Ahlak ve mutluluk eğitiminde bir kilometre taşı: İbn Miskeveyh

04:0027/08/2017, Sunday
G: 17/09/2019, Tuesday
Ömer Lekesiz

Bu gazetenin okurlarıİbn Miskeveyh’in adını biliyorlardır; en azından ahlak ve mutluluk konularında katıldıkları sohbetlerden aşinadırlar onun adına ve kimi görüşlerine.Tam adı,Ebû Alî Ahmed b. Muhammed b. Ya‘kūb b. Miskeveyh el-Hâzin(v. 1030) olan İbn Miskeveyh, ahlak alimi, tarihçi ve filozoftur.Ebu Hamid el-Gazzali’den hemen (d. 1058),İbn Arabi’den (d. 1165) epey önce yaşamıştır.Adını bu iki zat ile birlikte anmamın nedeni, gereknurgereksevahdeti-i vücudmetafiziğinin, tasavvufi doktrinler olarak

Bu gazetenin okurları
İbn Miskeveyh
’in adını biliyorlardır; en azından ahlak ve mutluluk konularında katıldıkları sohbetlerden aşinadırlar onun adına ve kimi görüşlerine.
Tam adı,
Ebû Alî Ahmed b. Muhammed b. Ya‘kūb b. Miskeveyh el-Hâzin
(v. 1030) olan İbn Miskeveyh, ahlak alimi, tarihçi ve filozoftur.
Ebu Hamid el-Gazzali
’den hemen (d. 1058),
İbn Arabi
’den (d. 1165) epey önce yaşamıştır.
Adını bu iki zat ile birlikte anmamın nedeni, gerek
nur
gerekse
vahdeti-i vücud
metafiziğinin
, tasavvufi doktrinler olarak inşasında onların öncülü sayılmasındandır. Dolayısıyla İbn Miskeveyh’i okumak, el-Gazzali’nin, İbn Arabi’nin görüşlerine doğru bakılacak uygun pencere açmak demektir.

İbn Miskeveyh’in en ünlü eseri,
Tehzîbü’l-ahlâk
ve Tathüru’l-A’râk
’tır. Türkçe'ye ilk kez 1982 yılında,
Ahlaki Olgunlaştırma
adıyla çevrilen bu eserin yeni basımı,
Ahlak Eğitimi
adıyla 2013 yılında Büyüyenay Yayınları tarafından yapıldı (Çev.: Abdulkadir Şener, İsmail Kayaoğlu, Cihat Tunç.); onun ününün artmasını sağlayan bir diğer eseri de Haziran 2017’de Klasik Yayınları arasından
Mutluluk ve Felsefe
adıyla çıkan,
Tertîbu’s-sa‘âdât ve Menazîlu’l-Ulûm
adlı risalesidir.

İbn Miskeveyh, Tehzîbü’l-ahlâk’ı yazma amacını (eserinin girişinde) şöyle iletmektedir:

“Bu kitabı yazmaktan amacımız, kendimiz için, bütün davranışlarımızın, iyi olmakla birlikte kolay, sade ve meşakkatsiz olmasını sağlayacak bir ahlaka ulaşmaktır. Öyleyse bu ahlak, bir sanat ve öğretici bir düzenleme (yeni eğitim) ile hasıl olur. Bunun yolu da, öncelikle nefislerimizin ne ve nasıl bir şey olduğunu ve niçin yaratıldığını bilmemizdir. Yani nefislerimizin mükemmelliğini, amacını ve gereği gibi kullandığımız takdirde bu yüksek dereceye ulaşmamızı sağlayan güç ve melekelerini, bu düzeye engel olan şeyleri, kurtuluşa ermesi için nelerin nefislerimizi temizleyeceğini, nelerin onları kötülükle örterek zarara sürükleyeceğini bilmektir. Nitekim Ulu Tanrı şöyle buyurur:

‘Nefse ve onu biçimlendirene, sonra da ona iyilik ve kötülük yapma kabiliyetlerini verene ant olsun ki, nefsini arıtan kurtuluşa ermiştir, onu kötülükle örten kimse de ziyana uğramıştır (Şems Suresi, 91:7-10)’

