Sayın Kültür ve Turizm Bakanı’na anlatamadıklarım

04:0020/08/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
Yalçın Çetinkaya

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş, on ağustos gecesi Topkapı Sarayı’nda gerçekleştirdiği yemekli toplantıya lûtfedip bendenizi de davet ettiler. Toplantıda daha ziyade özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda birtakım makamlara “oturtulan” bazı kimselerin bu makamları nasıl işgal ettiklerini ve kendilerine çalıştıklarını dile getirmeye çalıştım. Ancak bunu dile getirirken de asıl konuşmam gereken konularda konuşma fırsatı bulamadım. Bu yazıda Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş’a,

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş, on ağustos gecesi Topkapı Sarayı’nda gerçekleştirdiği yemekli toplantıya lûtfedip bendenizi de davet ettiler. Toplantıda daha ziyade özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda birtakım makamlara “oturtulan” bazı kimselerin bu makamları nasıl işgal ettiklerini ve kendilerine çalıştıklarını dile getirmeye çalıştım. Ancak bunu dile getirirken de asıl konuşmam gereken konularda konuşma fırsatı bulamadım. Bu yazıda Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş’a, toplantıda söyleyemediklerimi söylemeye çalışacağım. Bu söyleyemediklerimin başında da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın müziğimizle ilgili kurumları, yaklaşım ve politikaları geliyor.

Yurtdışında tanınan, takib edilen, konser vermeleri için davet edilen orkestra ve korolarımız maalesef yok. Belki devlete bağlı orkestra ve korolar, birtakım kültürel anlaşmalar gereği başka ülkelere davet edilebilir. Bu tür davetler karşılıklı birer protokol davetidir ve önemsizdir. Önemli olan, dünyanın büyük ve sayılı orkestraları gibi, davetlerle ve büyük organizasyonlarla konser verebilmektir. Bizim maalesef bu kalitede bir orkestra, koro veya topluluğumuz yok ! Olmasını gerektirecek zemin ve bunu sağlayabilecek müzik adamımız da yok.

Kültür Bakanlığı’na bağlı “Cumhurbaşkanlığı” fors ve ünvanlı senfoni orkestrası ve “klasik” yakıştırmalı korosundan tutun, devlete bağlı bütün senfoni orkestra ve “klasik” Türk müziği koroları, kendi sınırlarımızı aşıp “dünya çapında tanınır” olacaklarına, giderek daha da sıradanlaşıyor. Özellikle klasik yakıştırmalı korolar, klasik eserlerin hakkını veremedikleri gibi, eserleri icrâ biçimleri mûsikîmizi ifade edemiyor, yetersizler, icrâlarında uyuşukluk var ve geniş dinleyici kitlelerine hitab edemiyorlar. Bu olumsuz gidişin elbette bazı sebebleri var ama bakanlığa bağlı orkestra ve koroların devletin birer kurumu gibi çalışması, sanatçıdan çok memur vasfını hâiz, sırtını devlete dayamış ve böylece hayatlarını garanti altına almış olan orkestra ve koro elemanlarının doğru dürüst provalara bile gitmeden, haftada iki-üç prova ve ayda bir-iki konserle her ay maaşını alması, orkestra ve korolarımızın gelişmesinin önündeki engellerden biridir. Bir diğer engel de, özellikle Türk müziği koro ve topluluk şeflerinin doğru dürüst şeflik eğitimi almadıkları gibi, bu şeflerin, babadan oğula geçer gibi emekli olanın yerine yine korodan ya atanıyor ya da birtakım “ayak oyunlarıyla getiriliyor” olması ! (Bu şeflerin içinde şefliğin hakkını veren sadece bir arkadaşımızı biliyorum ki onun da ismini zikretmeyeceğim). Maalesef genel olarak bakanlığa bağlı klasik korolarda şeflik, iyi seviyelerde değil. Bir şef, fragı sırtına geçirip eline adeta kutsal şeflik aleti olan bageti de alıp koronun karşısına geçip elini kolunu sallayarak yönettiğini zanneden kişi değildir. Şef, eski şeflerin yöntemlerini taklid eden değil, yönettiği koro veya topluluğu disipline eden, hayat veren kişidir. Yönettiği koro veya topluluğun farklı insan ve enstruman seslerini çok iyi tanıyıp disipline ederek mükemmel bir entonasyon elde edebilecek düzeyde olmalıdır bir şef. Çünkü bir Türk müziği koro veya topluluğunda her şey… düzen, disiplin, gelişme şef ile başlar. Bizim devlete bağlı klasik koro veya topluluklarımızda bir-iki kişi hariç böyle bir anlayış ve düzeye sahip şef maalesef yok, olmayınca da yıllardır neredeyse aynı repertuar tekrar edilip duruyor, zaten koral icrâya uygun olmayan klasik eserlerimizin hakkı verilemiyor, koro veya topluluklarımızda bir ses disiplini ve mükemmeliyet sağlanamıyor.

