Cezaevine biri girer, koğuştakiler “Allah kurtarsın” dedikten sonra, yeni gelenin suçunu öğrenmeye çalışır.Her giren masumdur tabii. İftiraya uğramıştır. Kader kurbanıdır.En azından filmlerde böyle gördük.Allah gerçeğini göstermesin.Suçlar çeşit çeşit…Cinayet, hırsızlık, yaralama, gasp, soygun, tecavüz, terör…Bazıları ihtisas derecesinde.O kadar ki cinayet işleyen hırsızlık yapmaz.Hırsızlık yapan, kolay kolay diğer suçlara yönelmez.*Fakat bizim darbecilere bakıyoruz, hepsi bir arada.Olmaz bu kadar
Cezaevine biri girer, koğuştakiler “Allah kurtarsın” dedikten sonra, yeni gelenin suçunu öğrenmeye çalışır.
Her giren masumdur tabii. İftiraya uğramıştır. Kader kurbanıdır.
En azından filmlerde böyle gördük.
Allah gerçeğini göstermesin.
Suçlar çeşit çeşit…
Cinayet, hırsızlık, yaralama, gasp, soygun, tecavüz, terör…
Bazıları ihtisas derecesinde.
O kadar ki cinayet işleyen hırsızlık yapmaz.
Hırsızlık yapan, kolay kolay diğer suçlara yönelmez.
*
Fakat bizim darbecilere bakıyoruz, hepsi bir arada.
Olmaz bu kadar desek de az gelir.
Üstüne eklenecek başka suçlar da var.
Tehdit, şantaj, adam kaçırma, pornoculuk, casusluk…
Yeter mi?
Üstüne bir de yalancılığı, inkârcılığı ekleyin.
Her birini tek tek masanın üstüne koyun ve “Masa da masaymış ha” deyin, çekerse.
Baktınız ki masa çökmüyor, şunları da üstüne yavaşça bırakın:
İhanet, belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma, devlet malına zarar verme…
Tek başına yol kesme bile başlı başına büyük suç.
Bunların ilk işi köprüyü tıkamak oldu; hem de tanklarla.
*
Ankara’da Akıncı Üssü içinde yakalananlardan biri, “Hayvan belgeseli çekmek için orada olduğunu” söylüyor.
Hayvan nerede? Hangi hayvan? Belgesel nerede?
Bir diğeri, gecenin o vaktinde, “arazi bakmaya gittiğini” iddia ediyor.
Yüzde yüz yalan sayılmaz.
Gözünü diktiği, epey büyük bir arazi.
783.562 kilometre kare.
Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Mersin’e kadar.
Dünyanın en kıymetli yeri.
*
İstanbul Vatan Caddesi’nde Emniyet önündeki tankın içinden çıkan sevimli darbeci de evlere şenlik bir savunma düşünmüş, o küçücük beyniyle.
“Silah sesleri duyunca, korunmak için tankın içine girdim.”
Nasıl polis müdürüyse, silah sesinden ürküyor yabani at gibi.
İlk rastladığı tankın içine giriyor.
O nasıl tanksa…
Tanklar terk edilmiş araba gibi bir şey demek ki.
Korkan, içine girebiliyor.
“Peki, tankın içindeki askerler seni nasıl aldı oraya?” diye sorsak, ne diyecek, çok merak ediyorum.
Bir de üstünde asker kıyafeti var.
O kıyafet nasıl izah edilir?
Vallahi onu kendisi de merak ediyordur mutlaka.
*
Casus bozuntusu, gazeteci müsveddesi Can Dündar için “Tüccardır” diyen Avukat Ceyhan Mumcu’nun sözleri çerçevelik.
“Sen ben gitsek, Akıncı Üssü’ne alırlar mı?” diye soruyor.
Yanından bile geçirmezler.
Hele gece yarısı.
Yaklaşanı indirirler.
Parolayı sorduklarında bilemezsen, paçayı kurtarmak imkânsız.
Ama dersen ki parola “Hoca”, işareti de “Efendi”, işte o zaman bakmaya gittiğin araziden payına düşeni alırsın.
*
Mahkemeye gelirken “Hero” yazılı kıyafet giyen serseri darbeci, mesajını verdi vermesine ama sonu kötüye gidecek bir süreci başlatmış oldu.
İngilizce “Kahraman” demekmiş de, Zazaca “Eşek” demekmiş…
Aynı şey.
İngiliz’in kahramanı, Zaza’nın eşeğidir.
O kıyafet çok yakışmıştı böyle bakınca.
Şimdi teröristler için tek tip kıyafet düşünülüyor.
İyi fikir ama…
Cümlenin içinde Guantanamo geçince, şık durmadığını belirtelim.
O ismi hiç anmadan yapalım ne yapacaksak.
Ve turuncu olmasın kıyafetlerin rengi.
En güzeli kahverengi.
Açık koyu fark etmez.
#Mahkeme
#Vatan Caddesi
