Bizim kısaca BOP diye andığımız projenin tam adı bu kadar uzun aslında.
ABD’de George W. Bush döneminde yani 11 Eylül sonrası gündeme gelen BOP’la ilgili dönemin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın “yirmi iki ülkenin sınırları ve rejimi değişecek” cümlesi üzerine bugüne kadar yüzlerce yazı yazıldı.
Pakistan’da Başbakan’ın görevden alınması ister istemez akla yeniden o günleri, bu projeyi, Rice’ın o çok atıf yapılan cümlesini getirdi. Sadece Pakistan mı?
Şimdi bile Afganistan’da Irak elçiliğine saldırı, Suriye meselesinin altı yıldır süren bitmek bilmeyen iç savaşı, Lübnan sınırındaki hareketlilik, zaman zaman kendi sınırlarımızın altındaki hareketlilik, İran’ın bütün bu olup bitenlerin içinde bir şekilde yer alması, Kuzey Afrika’da Libya başta her bir ülkede yaşananlar, Yemen’deki savaş, kimi ülkelerin resmen kiminin fiilen bölünmüşlüğü, Filistin yönetimindeki etkileri henüz ortaya çıkmamış dönüşümler, Mısır’daki askeri diktatörlük, İsrail’in Kudüs saldırganlığı vesaire vesaire… ne çok hatırlatan şey var tam da kast edilen coğrafyada.
Peki bunlar sadece BOP'un kaçınılmaz sonuçları mı?
Yoksa bunlar ama öyle ama böyle yaşanacaktı da kendi hafızamızla bir yerlere mi bağlamak isterken BOP’a da rastlıyoruz?
Ya da Sovyet Bloğunun dağılması sonrası içine düşülen hal ve sonrasının kaçınılmaz yansımaları mı hepsi?
Arap Baharı, ABD seçimleri derken gerilimin rotasının Pasifik olacağı çok yazılıp çizildi. Bugün yaşananlarda o ünlü, beklenen, geldi gelecek denilen “Pasifik Meselesi”nin rolü yok mu? Navaz Şerif Pakistan’ın mali ve iç siyaseti kadar Uzakdoğu’yla yaşanmaya başlanan ve büyümesi beklenen küçük çatışmaların da kurbanı olabilir mi?
Pakistan Hindistan’la ve ayrıca Çin Hindistan’la niye birden geçtiğimiz haftalarda bir türlü çözülmemiş tarihi sınır anlaşmazlıklarında eli silaha gidecek şekilde kafa kafaya geldi?
Kuzey Kore çocukların uçan balonlarını elinden kaçırmasından daha rahat onun bunun üzerinden füzeler uçuruyor yine.
Tek Kutuplu Dünya’dan, Tarihin Sonu, Postmodernizm ve benzeri çabuk sönümlenen ideolojilerden yeniden birden fazla çekim ve güç alanına dönüyor dünya.
Dönüyor ama alıştığımız, bildiğimiz, ezberlediğimiz, buna göre konumlandığımız, örgütlendiğimiz bir dünyaya benzemiyor hiç.
Ne İngiltere’nin AB’den böyle çekilişi ne Trump tarzı birinin başkanlığı ne Çin’in pozisyonu ne Rusya’nın sonuncusu yedi yüz küsur Amerikan diplomatını sınır dışı etme tarzı kararları ne DEAŞ ne Kuzey Kore ne Sudi Arabistan ve çevresindeki dönüşümler… hiçbiri tanıdık veya hatta akla gelebilecek cinsten şeyler değil.
Bu fiziki, maddi dönüşümlerin karşısında elde birikmiş davranış, akıl yürütme, strateji, fikirlerin de çok karşılığı olmuyor böylece.
Varşova Paktlı, NATO’lu, CENTO’lu, AET’li yılların önceki asırların kalıpları, çelişkileri, paylaşımları, kamplaşmaları üzerine birike birike oluştuğu geçtiğimiz yüzyıldaki algısı bir kopuş değil bir sonuçtu nihayetinde.
Oysa şimdi son iki yüzyılı sarsan ve biçimlendiren ideolojilerin, inanışların boşa çıkmaya başladığı; hatta günümüzün en büyük tartışması inançların tarihsel süreçler içindeki düşünüş, algılanış ve gitgide pratiklerinin ister istemez yenilenmek zorunluluğuyla baş başa kaldığı bir zaman dilimine girildi.
Siyasal, uluslararası ilişkiler, kültürel, dinsel onca meselenin bu huzursuz boşluğa düşüşünü hızlandıran hem ekonomik hem ondan da fazla bilimsel sıçramalarla da sınanıyor yeryüzü.
Bütün bunlar olurken ilk, acil meselemiz ne olup bittiğini, şu ünlü diziden popülerleşen sloganla “yaklaşan kış”ın neye benzediğini, ne kadar sert geçebileceğini ve tabii ki önlemlerimizi düşünmek, bunlara odaklanmamız gerekiyor.
Çünkü içinde olduğumuz öyle bir süreç ki, 20 yılı dolmadan BOP’u bile daha tali hale getirmiş görünüyor.
-----------------
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.