Atatürk değil, Atatürkçü görünümlü şirretler

04:002/08/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Özlem Albayrak

Olayı biliyorsunuz, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde, Mehmet Malbora adlı şahıs Atatürk büstüne büyücek bir orakla saldırdı.Güvenlik güçleri şahsı kısa sürede etkisiz hale getirdi; ama en fazla bir “provokasyon” olarak değerlendirilebilecek, “adam bir meczup işte” denilip geçilebilecek olay kısa süre içerisinde büyüdü, köpürdü; önce sosyal medya sonra da konvansiyonel medya aracılığıyla memleketin gündemine oturdu.Ardından “Atatürk olmasaydı…” başlıklı, “nankörlük yapmayın” içerikli kınamalar, esefler,

Olayı biliyorsunuz, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde, Mehmet Malbora adlı şahıs Atatürk büstüne büyücek bir orakla saldırdı.


Güvenlik güçleri şahsı kısa sürede etkisiz hale getirdi; ama en fazla bir “provokasyon” olarak değerlendirilebilecek, “adam bir meczup işte” denilip geçilebilecek olay kısa süre içerisinde büyüdü, köpürdü; önce sosyal medya sonra da konvansiyonel medya aracılığıyla memleketin gündemine oturdu.

Ardından “Atatürk olmasaydı…” başlıklı, “nankörlük yapmayın” içerikli kınamalar, esefler, parmak sallamalar ve tehditler aldı sırayı. Büyük ihtimalle meczup olan bir tek kişinin yaptığı eylem, yine milyonlarca Müslümana maledildi, olayın toplumsal bir tabanı varmış gibi gösterildi. Toplumun muhafazakar bölümü, Atatürk büstlerine ya da heykellerine bu şekilde saldırmak istiyormuş gibi, Atatürk ilkeleriyle bir derdi varmış gibi gösterildi. Toplumun muhafazakar olmayan kesiminde bir hassasiyet oluşturulmaya çalışıldı.

Biz bu tiyatroyu 28 Şubat döneminde görmüştük oysa. Yaşı yetenler hatırlar, yaşam tarzı ve laiklik üzerinden koparılan fırtına ve Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz adlı karakterlerle sahneye sürülen oyun yüzünden başörtülüler yolda yürüyemez oldu, cumaya gitmek suç haline getirildi, namaz kılmak affedilmez bir kabahate dönüştü, İmam Hatiplilere haniyse terörist muamelesi yapıldı, üniversiteler bütün dindarların yüzüne kapatıldı, devlet dairelerinin ise, zaten önünden geçemezlerdi.

Bunları biz unutmayız, birileri tarafından tutulmuş üç oyuncu bahane edilerek bu ülkede post-modern darbe yapıldı, dindar kesimler o kadar yalnızlaştırıldı ki, normalde asla güvenmedikleri ve güvenmeyecekleri Fetullahçılarla –gerçi o dönem yılan oldukları da bilinmiyordu ya- denize düşen yılana sarılır misali “en azından başları secdeye gidiyor” diye yakınlaştı, yakınlaşmak zorunda bırakıldı.

Aslında kimsenin Atatürk’le bir derdi yoktu oysa; nitekim Atatürk bu ülkenin Kurtuluş Savaşı'na önderlik etti. Vatanı kurtarmak için, bu ülkenin evlatları olan Mehmetçik savaştıysa bile Atatürk de Mehmetçiğe kumandanlık etti. Tüm imparatorluklar birer birer çatırdayarak çökerken, Osmanlı’dan geriye kalanlardan bir ulus kurmayı denediği ve başarılı olduğu için Atatürk suçlanabilir mi? Sanki o dönemde ulus-devlet modelinden başka bir seçenek mi vardı?

Aslında kimse, Atatürk’ün getirdiği yenilikler ve ilkelere uyum sağlamada da büyük sorun yaşamadı. Sözgelimi -istisnalar vardır elbette-, ne seçme seçilme hakkından vazgeçecek, araba kullanma hakkından feragat edecek kadın bulunur bu topraklarda, ne de fese, şalvara geri dönmek isteyecek bir erkek. Ne eski yazıyı geri getirelim diyen çıkar, ne de eski gelenekleri… Monarşi ise herkesin gözünde sadece uzak bir tevatür gibidir… En ileri gideni bile, “Osmanlı ailesine saygı gösterilseydi, yabancı diyarlarla yaşamak zorunda bırakılmasalardı iyi olurdu” diye ilenir, ötesi neredeyse yoktur.

Ama kendine Atatürkçü diyenlerin yaptığı şirretlikler, küstahlıklar, terbiyesizlikler ve kabalıklarla bir derdimiz oldu, bu toplumun dindarları olarak. Zira, yaşadığımız süre boyunca Atatürk’ü kendine kalkan edinerek kadınların başörtüsüne el uzatanlarla, dindarları zımni ya da açık şekilde aşağılamaya çalışanlarla, Atatürk’ü kullanarak tüm dini gösterenleri sosyal hayattan kazımak isteyenlerle, Atatürk değerlerini kullanarak darbe yapan ya da yapanları destekleyenlerle tanıştık ve tanışıyoruz işte...

Bunca yıldan, bunca tecrübeden sonra hala üstelik...

28 Şubat’taki Fadime Şahin olayı üzerinden darbe yapmakla; Atatürk ilkelerini ileri sürerek, belki de parayla tutulmuş birinin bir Atatürk büstüne saldırmasını tüm dindarlara mal etmeye kalkışmanın, bir ya da iki eylemi gerekçe göstererek kampanyalar filan düzenleyerek toplumsal hareket başlatmaya çalışmanın hiçbir farkı yok çünkü.

On milyonlarca kişiden oluşan koskoca bir toplumsal katmanı/kesimi/sınıfı bir ya da iki kişinin yaptığı eylem üzerinden mahkum etmeye çalışmak, başlıbaşına büyük terbiyesizlik, şirretlik ve küstahlık zaten. Ama zaten kendine Atatürkçü diyenlerin bu hakları hep vardır değil mi? Sen bir eleştiri yaparsın, o küfür eder; sen giyinirsin, o müdahale eder; sen okumak istersin, o önüne geçer.

Hiçbir zaman iktidara gelememiş olmaları sorun değildir, onlar hep güçlü olanlardır… Gerekirse bir kişinin eylemi üzerinden darbe yapar, toplumsal karışıklık çıkarmaya kalkışırlar. Bu yüzden kendilerini kafaca geliştirmeye gerek bile duymazlar, tutacağını umarak, 20 yıl önceki senaryoları yeniden ve yeniden sahneye koyarlar.

Bize de onların zavallı hallerine gülmek düşer…

#Türkiye
#Şanlıurfa