Büyükkara’dan Çağdaş İslami Akımlar

04:003/09/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
Ömer Lekesiz

Arap Baharı’ndan bu yana, İslami olan veya (siyaseten) böyle nitelendirilen bir örgütler sağanağında yaşıyoruz. Nicedir, haber bültenleri çoğunlukla ya onların eylemleriyle ya da “özgürlük dağıtan süper gücün” onlara karşı yaptığı yeni saldırılarla başlıyor.Rejimin şiddetine en fazla muhatap olmasıyla tanıdığımızMısırveSuriye İhvanıbile, yeni zuhur ediveren onlarca grubun silahlı, siyasi ataklarıyla gölgelenirken, bunların hangilerinin İslami, hangilerinin uluslararası örgütlerin kontrolünde veya

A
rap Baharı
’ndan bu yana, İslami olan veya (siyaseten) böyle nitelendirilen bir örgütler sağanağında yaşıyoruz. Nicedir, haber bültenleri çoğunlukla ya onların eylemleriyle ya da “özgürlük dağıtan süper gücün” onlara karşı yaptığı yeni saldırılarla başlıyor.
Rejimin şiddetine en fazla muhatap olmasıyla tanıdığımız
Mısır
ve
Suriye İhvanı
bile, yeni zuhur ediveren onlarca grubun silahlı, siyasi ataklarıyla gölgelenirken, bunların hangilerinin İslami, hangilerinin uluslararası örgütlerin kontrolünde veya doğrudan onlar tarafından kurdurulmuş olduklarına dair yoğun bir bilgi kirliliğiyle de iç içe bulunuyoruz.

Hal böyle olunca, malumat kirliğinden arınabilmenin ve dolayısıyla at izine karışan it izini ayırabilmenin en sağlıklı yolu, uzun zamandır var olagelen İslami akımları, kimi farklılıklarına rağmen bunlardan biriyle şu ya da bu oranda ilişkili olan yeni yönelimleri bihakkın bilmekten geçer.

Bu manada
iyi bir çalışmanın
bilgisini paylaşmak istiyorum:
Çağdaş İslami Akımlar
.
Mehmet Ali Büyükkara
’nın imzasını taşıyan ve
Klasik Yayınları
’nın
İslam Medeniyeti Araştırmaları
serisinden çıkan bu kitap (5. basım, Mart 2017), yazarınca “daha ileri araştırmalarda zemin teşkil edeceği” umuduyla, öğrencileri için bir ders, araştırmacılar ve konun meraklıları için bir el kitabı şeklinde tasarlanmış.

Büyükkara’nın bu takdiminde ziyadesiyle mütevazı davrandığını benim söylememe gerek yok, kitabın muhtevası bunu göstermeye yetiyor:

Kitap, konun çok iyi temellendirildiği “İhya Hareketlerinin Doğuşu / Tarihi Arkaplan” başlıklı bir girişle, onu izleyen şu üç ana bölümden oluşuyor:

1-Gelenekçilik,
2-Islahatçılık,
3-Modernizm.

Bu tarz çalışmalarda, akımların birbirlerinden ayrılması ve onları en iyi temsil eden isimlerin seçilmesi zor aşılan sorunların başında gelir.

Büyükkara, bu konudaki gayret ve yönetimi şöyle açıklıyor:

“Akımları birbirlerinden nasıl ayırdık? Başka bir deyişle, akımları üç ana kategori olarak nasıl tespit ettik? Başlıca şu kriterleri esas alarak bu tespiti yaptığımızı söyleyebilirim: Dinin ana kaynaklarına bakışlar; dini geleneğe dönük tavırlar; din-siyaset ilişkilerindeki görüş ve tutumlar; İslam aleminin bugünkü ana sorunları hakkındaki tespitler ve önerilen çözümler; teşkilat karakterleri; liderlik tipolojileri; hitap ettikleri kesimlerin niteliği; odaklandıkları faaliyet biçimleri; üretim çeşitleri; Batı’ya karşı tavır alış şekilleri. Bu değerlendirmenin sonucunda üç farklı ana akımla karşılaştık.

Bütün bunları yaparken akımlar arasında geçişkenliklerin olabileceğinin tabii ki farkındaydık. Gelenekçi bir akım bünyesinde verdiğimiz bir organizasyonun ıslahatçı özellikler taşıyabileceğini, yahut siyasal ıslahatçı bir örgütün güçlü modernist eğilimlere sahip olabileceğini görüyorduk. Islahatçılığı ayrı bir akım olarak tanıtırken, aslında gelenekçi ve modernist oluşumların neredeyse tamamının ‘ıslah’ gayesiyle yola çıktığını da biliyorduk. Ancak belirttiğimiz gibi, bir oluşumun temel özellikleri hangi akımla daha çok uyuşuyor ise tarihi köklerini ve onları temsil eden kişilerin fikir ve duruşlarını da hesaba katarak o akımlarla irtibatlandırma yoluna gittik. Örneklendirmelerde doğruya yakın tabloyu büyük ölçüde çizebildiğimiz kanaatinde olduğumuzu burada belirtmeliyim.”

Büyükkara’nın belirttiğim bağlamda çalışmasından mutmain olması, okur olarak benim de bilgilenme yönünden mutmain olmamı sağladığına göre, çalışmadan murat edilen ilk maksadın gerçekleştiğine hükmedebiliriz.

Yukarıda, “malumat kirliğinden arınabilmenin ve dolayısıyla at izine karışan it izini ayırabilmenin en sağlıklı yolu” olarak gösterdiğim bu çalışmanın, çok önemli ve pratik bir faydasını daha zikretmeliyim.

Gerçek Hayat
’ta yer alan
başlıklıyazımda (3 Temmuz 2017),“Seksek Kuşağı olarak, şehid
Seyyid Kutub
’un (Rabbimizin rahmeti daima onun üzerinde olsun)
Yoldaki İşaretler
’inden ve bilahare
Fi Zilali’l-Kur’an
tefsirinden İslamı öğrendiğimiz ve İslami düşüncemizi (İslamcılığımızı) büyük oranda bunların içinden geçerek kurmaya çalıştığımız malumdur. Öyle ki, Kutub’un düşüncesinden baktığımızda, sistem (devlet) ile ilişkilerimiz çevresinde kendimizi tartışmasız bir günahkar olarak görüyor ve bundan kurtulmanın ilk yolunun da geleneksel Müslümanlar olarak nitelediğimiz kendi ailelerimizle çatışmadan, Cuma namazlarının terkedilmesiyle başlayan camiden (ve cemaatinden yani halktan) uzaklaşmadan geçtiğini sanıyorduk” şeklindeki bir itirafı paylaşarak, şu sonuca ulaşmıştım:

“Hal böyle olunca, ümmet eksenli (tümel) düşüncelere sahip olduğumuzu zannetmemiz, Müslüman olarak kendimizi aklamamıza (bununla bir teselli bulmamıza) o günlerde belki yeterli geldi ancak, mezkur probleme dair hiç bir yeni düşünce üretmeksizin, deyim yerindeyse teklif bolluğu içinde zihinsel patinaj yapmamızdan başka bir sonuca da evril(e)medi.”

Sözünü ettiğim fayda buna tabi bir faydadır; ilgili konularda düşünmemize, yeni sonuçlar üretmemize, en doğruya yürüyebilmemize dair bir fayda.

Mehmet Ali Büyükkara
’nın
Çağdaş İslami Akımlar
’ıyla, bize bu manada da çok gerekli bir feneri sunduğu kanaatindeyim.
#Mehmet Ali Büyükkara
#Müslüman
#Gerçek Hayat
#Arap Baharı