Tuncay Özkan çıkmış Halk tv ekranlarına, yanında Uğur Dündar ve bir iki kişi daha, konuşuyorlar.
“İlk defa burada açıklıyorum” diyor Tuncay Özkan, “Bana sorarsanız, 28 Şubat’ta Erbakan hükümetini deviren, Fethullah Gülen ve adamlarıdır.”
Uğur Dündar, şaşırmış gibi yapıp soru soruyor:
“Hani Fethullah Gülen’e karşı yapılmıştı? 28 Şubat en fazla onları hedef almıştı?”
Tuncay Özkan açıklama getiriyor:
“Erbakan hükümeti düşmeden önce ‘Gitmelidir’ diye demeç veren de F. Gülen’dir. Hürriyet gazetesi orada, açılıp bakılabilir. Nerden söyleyecem. Şimdi ben haber müdürüyüm, Uğur Bey Genel Yayın Yönetmeni. Şimdi gazeteci dediğiniz adam, Müslüm Gündüz’ün yatak odasının kapısında beklemez. Fadime Şahin’in yatak odasının kapısında beklemez. Böyle bir görevimiz yok bizim. Böyle bir gazetecilik yok.”
Uğur Dündar araya bir açıklama ile giriyor:
“Üstelik gecenin bir yarısı.”
O ayrıntıyı yakalayıp devam ediyor öteki:
“Gecenin bir yarısı. Nereden geliyor bu görüntüler? Bunları polis çekip, gazetecileri çağırıp çok önemli operasyona gideceğiz diye çağırıp gazetecileri o kapılara çağıranlar. 28 Şubat’la ilgili olarak o ortamı hazırlayanlar polis müdürleridir.”
*
CHP milletvekili eski gazeteci Tuncay Özkan heyecanlı ama Uğur Dündar da en az onun kadar heyecan içinde. Yine kısa bir müdahalede bulunuyor:
“Yani düşünün, 28 Şubat’ı bir mağduriyet olarak öne sürenlerin ilk sarıldıkları argüman, Fadime Şahin’le Müslüm Gündüz. Şimdi bakın ne anlatacak Tuncay Özkan…”
Bu güzel pası alan bilir kişi olayın arkasının nasıl olduğunu da bildiriyor izleyenlere:
“Çağırdım muhabir arkadaşı. Dedim ki arkadaş sizin ne işiniz var Müslüm Gündüz’ün yatak odasında? Dedi ki istihbarat şube müdürü bizzat aradı. Burada çok önemli bir operasyon yapacağız, gelin dedi. Biz de gittik. Kim istihbarat şube müdürü? Sami. Hangi Sami biliyor musunuz? İzmir Emniyet Müdürü yapıldı da iki gün sonra Fethullahçı diye alındı şimdi içerde olan var ya işte o Sami.”
*
Duayen gazeteci (öyle diyorlar hep ondan bahsederken) Uğur Dündar, bir anda durumu kavramış oluyor ve karşılarında salon koltuklarında oturan kalabalığa ve ekranları başında onları izleyen 80 milyona seslenerek önemli bir açıklama daha yapıyor:
“Meğer bu baskını yaptıran, gazetecileri çağıran, 28 Şubat'ın zulmünü simgeleştiren bu olayın arkasında bir Fetöcü emniyet müdürü var.”
Bu önemli noktayı biraz daha aydınlatmak isteyen Tuncay Özkan, ayrıntıya girip devam ediyor:
“Nereye kadar geldi? İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne kadar geldi. Kastamonu, İzmir. Sonra İzmir’de hemen fark ettiler. Kiminle konuşuyor? ‘Polis abisi’ ile konuşuyor; bir memur. Fark ettiler, görevden aldılar. Sonra kim var? Ona buna Ankara’da talimat kim Recep Güven. Bu işin tezgâhında bulunan masada oturan kişi. Öteki kim. Ali Fuat.”
Eski Genel Yayın Yönetmeni, o dönemki haber müdürünün yirmi yıl sonra anlattığı bu ayrıntı üzerine hayret deryasına düşüyor:
“Vay vay… Bu da var mı?”
Eski haber müdürü, kısa bir “Evet.” İle karşılık verirken, Uğur Dündar “Ben de ilk defa duyuyorum.” diyerek noktayı koyuyor.
*
Şimdi hayret edenlere hayret etmek de güzeldir, önce bunu kaydedelim.
Tıpkı tenis izleyenleri izlemek gibi.
Kafaların bir o yana bir bu yana dönmesinden hoşlanır kimisi.
Bu duayen gazeteciler, yıllarını haber peşinde geçirmişler, gazeteler yönetmişler, televizyonlar kurmuşlar, programlar yapmışlar, haberin kokusunu üç kilometre öteden almakla övünürler de…
Bu gerçekleri yeni mi öğrenmişler?
Bunca yıl sonra mı açıklama gereği duymuşlar?
Bugüne kadar niye kimseye çıtlatmamışlar?
Bu rol yeteneğini nereden almışlar?
Pasta yapmayı kimden öğrenmişler?
Üstüne tüy dikmeyi de akıl etselerdi ne güzel olurdu.
*
Bir kenara not edin. Yirmi yıl sonra 15 Temmuz’la ilgili bazı gerçekleri de bu şekilde açıklayacaklardır ömürleri yeterse.
Lakin onların açıkladıkları ve laf arasında hayretten hayrete düştükleri konuları siz bugünden biliyorsunuz, yazıyor, okuyor, söylüyorsunuz.
Peki onların yirmi yıl sonra yaptıkları açıklamalar kimin ne işine yarayacak derseniz, hiç.
Tıpkı bugünkü gibi. (Yahut bize öyle geliyor.)
Zamanında, Hürriyet gibi bir gazetenin tepesinde yöneticiyken, bildiklerini o gün değerlendirmeyen ve bütün birikimlerini 28 Şubat’a çanak tutmak için kullananlar, yirmi yıl sonra itiraf ediyormuş gibi ortaya çıkıyorlarsa, bir bildikleri vardır mutlaka.
Saçı sakalı ağarmış koskoca adamlar, boş yere konuşacak değiller ya.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.