Küçük iç tahrikler büyük oyunun parçalarıdır

04:0015/09/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Ömer Lekesiz

PKK terör örgütüne yakınlığıyla bilinenCHP’li bir vekil, milletin meclisinde basın toplantısı düzenleyerek, terör örgütüne karşı etkili bir şekilde kullanılan SİHA’lardan çok rahatsız olduğunu açıkladığında,HDP’li Aysel Tuğluk’un Ankara’da vefat eden annesiHatun Tuğluk’un cenazesinde çıkan olayların zeminini hazırlamıştı zaten.Diğer bir söyleyişle, CHP’li vekilin “SİHA’larla teröristlerimin öldürülmesine son verilsin” dediği noktada, birileri de zikredilen cenazenin defnine “Buraya terörist cenazesi

PKK terör örgütüne yakınlığıyla bilinen
CHP’li bir vekil
, milletin meclisinde basın toplantısı düzenleyerek, terör örgütüne karşı etkili bir şekilde kullanılan SİHA’lardan çok rahatsız olduğunu açıkladığında,
HDP’li Aysel Tuğluk
’un Ankara’da vefat eden annesi
Hatun Tuğluk
’un cenazesinde çıkan olayların zeminini hazırlamıştı zaten.

Diğer bir söyleyişle, CHP’li vekilin “SİHA’larla teröristlerimin öldürülmesine son verilsin” dediği noktada, birileri de zikredilen cenazenin defnine “Buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz. Burası Ermeni mezarlığı değil” tepkisiyle müdahaleye hak kazandıklarını düşüneceklerdi ki, sonuç da zaten böyle oldu.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren, yine CHP eliyle aşındırılarak yok edilmeye çalışılan
biz
’in mahiyetinin ve değerinin tartışılmaya açıldığı,
yeni Türkiye’nin biz’inin nasıl olması gerektiği
ne dair görüşlerin beyan edildiği bir zamanda, zikredilen bu iki olayın peş peşe meydana gelmiş olması da üzerinde ayrıca düşünülmesi gereken bir husustur.
Cemal Kafadar
Hoca, aynı zamanda ana hatlarıyla biz’in serüvenini anlattığı “Kendine Ait Bir Roma, Diyar-ı Rum’da Kültürel Coğrafya ve Kimlik Üzerine” adlı kitabında,
Abdal Musa
’dan şu deyişi nakleder:
Kim ne bilir biz nice soydanız,
Ne bir zerre oddan ne hod sudanız
.

Cenaze meselesine gerek bu deyişten, gerekse halen aşınmamış olan ahlaki (törel) değerlerimizden baktığımızda, CHP’li vekilin zikrettiğimiz açık tahrikine de rağmen, orada yaşanan itirazı, tepkiyi uygun görmemiz asla ve asla mümkün değildir.

Öte yandan şu bir avuç toprak üzerinde, birlik ve beraberlik içinde,
biz olmayı
yeniden öğrenmeye çalışarak yaşamak, herkesten önce bize düşen bir görevdir ki, bidayetinden beri
biz’in düşmanı
olan CHP’lilere
bile
bunu öğretmek de bizim sorumluluğumuzdur.

Ancak bu hemen mümkün olabilecek, tez zamanda üstesinden kolayca gelinebilecek bir husus da değildir.

Çünkü on dokuzuncu yüzyılın başında, ulus devletlerin teşekkül ettirilmesiyle birlikte yıkılan biz anlayışı, yerini öncelikle kavmî saplantılara, ardından siyasal ideolojilere ve bunları temsil eden partilere, örgütlere bırakmış ve dolayısıyla millet, ümmet, devlet, vatan, yurt, teba... vb. kavramların mahiyeti de buna bağlı olarak büyük değişikliklere uğramıştır.

Görülen odur ki, bu kavramlara, mevcut şartları da gözeten biz anlayışıyla yeni içerikler yüklenmeden, yürüdüğümüz ve yürüyeceğimiz yolları aydınlatmak çok zordur.

Üstelik bu konu, sadece
misak-ı milli
den ibaret bir konu da değildir. Gerek Türkiye özelinde, gerekse şunca yıldır bir cadı kazanı gibi kaynatılmakta olan bölgemizde yaşananların doğru anlaşılması da buna doğrudan bağlıdır.
Örneğin,
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin, 25 Eylül’de düzenlemeyi planladığı referandumun, özellikle İsrail tarafından desteklenmesi,
Pentagon’un, Suriye’de gûyâ DEAŞ’la mücadele için aralarında YPG’nin de olduğu terör örgütlerine yaptığı silah yardımının 2.2 milyar dolara ulaşmasını sağlamak için adeta mühlet istercesine, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Meclisi’nden referandum kararını ertelenmesini talep etmesi... nedendir ve hangi potansiyel olayların habercisidir?

Yaşananlara bakarak son tahlilde şu kanaate ulaşıyoruz: Güney sınırımızda bir Kürt devletinin kurulması, öncelikle Türkiye’nin İslam dünyasıyla irtibatının kesilmesine, orta vadede o devleti kurduracak güçlerin Türkiye’yi oradan sıkboğaz etmelerine, 17/25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da başaramadıklarını bu sayede başarmalarına sebep olacaktır.

Dolayısıyla bir CHP vekilinin yukarıda zikrettiğimiz açıklaması ile Hatun Tuğluk’un cenazesinde çıkan olaylar ilk bakışta küçük şeyler gibi görünmelerine rağmen, Türkiye’nin kuşatılmasıyla ilgili malum operasyonla birlikte düşünüldüklerinde hiç de küçük değildir.

Çünkü hepsi sonuçta,
biz anlayışına mahsus son kırıntıların da ortadan kaldırılmasına
, başta din ve vatan kardeşliği olmak üzere en geniş tanımıyla
ümmeti ümmet yapan değerlerin tümüyle tasfiyesine yöneliktir.

Bu tasfiye gerçekleştiğinde ne olacaktır?

Her şeyden önce
Müslüman
kelimesinin hiçbir değeri kalmayacaktır.

Bu kelimenin olmadığı yerde ise biz anlayışı da zaten olmayacaktır.

Bu noktadan itibaren artık herkes, kendi ayağından asılabilecek birer koyuna dönüşecek ve İsrail, ABD, İngiltere kasabının haklarında vereceği hükmü bekleyecektir.

O halde, biz’in yeniden tesisi bağlamında kendi içimizde yumuşak başlı olmalıyız, ama kalbimize yöneltilen malum bıçaklara karşı da asla ve asla koyunluk etmemeliyiz.

Bu manada küçük iç tahriklerin, aleyhimize oynanmakta olan büyük oyunun parçaları olduklarını iyi bilmeli ve ısrarla herkese bildirmeliyiz.

#15 Temmuz
#FETÖ
#Barzani
#Referandum