Asıl azmaz bal kokmaz

04:0021/09/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Rasim Özdenören

Türkçemizin ilginç deyişlerinden biri: asıl azmaz bal kokmaz...Ne demek istiyor?Bir insan neyse odur.Azıcık genişletirsek, bir millet neyse odur. Neyse öyle kalır, demek...Bu, kimsenin değişmeyeceği anlamına gelmiyor...Bilakis, ne denli değişirse değişsin, o, aslı neyse öyle kalır demek istiyor...Bir çelişkiyle mi karşı karşıyayız. Belki. Biraz...Hem değişiyor, hem değişmiyor, öyle mi?İnsanı başka yaratıktan ayıran temel ıra tam da burada ortaya çıkıyor. O, hem değişiyor, hem değişmeden kalıyor...İnsan,

Türkçemizin ilginç deyişlerinden biri: asıl azmaz bal kokmaz...

Ne demek istiyor?

Bir insan neyse odur.

Azıcık genişletirsek, bir millet neyse odur. Neyse öyle kalır, demek...

Bu, kimsenin değişmeyeceği anlamına gelmiyor...


Bilakis, ne denli değişirse değişsin, o, aslı neyse öyle kalır demek istiyor...

Bir çelişkiyle mi karşı karşıyayız. Belki. Biraz...

Hem değişiyor, hem değişmiyor, öyle mi?

İnsanı başka yaratıktan ayıran temel ıra tam da burada ortaya çıkıyor. O, hem değişiyor, hem değişmeden kalıyor...

İnsan, iyiden kötüye doğru ve kötüden iyiye doğru değişir.

O, iyiyle kötü arasında gidip gelir. Ama hâlâ kendisidir. Kendisi olarak kalır...

Değişmeyen yaratık insandan başka olandır. Bitki türüdür... Hayvan türüdür...

Hayvan değişmediği için, onun ırasında değişmeye ilişkin bir kategori bulunmadığı için o hep aynı kalır. Bir milyon yıl önceki kedi, bir milyon yıl önceki zürafa her ne ise, o kedi ve o zürafa bugün de odur. Tam da bu nedenle hayvan türünün tarihi yoktur diyoruz.

Oysa insan değişiyor.

İnsanın tarihi bu değişimi yıl yıl, dahası her an gösteriyor. Buradan, biz, onun tarihini okuyabiliyoruz.

İnsan, kendini değiştirirken, çevresini de değiştiriyor. Kentler kuruyor. Kurduğu kentleri yıkıyor. Birbirini öldürmek için silahlar icat ediyor. O silahları geliştiriyor...

Kısaca: insan değişiyor...

Ama bir yandan da onun özü değişmeden kalıyor. Nedir o öz? İşte değişmeye açık olan ıra. Başka? Başka bir de onun değişmeden kalan yanı...

İnsan teki için geçerli olan bu özellik, milletler için de geçerli...

Nobran ve barbar milletler uygarlık yolunda ne denli bir değişim geçirmiş olursa olsun, onun temel ırası aynı kalıyor. İnsan teki fıtratı gereği kan dökücüdür... Ama tarihsel süreçte bu ırasını yönetmesini ve onu komuta etmesini başarabiliyor.

Bu komutayı elinde tutmayı başaramayan milletler önünde sonunda aslına rücu ediyor. Avrupa (daha genelde tüm Batı) milletleri işte böyle... Dön dolaş ırkçı eğilimleri, kan dökücü ıraları ayrımcı ve ayrılıkçı yatkınlıkları ön almaya başlıyor. 80li yıllarda, o günün koşullarında, tekil örneklerini de sıralayarak Batı toplumlarının kan-ateş-ölüm üçgeni periferisinde dönendiğini söylediğimizde biri bizzat Amerika’dan ziyaretimize gelerek diğeri de yazılarıyla (
ve
), bizim Batıya karşı sert bir tutum geliştirmekte olduğumuzu ileri sürüyorlardı.

Aradan bunca yıl geçtikten sonra tüm dünya gene bu aynı Batı uygarlığı perspektifinden kan-ateş-ölüm üçgeni içine sıkıştırılıyor. Avrupa ülkelerinde genelde Müslümanlara, özelde Türklere karşı sürdürülen şiddet olayları, Ortadoğu’yu kan gölüne dönüştüren çatışmalar, Arakan’da, Afganistan’da sürdürülen şiddet... Bütün bunlar Batılı insanın kan dökücü ırasının bir türlü yatışma bilmezliği ile açıklanmaya değer...

Türkçenin deyişine bir daha başvuralım: asıl azmaz bal kokmaz. Doğrudur. Cümlenin mefhumu muhalifi de doğrudur: asıl (soylu) olmayan azar, saf olmayan bal da bozulur, kokar...

Yeryüzünde süregelen kan revan içindeki insanlık işbu azgınlığın eseri...

#Türkiye
#Türkçe
#Michael Meeker
#Graham Fuller