Zamanı işaretleyen vakitler, vakitleri işaretleyen sesler

04:0014/07/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Ömer Lekesiz

Zaman, şeylerin etkisinden müstağni olarak, suları kıskandıracak bir süreklilik ve dinginlikle akar gider.Onu ancak nispet kurma yeteneğiyle ve sayısal değerler icadıyla kendi hayatına iliştirebilen insan, onun biteviye oluşu ve akışı karşısındaki edilgenliğini, adeta içinde yüzdüğü denizde soluk almak için arada bir başını suyun üstüne çıkarırcasına, yapabildiği iradi ya da gayri iradi hareketlerle etken hale getirebilir ki, bizimvakitdediğimiz şey de buna karşılık düşer.Daha farklı bir ifadeyle

Zaman, şeylerin etkisinden müstağni olarak, suları kıskandıracak bir süreklilik ve dinginlikle akar gider.

Onu ancak nispet kurma yeteneğiyle ve sayısal değerler icadıyla kendi hayatına iliştirebilen insan, onun biteviye oluşu ve akışı karşısındaki edilgenliğini, adeta içinde yüzdüğü denizde soluk almak için arada bir başını suyun üstüne çıkarırcasına, yapabildiği iradi ya da gayri iradi hareketlerle etken hale getirebilir ki, bizim
vakit
dediğimiz şey de buna karşılık düşer.

Daha farklı bir ifadeyle söyleyecek olursak: Adına zaman dediğimiz o som akışta, hayatımızın bir nişanesi, özel işaretlemesi olarak yapabildiğimiz hareketleri, vakit olarak tesmiye ederiz ki, vakitler de bu bakış açısına göre insanların, inançların, düşünme tarzlarının sayısına denk bir çokluğun, zamandan çıkması (halk) ve tekrar zamanda tevhit (cem’) olması anlamına gelir.

Kastettiğimiz hareketin en geneli (kuşatıcı olanı) ise sestir.

Çocuğun ağlaması süt ihtiyacının; darlığa düşenin feryadı, imdat talebinin, nutuk / vaaz / sohbet bilgilendirmenin ve nasihatin; ders zili eğitilmenin, çan, boru sesi, ezan nidası ibadetin; şimşek, yıldırım ve gök gürültüsü yağmurun, selin; toprağın uğultusu depremin, su dalgalarının sesi fırtınanın... vaktidir.

Nefesin ses ile vuslatı olan kelime
ise, kastettiğimiz hareketin genellik yönünden ikinci derecedeki görüngüsüdür.

“Kelime ki, Allah’ındır, O’nu söyleyiş, O’na söyleniş, O’na yöneliş, O’na İsa oluştan.

Kelime ki, tezahürdür Meryemce süzülüşten.

Kelime ki; ilk ayrı düşen, yarılan, yarıldıkça paramparça kanayan.

Kelime ki; saklayan ve açıp saçan, önce örten, örtündükçe soyunan.

Kelime ki; aşkın kadehi, sır kılıcının narin kını.

Kelime ki, tecellidir, tecelli-gahtaki ışıyıştan.

Kelime ki, Kur’an’dır, bir kaynakta toplanıştan.

Kelime ki, Furkan’dır, bir kaynaktan yayılıştan.

Kelimi ki, işarettir, işaret edileni işaretleyen.

Kelime ki, işarettir, tüm işaretlerin yok oluşundan.

Kelime ki, bir küheylan koşusudur, kemendi bekleyerek süren bitimsiz bir koşuştan.

Kelime ki, ciğersöken, söktüğü ciğerden sökülenlerle erişilen bir doğuruştan.

Kelime ki, dilin tam orta yerinde hadsiz nimetlere duruştan.

Kelime ki, Mühr-ü Süleymanla vurur gibi benliğini kendi hikâyesine vuruştan.

Kelime ki, ok, hedefteki tek yüreğin tam orta yerini buluştan.

Kelime ki, zehir, bir akrep zehri gibi aşkı aklın tüm kıvrımlarına yayıştan.

Kelime ki, dilin nazarı, muhatabında zelzeleye neden oluştan.

Kelime ki, tüketmek zamanı ve mekanı, bir imkan olarak tüm imkanların yerini tutuştan.

Kelime ki, ad ve eylem, zikirle tüm adları, eylemleri donduruştan.”

Bu bağlamda, aynı zamanda bir kelime olan zaman da, kulluk fiillerinin tamamını ihtiva etmesi yönünden namazdır ve namazın kapsayıcı adı da zikirdir, yani ses ile fikirde tutmadır (bkz.: Haşr Suresi, 59:1).

Ancak özel (bir şeriatla mukayyet) ibadetler (ahiret sorgusunda “yaptım, yapmadım” şeklindeki kul iradesinin beyanı tahtında) vakte ihtiyaç duyar. Nitekim, bizler de bu bakımdan, namaz için vakit kelimesini kullanır ve ezanın vaktini de onun vaktinden haberdar edilmenin vakti sayarız.

Burada, yarın itibariyle üzerinden bir yılın geçmiş bulunacağı 15 Temmuz’un da en etkin hatırlatması olarak zihinlerimize kazınan
salâ
için özel bir bahis açmak ihtiyacındayım.

Salâ, kelime manasıyla secde ve secdenin olduğu ibadet demektir. Salâyı, bu manasından mülhem olarak ıstılahi kullanımımız ise, öncelikle secde edilerek yapılacak toplu bir ibadetin (Cuma günü cem olmanın) vaktini haber verecek olan ezanın işaretlenmesine denk düşer.

İkinci olarak salâya, Hz. Peygamber’in nübüvvetinin süreklik içinde geçerliliğini de vurgular şekilde, ona olan teşekkürümüzü ifade etme fiili olarak vefat vakitlerinde başvururuz.

15 Temmuz salâlarının, özel bir vaktin habercisi ve giderek onun simgesine dönüşmesi ise bir direniş deneyiminin, istiklal talebinin, millet olma şuuruna ermenin, Hz. Peygambere salavat ile birleştirilerek, ses düzeyinde görünürlüğe çıkartılmasıdır.

Bu çıkarılışın, hem bir vakti (zihinlerde kökleşecek şekilde) işaretlemesi, hem de ancak böylesi bir vakitte erişilebilecek şehadetlerin hüznünü pekiştirmesi ise ayrıca ele alınması gereken, örneği az bulunur çift katlı bir durumdur.

Zaman akar, vakit tahakkuk eder, bir ses direnişe çağırır, adı salâ olan bir salavat nidası kelime kelime serpilir üstümüze ve şehid şehid ekilir toprağa bedenler...

“15 Temmuz’u özetlemek” denildiğinde, tutunduğum tek özet budur işte!

Bir istiklal direnişinin vakti ve o vakti işaretleyen salâlardan yağan hüzünde hıçkırık sesleri...

#Zaman
#Vakit