Türk müziğinde profesyonel anlamda doğru dürüst bir şeflik anlayış ve uygulaması, eğitimi yok. Bir senfoni orkestrası şefinin, özellikle koral senfonik eserleri yöneten şeflerin pekçok farklı enstruman ve insan ses grubunu çok büyük bir titizlikle nasıl yönettiğini ve orkestrada mükemmel bir entonasyon sağladığını biliyoruz. Çünkü batı müziği çok sesliliği içinde şeflik önemli ve bu işin de ciddî bir eğitimi var. Fakat bizim Türk müziği koro ve topluluklarında şeflik, adeta babadan oğula geçen, sırayla yapılan ya da birilerinin torpili ile ele geçirilen bir “iş”. Bizde beceriye, şeflik yeterliğine ve ufkuna bakılmıyor. Bir batı müziği orkestra şefi ile karşılaştırıldığında bizim şefler ve şeflik anlayış ve uygulaması hayli komik ! Göstermelik ciddiyet, biraz şişinme ve kabarma, esere başlarken bir işaret, yönetirken ne olduğu ve ne maksatla yapıldığı belli olmayan el-kol sallamaları ve bitişte bir işaret ! Alkışlardan sonra reverans ! Bizde şeflik maalesef bu ! Halbuki şef, yönettiği orkestra veya koroyu adeta yeniden yaratan, ona hayat veren kişi olmalıdır. Meselâ bir koro şefi, solistleri birer “korist” haline getirmeyi başarabilmeli. Solistin bir tarzı olabilir… ama koronun da bir tarzı ve “sesi” olmalıdır. Bunu koroya kazandıracak olan da şeftir. Solist artık bir solist olmaktan çıkıp korist olduğu andan itibaren bu tarza uymak zorundadır. Ama kendisi kifayetsiz olan şefler bu işi nasıl yapacaklar sorusu da mühimdir !

Sayın Bakan’ın, bakanlığa bağlı “Cumhurbaşkanlığı” fors ve ünvanlı bütün senfoni orkestraları ve “klasik” yakıştırmalı korolardan ve bu koroların bağlı olduğu genel müdürlükten başlayıp en aşağıya kadar bütün orkestra, koro ve topluluklarda ve idarî kadrolarda bir yenileşmeye gitmesi gerekmektedir. Şeflik atamaları daha titizlikle yapılmalı, kadro alımlarında referans değil performans önemli olmalıdır. Daha da önemlisi, bütün bu birimlerin bağlı olduğu genel müdürlük, kadrolu bütün sanatçılara eşit mesafede olmalı, ihtiras ile yönetilmemeli ve bu makamın hakkı verilmelidir. Sayın Kurtulmuş’un titizlikle yeniden yapılandırması ve ciddî bir temizlik ve yenilik yapması gereken müdürlük burası olmalıdır.

Sayın Numan Kurtulmuş’un işi kolay değil. Ülkenin kültür bakanlığını üstlenmek ateşten gömlek giymek gibi bir şey, kendisine başarılar diliyorum. Ama şunu da ilave etmek isterim ki söyleyeceklerim ve yazacaklarım bunlardan ibaret değil. Çünkü sorunlar bu kadar değil.

#Kültür Bakanlığı
#Numan Kurtulmuş