçeği çarpıtmak, yalan söylemek ve hile yapmak için üç nedeni olduğunu söylüyor uzmanlar;İhtiyaç, fırsat ve denetimsizlik.Bazı şartlarda küçük şirketler, bazı şartlarda da büyük kurumlar bu imkanları çalışanlarına verirler.En baştaki yöneticiler “ahlaki pusulalarını” kaybetmişlerse bu zincirleme olarak en alt kademelere kadar yansır.Sonra kazanca giden her yol “mübah” sayılır.Sonra herkessuç ortağıolduğu için kimse kimsenin suçunu görmez veya göremez.***Kurumlar da insanlar gibidir;
İnsanların gerçeği çarpıtmak, yalan söylemek ve hile yapmak için üç nedeni olduğunu söylüyor uzmanlar;
İhtiyaç, fırsat ve denetimsizlik
.
Bazı şartlarda küçük şirketler, bazı şartlarda da büyük kurumlar bu imkanları çalışanlarına verirler.
En baştaki yöneticiler “
” kaybetmişlerse bu zincirleme olarak en alt kademelere kadar yansır.
Sonra kazanca giden her yol “
” sayılır.
Sonra herkes
olduğu için kimse kimsenin suçunu görmez veya göremez.
Kurumlar da insanlar gibidir; Kimileri dişidir, kimileri erkek. Tıpkı insanlar gibi çok zeki olanları da vardır, aptal olanları da.
Kurumların da tıpkı bizim gibi vicdanları vardır.
Dinleri, dilleri, ırkları vardır.
Bir kurum kimler tarafından kurulduysa, o kurumda en alttan en üste kadar kimler çalıştıysa
de o insanların toplamından aktarılarak oluşur.
Ekonomik ve sosyal kurumları insanlar kurar.
Kurum ve sistemlerin sürekliliğini sağlayan da yine insanlardır.
Kurum kültürü oluştukça yani
kurumlar da tıpkı daha önce insanların kurumları etkilediği, değiştirdiği gibi çalışanlarını, doğrudan ve dolaylı ilişki içerisinde bulunduğu insanları etkiler, geliştirir ve yönlendirir.
İnsanın kurumun ilk aşamasında yaptığı etkinin aynısını kurumlar daha sonra insanlar için yapar.
O yüzden derler ki, "Bana çalışanlarını anlat, sana kurumun nasıl olduğunu söyleyeyim."
“Teknoloji ile üretilen bütün
, teknolojinin sahibi
süreç içerisinde tam tersi bir gerileme ile nasıl bu kadar
” sorusunun cevabı da insanla kurum arasındaki ilişkilerde gizlidir.
Biz parayı doğru tanımlamıyoruz.
İnsaniliğimizi muhafaza etmemizin
yollarından biri parayı doğru tanımlamaktır.
Para size ancak iyi bir yatak alabilir, iyi bir uyku alamaz
.
Para size iyi bir ev alabilir ama iyi bir yuva alamaz.
Para size iyi bir arkadaş alabilir ama iyi bir dost alamaz.
Ekonomik sistem sadece
sürdürülebilen bir sistem değildir.
Ekonomik ve sosyal sistemde karnını doyuracak bir işi olanla, karnını doyuramayan,
parası olanla parasız olan,
arabalı olanla arabasız olan,
evi olanla evi olmayan birbiriyle kardeşçe ve dostça yaşamak zorundadır
.
Bunun aksi sistemi bozar.
Sistem de daha sonra insanı bozar
(işgal-iç savaş, göç) savrulan İslam dünyasından herkes kendine şu iki soruyu sorup cevabını aramalı ve bulduğu cevaba göre kendine yeni bir yol haritası çizmelidir:
Faize girer endişesi ile alacaklısına ait ağacın gölgesinden kaçan
ye ne kadar yakın ne kadar uzağız?
Asrı Saadet dönemi dediğimiz İslam’ın o ilk doğduğu ve geliştiği dönemde
denilen Müslüman kardeşine faizsiz-menfaatsiz verilen borçla övünürken, ihtiyaç sahibi olan kardeş ve dostlarımıza
altın, euro ve dolara endeksli borç vermekten
ne zaman utanır hale geleceğiz.
İşlerin kötü gitmeye başlamışsa, ayakta durmaya çalış ve beklemeye geç.
Zaman seni kolaylık ve rahatlık köprüsüne ulaştıracaktır.
Her güçlük, iki kolaylık arasındadır.
Dünyayı erken tükettik, ikincisini arıyoruz
Ürettiklerimizle dünyayı yaşanmaz hale getirirken, onları kullanarak vücudumuzu da yaşayamaz hale getiriyoruz.
ihtiyaçlarını karşılamak için iki gezegene ihtiyaç duyulacağı söyleniyor.
Doğal kaynakları fütursuzca tüketmemizin bedeli bize
,
kuraklık, kıtlık, ormansızlaşma, toprak erozyonu, biyoçeşitlilik
kaybı ve doğal afetlerle geri dönüyor.
Gelecek nesiller için düşünce sistemimizden başlayarak
yaşam biçimimizi ve tüketim alışkanlıklarımızı
acilen değiştirmemiz gerektiği çok açık artık.
Çünkü mevcut kaynaklar açgözlüler yüzünden yedi milyarlık gezegenin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor.
Sebebi ne? Tüketim alışkanlıklarımız.
Dünyayı kurtarmanın çözümü var mı?
Havayı, suyu, toprağı kirletmeden kullanmak.
Rüzgar ve güneş enerjilerine öncelik vermek.
Eğitimde adaleti nasıl sağlarız
Okullar arasındaki eğitim kalitesinin birbirine eşit olduğu eğitimde adaletin sağlandığı 4 ülke var;
Finlandiya, Çin, Japonya, Vietnam
.
Biz de bu adaleti,
dönüşle birlikte
en kaliteli öğretmenlerin
varoşlardaki okullara gelmesini teşvik ederek sağlayabiliriz.
#İnsan
#Sistem
#Eğitim
#Dünya