Anlamaya çalışıyorum niçin onun öyle olup da bunun böyle olduğunu... Niçin bu yaprak bu dalda böyle duruyor, şu yaprak başka türlü...
Mantığı nedir bunun ya da bir mantığı var mıdır?
Dimitri bozkır ortasında yolculuğunu sürdürürken etrafta ağlayan bebeklerin sesini işitir. Rüyasındaki arabacısına bebeklerin niçin ağladığını sorar. Arabacı cevap verir: “Bebekler ağlar beyim.”
Bebekler ağlar, öyle mi?
Ama niçin? Bu niçinin cevabını bir veya birden fazla nesnel cevapla kayıtlandırdığımızda hiçbir mantık gelecek sayısız soru’nun önünü kesmeye güç yetiremez. Her cevap yeni bir soruya davet çıkarır ve tersi...
Her mantık kendinden daha güçlü bir mantığa boyun eğmeye hükümlüdür.
Her mantığa boyun eğdirecek bir akıl dışı mantık bulunur. Her akıl dışı olanın karşısına da aklî mülahazaların çıkması beklenebilir.
Şu yaprak öyle konumlanmış, çünkü güneş ışığını en çok bu konumda emmeye uygun duruyor. Ama niçin o yaprak? Şu yaprak da pekâlâ o işlevi görebilirdi... İşte burada soru ve cevap zincirlemesi başlıyor.
Bu zincir sonsuza değin uzayabilir. Öyleyse bu zinciri daha birinci halkasında sonlandırmak gerekir.
Galiba Albert Camus’nün saçma (abes, absürt) teşhisi tam da burada ortaya çıkıyor. Aynı olgunun art arda durmadan tekrarlanması hali... Sisifos’a yüklenen cezayı örnek gösteriyor. Onun, ceza olarak bir kayayı tepenin doruğuna çıkardıktan sonra kayanın yuvarlanması ve Sisifos’un bu işi durmadan tekrarlama zorunda kalması durumu... Buradan hayatın saçmalığı sonucuna varıyor düşünürümüz. Ve diyor: “İşte bu saçma duruma rağmen ona göğüs germek, o saçmalığın üstesinden gelmek kahramanlıktır...”
Biz de, buradan cezanın mahiyeti ile ilgili bazı sonuçlara varmak istiyoruz. Ceza, para cezası veya benzeri tür ceza değil, özgürlüğü kısıtlayıcı ceza, tam da bu hali hedef alıyor: kişiyi durmadan aynı hal üzere kalmaya mecbur bırakma... Mekânın açık hava veya kapalı mekân olması, durumu değiştirmiyor. Kişi sürekli aynı yerde kalmaya zorlandığı her durumda cezalandırılmış oluyor. Kişi kendi iradesiyle aynı mekânda sürekli kalabilir. Bu ceza sayılmaz. Çünkü kendi özgür ve bağımsız iradesiyle o işlemi yapıyor. İsterse o mekândan ayrılabilir. Ama kişi kendine rağmen aynı yerde sürekli kalma zorunda bırakılıyorsa, işte bu cezadır. Acaba niye?
Nedeni şurada aramalı: kişi bir işlem yapıyor. Bir yerde sürekli kalıyor. Ama bu, bu orada sürekli kalış hali hiçbir sonuç, hiçbir verim doğurmuyor.
Kumar fiilinin abesliği de burada ortaya çıkıyor. Muhtelif kimseler boyuna uğraşıp duruyor, fakat sonuçta herhangi bir hâsıla, bir üretim söz konusu değil. Kumarın yasak fiil sayılmasının nedeni de sanırım bu aynı noktada ortaya çıkıyor.
Nereden nereye geldik...
Bu yaprak burada, o yaprak da orada durmakla, üstelik sürekli durmakla bir abes fiilin işlendiğini söyleyebilir miyiz? Hayır. Çünkü:
O yaprağın başka bir yerde bulunma hususunda özgür iradesi yoktur.
Bir fiilin abes sayılabilmesi için o fiilin özgür ve bağımsız irade sonucu işlenmiş olması gerekir.
Peki, hükümlünün aynı mekânda kalma zorunda bırakılması durumunu niçin ceza sayıyoruz? Çünkü:
Hükümlünün başka bir yerde bulunma iradesi var bulunurken, o, burada kalmaya hükümlü tutularak onun bağımsız iradesine ket vuruluyor.
Biri öyle kalma veya kalmama iradesi yokken öyle kalıyor; öteki başka bir yerde bulunma iradesi var bulunurken o iradeye ket vurulmak suretiyle hareketsiz bırakılıyor...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.