N
ve
imzasını taşıyan
Tasvir – Teori ve Pratik Arasında İslam Görsel Kültürü
adlı kitap, geçtiğimiz günlerde
arasından çıktı.
Tasvir kitabı, iki yazarın, 2010 yılında
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi
’nde,
Tasvir, İkonoklazm, Yasak ve Gelenek Çevresinde İslam Sanatı Üzerine Yapılan Tartışmaları Değerlendirmek
başlığı altında yaptı(rdı)kları ve bilahare
İslam Sanatı ve Sanat Düşüncesi Araştırma Atölyesi
adı altında sürdürdükleri uzun soluklu ve yoğun bir çalışmanın ürünü.
Atölye hakkında ilk kez, ilgili verimlerinin,
Tasvir: İslam Görsel Kültüründe Yasak, Gelenek ve Pratikler
başlığı altında altında, yine BİSAV’da görücüye çıkarıldığı öğrenci sempozyumu vesilesiyle bilgi sahibi olmuştum.
ile (konuşmalar esnasında sıcağı sıcağına yaptığımız fısıltılı değerlendirmeler eşliğinde) birlikte izlediğimiz bu sempozyumu, sonuç itibariyle çok verimli bulmadığımızı hatırlıyorum. Nedeni ise, ilgili sunumlarda, Çamdereli’nin Batı sanatı, benim de Tasavvuf terminolojisi açısından tespit ettiğimiz eksikliklerdi.
Bu kitaba alınmayan ve önsözündeki dipnotta ayrıca yayıma hazırlandığı bildirilen, Taşkent’in
İslam Görsel Kültürüne Kuramsal Bir Bakış ve Oliver Leaman’ın 11 Büyük Hatası
başlıklı sunumunu ise, daha başlığında
terimiyle
ayrımını zorunlu kılan
bir bakışı dayatması ve
Leaman’ı eleştirirken bile adeta yegane otorite yerine koyması
nedeniyle yadırgamıştık.
Taşkent’in o sunumunu parantez içinde alarak, şimdi Tasvir kitabına baktığımda, öncelenen meselenin sağlam bir konuma yerleştirdiğini görerek memnuniyet duydum:
“19. Yüzyıl'da oryantalist araştırmacılar öncülüğünde başlatılan tetkikler ve yapılan yayınlar, gerek Batı’da gerek İslam coğrafyasında, İslam medeniyeti ve sanatı hakkında bazı kabullerin ve kanaatlerin yerleşmesinin vasatını oluşturmuştur. Görsel olan merkeze alındığında bu yaklaşım, İslami olanın bütünüyle tasvirsizliği, imgesizliği önerdiği iddiası ile formüle edilebilir. Bu kitabın hazırlanmasının nedeni, kısaca yukarıda ifade edilen iddiayı, İslam sanatı ve görsel mirası tanıklığında tartışarak bu iddianın doğruluğu ve geçerliliği hakkında sağlıklı bir kanaate varma isteği olarak tanımlanabilir.”
Bu mesele, Tasvir kitabında ilahiyat, felsefe, düşünce ve uygulama şeklindeki dört ana başlıkta işlenirken, dolayısıyla nazariyat, fıkıh, kültür, mekan ve doküman düzeyleri açığa çıkarılmaya çalışılmış.
Bundan hareketle Tasvir kitabının hakkını öncelikle teslim edeyim: Gerek atölye ve sempozyum gerekse kitaplaşma aşamalarıyla
ve hangi eleştirilere muhatap olursa olsun,
her zaman değerli olacaktır;
muhtevası itibariyle, aşağıda şimdi söylemeye çalışacağım bir husus gibi, diğer hususlarda da düşünülen ilgili kimi eksikliklerin ortaya çıkmasına vesile olması ve orada işlenen kimi görüşlerin yeni tartışmalara zemin oluşturması bakımından da söz konusu değeri aşınmayacak, bilakis zaman içinde artmaya devam edecektir diye umuyorum.
Bu manada benim söylemek istediğim husus ise, İslam Sanatları / İslam Görsel Kültürü inceleme, araştırma ve eleştirilerinin, Batı sanat ve düşüncesinin içinden geçen (bu konularda eğitimli olan) Müslümanlarca yapılıyor olmasının da bir sorun olarak dikkate alınmasıdır.
Ki, İslam sanatının anlaşılmasının sağlanması, yeniden sevdirilmesi ve tutundurulması şeklindeki pragmatist bir yaklaşımı da ihtiva edebilen bu husus, benzerleriyle rekabet kaygısını tetikleyerek, konuya
erteletecek, engelleyecek ve giderek gereksizleştirecek hale gelebilir.
İçeriden derken şunu kastediyorum: Tasvir kitabında da olduğu gibi, ilgili çalışmaların neredeyse tamamında Batı ikonografyasını konu edinmek ve bunun üzerinden İslam ve Hıristiyan sanatlarını karşılaştırmak bir alışkanlık haline gelmiştir. Oysa ki, Tasvir meselesi öncelikle
anlaşılmalı ve bunun için de
(hilkati) ile
suretlendirmenin kültürel doğası
(imge üretimi ve imhası) üzerinde uzlaşılabilir bir sonuca varılması gerekir.
Sonrasında, ille de bir karşılaştırma yapılacaksa, İslam sanatı (zihniyet planında) Hıristiyan sanatından önce, Yahudi sanatıyla karşılaştırılmalıdır. Nitekim,
da, tasvir düşmanlığıyla idolleşmeye hizmet etme suçlamasında İslam ile Yahudiliği birlikte zikretmektedir (Bkz.:
, Çev.: Murat Erşen. Monokl, İst., 2012)
Öte yandan,
tasviri bile zaitleştiren
konusunda da İslam, Hıristiyanlığa değil Yahudiliğe yakındır (bkz.:
,
, Kabalcı, İst., 2012); hatta minyatürde üslup meselesinin incelendiği bir kitapta, Çin sanatının ele alınması, yine Hıristiyan sanatından önce gelmelidir.
Tasvir kitabındaki metinlere, bu vb. bağlamlardaki yazılarıma (nasip olursa) tekrar tekrar dönebileceğimi belirterek,
ve
başta gelmek üzere, kitabın yayımında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.