Meral Akşener’in kurduğu İYİ Parti görünen o ki 2019 seçimlerine kadar daha çok tartışılacak. Tartışılacak, çünkü dışarıdan görünen manzara şu: CHP’de kaset operasyonuyla Baykal’ı devirip Kılıçdaroğlu’na alan açan FETÖ, MHP’yi Devlet Bahçeli’nin direnci nedeniyle fonksiyonel olabilecek şekilde dizayn edemeyince, Meral Akşener’in parti kurmasının zeminini sağladı. Açıktan söyleyenler az sayıda, ama İYİ Parti manzarası bu.
Siyaseti göz ucuyla takip eden vatandaşın bile bu şekilde düşünmesine olanak sağlayan o kadar çok malzeme var ki… Meral Akşener’in 27 Nisan 2016’da katıldığı bir programda “Yooo, 15’inden sonra işler inşallah değişecek” demesi mesela. 15 Temmuz 2016’dan sonra işler değişti hakikaten; 250 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi yaralanarak gazi oldu ama Türkiye tarihinde ilk kez bir askeri darbe halk tarafından çıplak elle püskürtüldü. Keza, Akşener’in 15 Temmuz darbesinden hemen önce katıldığı programlarda defalarca ama defalarca “yurtta sulh” demesi, 15 Temmuz darbeci konseyinin adının “yurtta sulh” olduğu düşünüldüğünde, şüphe uyandırıcı değil mi?
Nedir yani? “O kadar kusur kadı kızında da bulunur” mu deniliyor? Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsinciler, FETÖ’ye gönül indirecek kadar mı çaresizleşti? Kurucu isimlere bakalım: Eski Milli Görüşçü Mukadder Başeğmez, başörtülülere hakaretleriyle hatırladığımız Ruhat Mengi, Ergenekon’dan FETÖ mağduru olmuş Vedat Yenerer, yine FETÖ’nün Balyoz mağduru olmuş Ali Türkşen, eski CHP’li Aytun Çıray. FETÖ yüzünden canı yanmış isimler, ontoloji itibariyle adının FETÖ’yle aynı cümlede geçmesini istemeyeceği düşünülen kimseler, başörtüsü düşmanları ve Akşener! Bu benzemezler nasıl bir araya geliyor?
Şöyle söyleyeyim; AK Parti’nin 15 yıllık doğal yıpranmışlığından doğan muhalefet potansiyelini, Erdoğan’ın şahsını-kişiliğini sevmeyenlerin oluşturduğu muhalefet potansiyelini; sağ-sol, dindar-laik, ulusalcı-Kemalist ayrımı yapmadan, yani “yamalı” bir kadroyla bir araya getirme denemesi, -her ne kadar Türkiye’de bu tür şeylerin tutmadığı müteaddit tecrübelerle bilinse de- “en azından denediler”, denilecek kadar saygıdeğer bir adım olarak görülebilirdi; eğer ki FETÖ bağlantısı ya da FETÖ bağlantısı algısı olmasaydı. Bu görüntü olmasaydı, Akşener’in partisi, meşru bir muhalif çıkış noktası ve medeni cesareti nedeniyle övgüye bile değer olabilirdi, ama durum farklı.
Ama İYİ Parti’ye bakıldığı anda göze çarpan ilk şey FETÖ bağlantısı oluyor. İnsan ilk olarak bu algıya çarpıyor. Ve sorular devreye giriyor: Gerçekten mi?
Görünüşte sadece Erdoğan’a karşıymış gibi gözüken FETÖ örgütünün, devletin kılcal damarlarına sızmasını ister miyiz sahiden? Erdoğan karşıtı Kemalistler, tasfiye edilmiş MHP’liler, eski Erbakancılar, velhasıl Erdoğan’a ölümüne düşman olanlar tarafından dahi olsa, Erdoğan yerine FETÖ tercih edilebilir mi gerçekten? Birtakım gizli servislerin, küresel güçlerin FETÖ ile bağlantısının olduğu neredeyse kör göze parmak misali apaçık ortadayken, FETÖ’nün desteğine sığınmayı benim diyen vicdanlar kaldırabilir mi? Darbe başarılı olsaydı, Türkiye’yi nasıl bir geleceğin beklediği hala sırken, 250 insanı göz göre göre öldürmüş, yüzlercesini yaralamış, katil bir örgütle birlikte anılmak kimseleri rahatsız etmiyor mu sahiden?
Eğer durum buysa, Akşener’in partisine iyi niyetle bakılabilir mi? Bu partinin mensuplarına Türkiye’nin daha iyi olmasını isteyen muhalifler muamelesi yapılabilir mi peki? FETÖ desteği “bu kadar kusur kadı kızında da olur”, denilip geçilebilecek kadar detay bir durum mu? Eğer böyleyse biz hangi evrende yaşıyoruz, İYİ Parti çevresinde toplanmış muhalifler hangi yaşam alanında, bilen var mı?
Daha da önemli soru ülkücülük bu mu?
Devlet Bahçeli’yi beğenmeyenler olabilir, hareketi donuklaştırdığı eleştirileri de yapılabilir ama bizim bildiğimiz ülkücü vatanseverdir, devlet dendiği anda akan sular durur. Bunca yıldan sonra bile ne tür bir yapılanma olduğu anlaşılamayan, hala ne idüğü belirsiz olan, Türkiye’yi değil başka ülkeleri vatan bellemiş, Türkiye’nin değil Amerika’nın çıkarlarını koruyan bir örgütün desteğiyle bir ülkücünün işi olabilir mi?
İYİ Parti’ye verilen uluslararası medya desteği bile rahatsızlık yaratmaya namzet bir gelişme olmalıyken; FETÖ’den HDP’ye, hatta CHP’ye dek pek çok odak tarafından İYİ Parti’ye verilen gizli-açık desteğin memnuniyetle alınıp kabul edilmesinin sırrı nedir?
İYİ Parti, -bana kalırsa- tıpkı bundan öncekilerde olduğu gibi bir siyaset mühendisliği örneği, üstelik bunca olup bitenden sonra bile isimlerini FETÖ’yle yan yana gelmesinden gocunmayanların oluşturduğu bir kurucu kadrosu var. Dolayısıyla ölü doğmuş bir hareket. Keşke aksi olsaydı, Akşener, “muhalefet ortak paydasında buluşan herkesin temsilcisiyiz” diyerek, tek başına, bağımsız, bağlantısız ve karanlık destekçileri olduğu görüntüsü vermeden adım atıp ortaya çıksaydı…
Başarısız olacağını bile bile alkışlar, hiç değilse saygı duyardık.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.