Karpuz kabuğunun denize düşmesi, Mehmet Öz’ün ekranlarda görünmesi, Sibel Can’ın verdiği kilo haberleri ile birlikte yazın gelişinin müjdecisi gibi idi Doktorlar dizisinin tekrarlarının yayınlanışı. Öyle ki kanalın adını Doktorlar olarak değiştirmesi dahi teklif edildi!
2006 yılında yayınlanmaya başlayan Doktorlar, Grey’s Anatomy dizisinden uyarlama idi, 4 sezon 97 bölüm yayınlandı. En çok tekrarı yayınlanan dizi olarak tarihe geçti. Tekrarlarının ilgi çekmesi, reytinginin yüksek olması, Acil Servis isimli dizinin yapılmasına vesile oldu ama dönem romantik komedi dönemi idi, dizi acilen Acil Aşk Aranıyor adıyla romantik komediye evrildi ama kısa ömürlü dizler kervanına katılmaktan kurtulamadı.
Doktorlar’ı seyirci nezdinde cazip kılan neydi? Aşk hikayeleri, asistanlar arası yaşanan rekabetin yanı sıra vakaların orijinal olması, her vakanın karakterlerden birinin yaşadıkları ya da geçmişiyle özdeşleşmesi ama en önemlisi doktorluk felsefesine dair yapılan göndermeler idi. Ki Yeşim Ceren Bozoğlu’nun hayat verdiği Gestapo unutulmaz bir karakterdi. Sözün özü aşk üçgenleri ve entrikalardan öte bir dizi idi Doktorlar. Dizi tarihinin en başarılı uyarlaması idi.
Doktorlar’ın yıllara meydan okuyan başarısı yeni bir uyarlama doktor dizisi ile buluşturdu izleyiciyi. Kalp Atışı, Güney Kore dizisi Doktors’dan uyarlama. 20 bölümlük dizinin ilk beş bölümde tüketilme sinyalleri verildiğinden dizinin geleceğine dair pozitif düşünmek oldukça zor, Mather/Anne dizisi gerçeği tüm tazeliğini muhafaza ederken.
Güney Korelilerin hikaye, karakter oluşumu ve senaryo tekniği konusunda başarılarını teslim etmek lazım. Derdini anlatmakta başarılı, ayakları yere sağlam basan, senaryosunu ilk bölüm itibariyle başarılı bulduğum diziler son yıllarda hep uyarlama çıktı.
İlk bölüm için oldukça başarılı bir akışa sahip olan Kalp Atışı, ana karakteri Eylül’ü eksiksiz ve kusursuz anlatırken; ilerleyen bölümlerde hikayede daha baskın olacağı belli olan yan karakterlerini de lafı uzatmadan az ve öz olarak tanıtmayı başardı.
Geçmişten bağı olan üç kişinin Bahar, Eylül ve Ali Asaf’ın yıllar sonra aynı hastanede çalışmaya başlaması ile derinleşecek hikaye, bir aşk üçgenine sırtını yaslıyor. Başlangıç hikayesi klişeye orijinal bir hava vermek için iyi kotarılmıştı.
Eylül 18 yaşında derdini şiddetle anlatan, meselelerini şiddetle çözen sorunlu bir ergen. Üvey anne ve kendisini sevmediğine inandığı babası ile zor bir çocukluk geçirmiş, umursamazlığı hayat felsefesi haline getirmiş. Sert görüntü, duygusuzluk, umursamaz tavır ve hatta şiddet bir korunma ve savunma biçimi olabilir. Bütüne bakıldığında yaşadıkları ışığında Eylül’ü ve şiddete meyyalini anlamak mümkün ama senaryonun Eylül’ü sunma biçimi için maalesef aynı şeyi söylemek mümkün değil!
Vuran, kıran, döken bir Eylül karakteri ile karşılaşıyoruz, üstelik kazanamayacağı hiçbir mücadeleye girmiyor kendi ifadesiyle. Okul müdürünün odasında koltuğu tekmeleyince, geri zekalı senden bir halt olmaz azarını işitiyor. Okuldan atılmakla kalmıyor, babası kasabada yaşayan babaannesinin yanına atıp kaçıyor Eylül’ü. Bir sonraki sahnede ise Eylül’ün IQ’sunun 146 olduğunun altı kalın harflerle çizilerek, şiddet, uyumsuzluk ve zeka arasında sıkı bir bağlantı kuruluyor. Uyumsuz ama başarısız bir kız değil Eylül. Nitekim hiç ders çalışmadan sınıfta dinlediklerim sınıfı geçmeme yetiyordu diye ifade ediyor kendini. Bu arada hırsızlığa meyli olduğunu da ilave etmek lazım. Karaktere bu kadar negatif yükleme yapmaya gerek var mıydı?
Kasabada tanıştığı öğretmeni vasıtasıyla hayatı kökünden değişiyor iddiasında dizi. Oysa Eylül’ün hayatını değiştiren ilk bölümde ölmesi uygun görülen babaanne. Babaannenin uyurken söylediği, seni daha önce yanıma alıp korumadığım için beni affet cümlesi. Babandan seni buraya getirmesini ben istedim demesi. Eylül’ün ilk defa kendini koşulsuz seven biriyle karşılaşması ve bu sevgiye kayıtsız kalamaması.
Hikayenin Ali Asaf, Bahar, Esma kısımları ise toptan sorunlu. Doktorluğa travmatik bir sebeple ara vermiş birisi nasıl öğretmenlik yapabilir? Üstelik öğrencileri ile nasıl iletişim kuracağı konusunda en ufak bir fikri yok! Bahar’a tavrı da hatalı Eylül’e tavrı da. Yangın meselesinde Esma gibi bir şahit varken, nasıl Bahar’ın ifadesi ile Eylül günlerce nezarette tutulabilir ve suçlanabilir?
Yaşadıkları ışığında Eylül’ün şiddet eğilimini yargılamadan anlamaya çalışabiliriz. Ama dizinin ilk sahnesi için tercih edilen doktora şiddet eyleminin tersine çevrilmiş halini ne yapacağız? Alkışlarla bağrımıza mı basmamız bekleniyor?
Kadın senarist ve yönetmenlerde sıklıkla rastlanan tacizi ve şiddeti tersine çevirme hamlesiyle başladı Kalp Atışı. Mafya acil serviste terör estirdi, doktor nerede diye esti gürledi, Eylül’ü kadın olduğu için reddetti. Fiziksel şiddete başvuracaklardı ki Eylül fırsat vermedi, sırasıyla mafyanın adamlarını yere serdi. Kadın erkekleri dövdü ya da doktor hasta yakınlarını dövdü diye gurur duymamız mı gerekiyor? Ki iddialar o yönde. Her gün doktora şiddet gösterilen bir ülkede doktor hasta yakınlarını dövünce niye tepki gösteriliyor diye sorulmakta. Şiddete şiddetle karşılık vermek çözüm değildir demeye gerek var mı? Ya da üçüncü sayfa haberlerini senaryonun içine boca etmek senaryo yazmak demek değildir demeye!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.