Bizim mahalle

04:0013/12/2017, Çarşamba
G: 18/09/2019, Çarşamba
Mustafa Kutlu

Yahya Kemal 'Koca Mustâpaşa' şiirinde şunları söyler:(Zaten bir hikâyedir o şiir).“Gece şi’riyle sararken Koca Mustâpaşa’yı,Seyredenler görür Allah’a yakın dünyayı.”Güneş batar, ahşap semtin insanları evlerine çekilir, sessizlik hâkim olur, şair sanki 'hâtiften bir sada' duyar gibidir:“Gitme! Kal! Sen bu taraf halkına dost insansın;Onların meşrebi, iklimi ve ırkındansın.”Şair, sokakta yalnız, kederle düşünür:“Ne saadet! Bu taraflarda her ülfetten uzak,Vatanın fatihi cedlerle beraber yaşamak!..”Geç

Y
ahya Kemal 'Koca Mustâpaşa' şiirinde şunları söyler:
(Zaten bir hikâyedir o şiir).

“Gece şi’riyle sararken Koca Mustâpaşa’yı,

Seyredenler görür Allah’a yakın dünyayı.”


Güneş batar, ahşap semtin insanları evlerine çekilir, sessizlik hâkim olur, şair sanki 'hâtiften bir sada' duyar gibidir:

“Gitme! Kal! Sen bu taraf halkına dost insansın;

Onların meşrebi, iklimi ve ırkındansın.”

Şair, sokakta yalnız, kederle düşünür:

“Ne saadet! Bu taraflarda her ülfetten uzak,

Vatanın fatihi cedlerle beraber yaşamak!..”

Geç vakit semtine (Pera’ya) döner ve Koca Mustâpaşa gezisini düşünmeye başlar, şu neticeye varır:

“Nice yıl cedlerimiz kökleşerek bir yerde,

Mânevî varlığının resmini çizmiş havaya.

Ki bu gün karşılaşan benzetiyor rü'yaya.”

Doğrudur, biz de bugün maziye baktığımızda gördüğümüz manzara bir rüya gibidir. Neden acaba? Şair cevabı şöyle veriyor:

“Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.

Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;

Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;

Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.

Sızlatır bazı saatler dayanılmaz bir acı,

Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.

Ruh arar başka teselli her esen rüzgârda.

Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!”

(Şair köksüzlük derken idarenin, aydınların ve kendinin halktan ayrı düşen yönelişini eleştiriyor.)

Yahya Kemal “Türk İstanbul”u dolaşırken hep bir yabancılık çeker. Çünkü o da İstanbul kadar Paris çocuğudur. Bu yüzden onun şiiri 'Divan edebiyatının Avrupalılaşması'ndan ibarettir. Bununla beraber bize güzel ve sade Türkçe'nin kapısını açan medeniyetimizin âhengini taşıyan 'ses'i şiire yerleştiren, tarih şuuru veren, bizi biz yapan değerleri savunan da yine O’dur. Tıpkı talebesi A. H. Tanpınar gibi. Hüzün veren bir tecelli.

Bir Ramazan akşamı “Atik Valde’den İnen Sokakta” anlaşırken aynı yabancılığın kederini hisseder:

“Bir top gürültüsüyle bu sahilde bitti gün.

Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri,

Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.

Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!

Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı,

Hadsiz yaşattı ruhuma bir gurbet akşamı.

Bir tek düşünce oldu teselli bu derdime;

Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:

Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür,

Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.”

Yahya Kemal "ahşap İstanbul’da” dolaşırken ya biz şimdi hangi “gurbette” yaşıyoruz. Ceddimizin inşa ettiği İstanbul’u yıktık. Yerine abur cubur Avrupaî bir şehir kurduk gûya. Şimdi ceddimizden kalan eserleri (Ne semt var ne mahalle) birer müze gibi dolaşıyoruz.
Eski İstanbul nostaljisi yapmanın mânası yok. O ruh çoktan çekip gitti.
Peki ne yapmalı?
Oturup ağlayacak mıyız?
Hayır.

En azından rahmetli Turgut Cansever gibi gayrete gelmeliyiz. Bilge mimar seksen yaşında günümüzün şartlarına uygun bir millî ve yerli mahalle planı çizmişti. Her şeyi ile tam tekmil. Hiçbir karşılık beklemeden bunu bir şehrimizde uygulamak istiyordu. Maketi dahi vardı. Yeter ki bir yer gösterilsin.

Kimse oralı olmadı.
Şimdi bir Turgut Cansever’i ara ki bulasın.

Yine de heyecan veren bir haber beni bu yazıyı yazmaya sevk etti. Emlak-Konut TOKİ ile beraber bir semt kuruyor.

Adı: Bizim Mahalle.

Ben olsam Cansever’den kalan projeyi alır tatbik ederdim.

Bakalım bu girişim nasıl neticelenecek? İnsan merak ediyor. “Mahalle” geri mi gelecek?

Bizler 'mahalle çocukları', bilseniz o dünyayı nasıl özlüyoruz.
#​Yahya Kemal
#Mahalle
#Şiir