Yazımın daha başında medeniyet ve civilization arasında bâriz bir fark olduğunu ve Türkçe’ye ve “medeniyet” kelimesini bu haliyle kullanan İslâm kültürünün bütün dillerine “civilization” olarak çevirmenin hatalı olduğunu söylemek istiyorum.
Kelimeler ve kavramlar, hayatın ve kültürün içinde o hayatı yaşayanlar tarafından bulunup kullanılır ve hayata geçirilir. Her kelime ve kavramın, yaşanılan hayat tarzı ve kültürü içinde bir karşılığı ve mânâsı vardır. Bu bakımdan önemlidir. Biz Müslümanların hayat tarzı, tarihi ve kültürü, hıristiyan batılılardan oldukça farklıdır. Hıristiyan batılının kendi hayat tarzı ve kültürü içinde ürettiği kelime ve kavramları birebir kullanmamız ya da sadece bizim hayat tarz ve kültürümüzün ürettiği ve bizi anlatan kelime ve kavramları -ki batı dillerinde karşılıklarının olması mümkün değil- batı dilleri içinde anlamca yakın olduğunu düşündüğümüz bir kelime ile ifade etmemiz bizi yanlışlara götürebilir. Medeniyet kelimesinin “civilization” olarak çevrilmesi bu bakımdan yanlıştır. Çünkü medeniyet ve civilization, iki farklı hayat tarz ve kültürünün ortaya çıkardığı iki farklı kelimedir. Medeniyeti civilization olarak çevirir ve kullanırsak, bunu okuyan bir batılı, medeniyet ile kasdettiğimiz şeyin kendi tarih, hayat tarzı ve kültürü içinde üretilen “civilization” ile aynı olduğunu, yine bir Müslüman okuduğu zaman da civilization kelimesinin medeniyeti karşıladığını düşünebilir. Bunlar, yanıltıcı sonuçlara götürebilir. Hıristiyan ve Müslüman dünya ve kültürlerin ürettiği kelime ve kavramlar, kendi dünyalarının ürettiği kelime ve kavramlardır. Meselâ “hadis” veya “sünnet” kelimelerinin İngilizce’de tam karşılığı yoktur. Bu kelimeleri sadece İngilizce telâffuza uygun olarak “hadith” veya “sunne” olarak yazıp kullanabiliyoruz. Aynı şekilde medeniyet kelimesini de “civilization” diye yazmak yerine “medeniyye” şeklinde yazıp kullanmamız herhalde mümkündür.
Civilization kelimesi, “civil” kelimesinden üretilmiş bir kelimedir ve “yurttaşlıkla ilgili”, “devlete ait”, “resmî” hatta “kibar ve nazik” gibi çeşitli mânâları muhtevîdir. Bir yerde “laik” mânâsına geldiğini de okuduğumu hatırlıyorum. Civilization, batıda ve bütün hıristiyan dünyada hep, “gelişme, kalkınma, ilerleme”yi kapsayan bir mânâyı da muhtevîdir ki, bizim son Osmanlı ve cumhuriyetin batılılaşmacı eliti, batının binalarına, caddelerine, düzenine “medeniyet” yakıştırması yapmıştır. (Hatta Ziya Paşa’nın gazelindeki “Diyâr-ı küfrü gezdim, köşkler kâşâneler gördüm / Dolaştım mülk-i İslâmı, cümle vîrâneler gördüm” sözü de bunu ortaya koyar mahiyettedir. Süleyman Demirel’İn de Beethoven’ın dokuzuncu senfonisinin icrâ edileceği konser salonuna girerken “İşte çağdaşlık bu !” diye çığlık atması bizim batılılaşmacı elitin ‘civilization’u nasıl medeniyet diye tanımladıklarının delîlidir). Ama bu mânâlar, biraz vahşi yöntemleri ihtivâ etmektedir ki bunu iki misal ile anlatmak isterim: Birincisi, hıristiyan misyonerlerin Afrika’ya gelip hıristiyanlığı yaymaları üzerine merhum Ali Mazrui’nin söylediği veya naklettiği bir söz: “Hıristiyan Avrupalılar Afrika’ya, topraklarımıza geldiklerinde onların bir kutsal kitabı ve bizim de topraklarımız vardı. Şimdi bizim kutsal kitabımız var, onların ise toprakları”. İkincisi de Mazrui’nin bu sözünü doğrular mahiyette, kaynağını şimdi tam olarak hatırlayamadığım bir söz. “Dünyamız üzerinde pek az yer civilization (uygarlık) tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.” Demek ki civilizationın böyle rahatsız edici bir yanı ve özelliği var ! Nitekim Akif, yaşadığı dönemde batının civilizationını medeniyet olarak anlayan ve tercüme edenlere bu sebepten dolayı “Senin medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar” diyerek gerekli cevabı vermiştir.
