Devler ne zaman doyar?

04:0017/11/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Mehmet Şeker

Aylafilmi, ülkedeki mendil satışlarını ikiye katlayan bir yapım olmuş.Dünyanın her yerinde beğenilecek türden.En önemli tarafı, gerçek hikâyeye dayanması.Çok iyi biliyoruz ki bizim şişirme kahramanlara ihtiyacımız yok.Kendi hikâyelerimizi anlatabilsek yeter.*Türkiye 1951’de Kore’ye asker gönderdi.NATO’ya girişimiz o destek sayesinde gerçekleşti.AstsubaySüleyman’ın Kore’de bulduğu küçük kız, hayata onun sayesinde tutunuyor.Birbirlerine öyle bağlanıyorlar ki ayrılmaları imkânsız.Ancak hayatın mecburiyetleri,

A
yla
filmi, ülkedeki mendil satışlarını ikiye katlayan bir yapım olmuş.

Dünyanın her yerinde beğenilecek türden.

En önemli tarafı, gerçek hikâyeye dayanması.

Çok iyi biliyoruz ki bizim şişirme kahramanlara ihtiyacımız yok.

Kendi hikâyelerimizi anlatabilsek yeter.


*

Türkiye 1951’de Kore’ye asker gönderdi.

NATO’ya girişimiz o destek sayesinde gerçekleşti.

Astsubay
Süleyman
’ın Kore’de bulduğu küçük kız, hayata onun sayesinde tutunuyor.

Birbirlerine öyle bağlanıyorlar ki ayrılmaları imkânsız.

Ancak hayatın mecburiyetleri, yollarını farklı istikametlere yönlendiriyor.

Küçük kızın
‘Baba’
dediği
Süleyman
, ona söz veriyor.
“Mutlaka döneceğim.”
Ve hiç kimsenin unutmaması gereken bir cümleyi adeta çerçeve içine alıp diyor ki:
“Babalar verdiği sözü tutar.”

*

Ne var ki sözünde durmak sanıldığı kadar kolay değil.

İki ülkenin şartları,
Ayla
’nın gerçek isminin bilinmemesi,
Süleyman
’ın imkânları…

Bin türlü zorluk var.

O yüzden yıllar sonra kavuşabiliyorlar.

Yıllarca aramasına rağmen, ancak 47 yıl sonra iz bulunuyor.

Buluşma ise 60 yıl sonra.

Bu olayın filme aktarılması için de 66 yıl geçmesi gerekmiş.

*

Oyuncular çok başarılı.

Özellikle
Ayla
rolündeki küçük kız, sanki rol yapmıyor da gerçek hayatını anlatıyor bize.

Sahnelerin ne kadar etkileyici olduğunu görmek için filme seyretmek şart.

Başını sonunu bildiğimiz hikâye.

Haberlere yansıdığı kadarıyla,
Ayla
’yı da Astsubay Süleyman’ı da tanıyoruz.

Fakat olayın ana hatlarını bilmek başka, ayrıntısıyla içine girmek başka.

*

Dünyada milyonlarca çocuk savaş mağduru.

Annesini, babasını kaybedenler var içlerinde.

Kolunu bacağını kaybedenler var.

Ayla onlardan sadece bir tanesi.

Birkaç yıl önceyse bir de
Aylan bebek
vardı.

Botla kaçarken, denizde can veren ve minik bedeni sahilde bulunan.

Onu kucağına alıp taşıyan da bir astsubaydı.

Bir müddet ekranlarda izledik.

Gazetelerden takip ettik.

Sonra unuttuk.

Çünkü hayat devam ediyor.

*

Aylanlar, Muhammedler, Aliler, Ayşeler…

Kimi savaşta hayata veda etti, kimi başka ülkelere kaçarken can teslim etti.

Hayata tutunabilenler ise tarifsiz acılara dayanmak zorunda kaldı.

Organ mafyasının eline düşenlerin akıbeti meçhul sanılsa da aslında malûm.

Açlık çekenler var içlerinde.

“Şu kadar çocuk bir lokma ekmeğe muhtaç”
şeklinde haberlere konu olanlar, bir rakamdan mı ibaret?

Yalnızca istatistik açıdan mı bir değeri var?

Onların acısını kim dindirecek, kim yardım edecek?

Ne zaman yüzleri gülecek o masum yavruların?

Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz; pek çoğunun gündemindeyse bu sorular bulunmuyor.

*

Dünyanın devleri hep daha fazlasını yutmak isterken, Türkiye kendi gücüne oranla muhtaçlara yardım konusunda birinci sırada.

Yine de yetersiz, yine de yetersiz.

İnsan denen yaratık, hırsına yenik düştüğü müddetçe bu dünyadaki adaletsizlik devam eder.

Ve o devler hiç doyacak gibi görünmüyor maalesef.

#Devlet
#Siyaset