Her mesleğin dayandığı ilkeler vardır ve o bunlarla varlık kazanır. Bu ilkeler de başka bir sanattan elde edilir. Oysa bu sanatlardan hiçbiri kendi ilkelerini açıklamamaktadır. Bunun içindir ki, o sanat ilkelerini amacımız bu olmadığı halde, kısaca ve toplu olarak belirtmek zorunda kaldığımız için okuyucunun (bizi) hoş karşılamasını dileriz. Dolayısıyla araştırmamızın amacı üstün ahlakı elde etmektir. Bu da mal, mülk, zenginlik, iktidar, başkasına egemen olma kavgası ya da barış ve antlaşma ile elde edilen gelip geçici, temelsiz bir şerefi değil, gerçek asıl şerefi kazandırır. Burada Tanrı’nın yardımıyla, bizde, ne cisim, ne cismin bir parçası, ne araz, ne de var oluşunda maddi bir güce muhtaç olan, duyularla algılanamayan yalın bir cevherin bulunduğunu açıklayacağız. Sonra da yaratılışımız ve yönetilişimizin amacını bildireceğiz.”

Bunlardan bakıldığında İbn Miskeveyh’in,
el-Muhâsibî
’nin (v. 857) aynı zamanda tasavvuf metafiziğinin temellendirilmesi planında başlattığı ahlak terbiyesi yazımını (bkz.:
er-Riâye
/ Nefis Muhasebesinin Temelleri, çev.: Şahin Filiz – Hülya Küçük, İnsan Yayınları, 1998) izleyerek, onu müstakil bir çalışma (eser verme) alanına dönüştürdüğü görülebilmektedir.
Bu manada İbn Miskeveyh,
El Kindî
(v. 873) ile başlayıp,
Ebû Bekir Râzî
(v. 930)
Farabi
(v. 950),
Yahya İbn Adî
(v. 974),
el-Gazzali
,
İbn Arabî
ve
Adudüddîn el-Îcî
’nin (v.1355) şerh yazma geleneğini de üreten
el-Ahlâku’l-Adudiyye
’siyle şekillenerek,
İslamî zihniyetin ahlak olarak suretini
oluşturan namlı isimler arasındaki en muhkem köprülerinden birisidir.
İbn Miskeveyh’in
Mutluluk ve Felsefe
’sinin neşir, tercüme ve incelemesi
Hümeyra Özturan
tarafından yapılmış.

Kitabın ilk kırk dört sayfasında yazarı ve eseri konusunda detaylı bir inceleme yer alıyor. Meraklılarının gerekli bilgiler için bu metne başvurmalarını salık verirken, ben oradan –hazır Kurban bayramının da eli kulağındayken- şu küçük bölümü alıntılamakla yetiniyorum:

Hususi Mutluluk
: Tek tek insan olmaları bakımından her bir insana özgü olan mutluluğa gelince o, ilim veya erdemli meslek (sınâ’at) sahibine özgü olandır. Onlar, ilim ve mesleklerdeki mertebeleri ölçüsünce, fiillerinden düşünce (re’y) ve ayırt etmenin gerektirdiği şeye göre sâdır olan hallerden dolayı bu erdemlerde farklılaşırlar. Muhakkak ki zenginin ve fakirin mutluluğu, durumlarına göre farklı farklı olsa da, fiillerin düzenlenmesinde müttefiktirler. Bu suretle, zenginin mutluluğu vermede ve malı vermek için ayırmasında ortaya çıkar. Yani bununla (malın) gerektiği yere, gerektiği şekilde, gereken kişiye sarf edilmesini kastediyorum.”

Bir ahlak terbiyecisi olarak İbn Miskeveyh’i okuyalım. Çünkü geçmişteki has düşünceleri iyi bilmeyen, kendi zamanına mahsus iyi düşünceleri kuramaz.

#Ahlak
#İslamiyet
#İbn Miskeveyh