Halbuki medeniyet başka şeydir. “Medeniyet” kelimesi, “medine” kelimesinden doğmuştur.“Medine” aynı zamanda şehir mânâsına gelmektedir ama, “Yesrib” iken “Medine” olan şehirde, Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) efendimizle ortaya çıkan hayat tarzı “şehirlilikten” ibaret değildir. Şehirliliği ihtivâ etse bile “medeniyet”in kökü olan bu “Medine” şehri, Habîbullah’ın, âlemlere rahmet olarak gönderilenin, iki cihan serverinin, “ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim” diyenin, “sen olmasaydın bu âlemleri yaratmazdım” hitâb-ı ilâhîsine mazhar olanın; merhametli, vicdanlı, diğergâm, komşusu aç iken uyuyamayan, garibin, mazlumun yanında olan, adaletli bir peygamberin şehridir ve o peygamberin bütün bu vasıfları, bu şehrin üzerine sinmiştir. İşte bence İslâm medeniyeti de Hz. Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu vasıflarının sarıp sarmaladığı Medine’nin makro boyutudur.
Bu sebepten dolayıdır ki, “Medeniyet” olma özelliği sadece İslâm’a aittir. İslamiyet’te medeniyetin mikro organizması olan mü’min kulun hayatı Rabbine uyarak şekillenir. O halde İslam medeniyetinde mü’min kul, hakikate ayarlıdır. Bu hakikate ayarlı olmak, onun her şeyine yansır, ortaya koyduğu sanat eserine, yaptığı işe, eylemine, insan ilişkilerine… her şeye. Medeniyet denilen batılı (ve doğulu) toplumlarda bunu görebilmek mümkün değildir. Hakikat ve hakikate uyan insan merkezli medeniyet, bu bakımdan sadece İslâmiyet’e özgüdür ve içinde hakikat ile beslenmiş bir zihnin, aklın ve kalbin yansımalarını taşır. Meselâ medeniyette bir ruh olmalıdır, vicdan olmalıdır… merhamet olmalıdır… hoşgörü olmalıdır… paylaşım olmalıdır… diğergâmlık olmalıdır… adalet olmalıdır, sadece Allah’a yönelen kulun hürriyeti olmalıdır. Bütün bunların dışında medeniyet, ki kasdettiğim İslâm medeniyetidir, insanın ve nefsin bütün hallerini de barındırır. Nefs-i emmâreden nefs-i sâfiyyeye (kâmile) kadar nefsin bütün halleri medeniyet içinde yaşama hakkına sahiptir. İslam medeniyetinin mikro ve başlangıç örneği olan Medine şehrinde ve bu şehrin merkezinde Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) vardır… Efendimizden sonra ise makro mânâda İslâm medeniyetinin merkezinde Hz. Peygamber’in vârisi olan âlim ve ârif vardır… insân-ı kâmil vardır. Bunlar “civilization”da var mıdır !
Medeniyetin kaynağı hakikattir, hakikat ile yükselir ve aynı zamanda hakikatin koruyucusudur. Bu bakımdan medeniyeti civilization civilizationı da medeniyet olarak çevirmek pek uygun değildir. Ama “uygarlık” denilen uyduruk, telaffuzu kötü ve içi boş kelime, civilizationa karşılık gelebilir ki uygarlık, medeniyet kelimesinin de karşılığı olabilecek mânâ derinliğine sahib değildir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.