İstifalar ve nedenleri

04:0027/10/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Özlem Albayrak

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğiyle istifa eden belediye başkanlarına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş ve Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’ın ardından, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de katıldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yarın, Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur’un ise pazartesi istifa edeceği duyuruldu.İstifalar, konunun açıldığı günden bugüne çok tartışıldı. Haliyle. Çünkü istifa etmeleri istenen

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğiyle istifa eden belediye başkanlarına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş ve Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’ın ardından, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de katıldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yarın, Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur’un ise pazartesi istifa edeceği duyuruldu.


İstifalar, konunun açıldığı günden bugüne çok tartışıldı. Haliyle. Çünkü istifa etmeleri istenen isimler, seçilmiş kimseler. Öte yandan bu istifaların, belediye başkanlarının FETÖ ile iltisaklı olduğu için istendiği yönünde kamuoyunda yaygın bir görüş var. Bu görüşün sahipleri, belediye başkanlarının FETÖ ile ilişkisi varsa neden sadece istifa ettirildiklerini, hukuk önüne çıkartılmadıklarını soruyor. Buna göre, bu insanların suçlarının kamuoyu ile paylaşılması ve gerekiyorsa ceza da almaları gerekiyordu.

Yani, itirazlar, kendi içinde mantıklı gibi gözüken iki eleştiri kanalı üzerinden yürüyor. Ancak iki görüş de –kanaatimce- hatalı bir sebep sonuç ilişkisine dayanıyor.

Birincisi, belediye başkanları seçilmiş kimseler, bu doğru. Ancak, istifa eden belediye başkanları dahil AK Parti’ye mensup olup kamuoyunda negatif tartışmalara neden olan, yapay gündemler oluşmasına zemin hazırlayan, imaj zedeleyen her türlü hatanın hesabının tek bir kişiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazıldığı da doğru. Bunu, siyaseti az çok takip edip, meselelere hakkaniyetli bakabilen herkes teslim edecektir sanırım.

Sonuçta, özellikle yerel yönetimlerde yetkiler Erdoğan tarafından zamanında aday gösterilmiş ve halk tarafından seçilmiş belediye başkanlarında; ancak sorumluluğun büyük bölümü Cumhurbaşkanı’nın üzerinde. Sağlıklı işleyen bir parlamenter sistemde bunun böyle olmaması gerekirdi, ama böyle. Güzelim Bursa’nın ortasına, şehrin siluetini bozduğu çok açık olan gökdelenler dikiliyor, ama medyada şehircilik ve kültür noktasında eleştirilen yerel yönetimden ziyade merkezi yönetim oluyor. Sözgelimi şöyle başlıklar çıkıyor: “Cumhuriyet tarihi boyunca en çok gökdelen AKP döneminde dikildi”, “AKP, ormanı yoketti”, “Zeytin ağacı kesmenin tekeli de AKP’ye geçti” ve daha onlarcası…

Öte yandan referandum sonuçlarına bakıldığında ortada AK Parti açısından bariz bir gerileme olduğu görülüyor. Referandumda İstanbul’da, yüzde 48.6 evet çıkarken, yüzde 51.4 hayır çıktı, Ankara’da ise yüzde 48.8 evet, yüzde 51.2 hayır çıktı. Bursa'da aynı şekilde evet oranı yüzde 53.2 çıkarken hayır yüzde 46.8’de kaldı, ki önceki ortalamalara bakıldığında bu oranın da çok düşük olduğu söylenebilir. Balıkesir’de ise evetlerin oranı yüzde 45.5’de kalırken, hayırlar yüzde 54.5’e vurdu. Referandum neredeyse kılpayı geçti.

Ve Erdoğan’ın aldığı karara bakıldığında görünen o ki, AK Parti yönetimi açısından bu sonuçların ortaya çıkmasında teşkilatlara ne pay biçildiyse, yerel yönetimlere de aynı pay kesildi. Nitekim, sokaktaki vatandaşla birebir yüzyüze ilişki içinde olan teşkilatlar bile değildir –onlar daha çok seçim dönemlerinde halkla yüzyüze gelir- yerel yönetimlerdir.

Bu durumda, “İstifa ettirilen belediye başkanları FETÖcü iseler, bu durum neden açıklanmıyor?” sorusu zeminini yitiriyor; çünkü onların istifasının istenme nedeni tek başına FETÖcü olmaları ya da FETÖ’ye alan açmaları olmayabilir. Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar da zaten, -dikkat edilirse- FETÖ üzerinden olmadı, “metal yorgunluğu” dedi, “yenilenme” dedi.

Doğrusu, İstanbul’u yıllarca başarılı bir şekilde yönetmiş olan Kadir Topbaş’ın ayrılış biçimini ve meseleyi uzatmamasını, kişiliğiyle ilgili söylenenlerin de desteklediği üzere, zarif bulduğumu belirtmeliyim, diğer belediye başkanlarının da AK Parti’yi malzeme haline getirecek davranışlardan kaçındığı ortada. Daha önceki tartışmalı olaylar da, aynı minval üzere ilerlemişti, çirkinleşmemek siyasette çok mühim bir haslet.

Parti içinden bu durumu eleştirenlerin olmasını ise bazılarının algıladığı üzere “düşmanlık” ya da “ajanda”yla açıklamıyorum. Ancak çoğumuzun henüz alışamadığımız yeni bir durum var. Bu durum Türkiye’de seçim sisteminin değiştiği, parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimiz. 2019 yılından itibaren bu ülkede bir Başbakan bile olmayacak. Yine bir parlamento olacak ama seçimlerin ağırlık merkezi, Meclis’ten ya da siyasi parti yapılanmalarından ziyade adaylara kaymış olacak. 2019’da kaybeden de, kazanan da partiler değil yani, “liderler” olacak.

Onu da bırakın, herkes işini harika yapsa bile, 15 yıllık bir yorgunluğu olan bir yapı AK Parti, dolayısıyla yarışa girecek adayların önünde yüzde 50+1 gibi çok yüksek bir çıta olduğunu düşününce gelinen noktayı çok tuhaf karşılamıyorum, hayırlara vesile olmasını umuyorum.

#​Cumhurbaşkanı Erdoğan
#Melih Gökçek
#Kadir Topbaş