Savaş olur, iki ordu karşı karşıya gelir, çarpışırdı.
Kılıçla, tüfekle, topla, süngüyle…
Üstün gelen taraf, galibiyetin şerefini kazanır, toprak kazanır, ganimet kazanırdı.
Ne yazık ki dünyanın savaşsız geçen yılları, parmak hesabıyla yapılabilecek kadar az.
İnsanlar sürekli birbiriyle didişmiş…
Devletler sürekli birbiriyle çarpışmış.
*
Yıllar, asırlar geçse de bu çatışma ihtiyacında, hiç azalma görülmedi.
İnsanın üstün olma merakı yüzünden, sahip olma arzusu yüzünden…
Zamanla savaşın şekli değişti.
Tanklar, uçaklar, bombalar devreye girdi.
Kazanmakla kaybetmenin sonuçları önceki dönemdeki gibi devam etti.
Son dönemde ise savaşın şeklindeki değişme hızlandı.
Doğrudan savaşmaktan kaçınan büyük ülkeler, taşeron örgütler, çeteler kullanmaya başladı.
Terör böyle büyüdü, yayıldı.
Yoksa üç beş tane çapulcunun, koskoca devletlere karşı meydan okuması nasıl mümkün olabilir?
*
Savaş her şekilde kötüdür elbette.
Ama ondan beteri terör.
Düşman da olsa, karşısındakini bilmek ister insan.
Mertçe çarpışmak bile bir meziyet haline geldi, bugünün dünyasında.
Terör, çoğu zaman o mertliği göstermiyor.
Ansızın patlayan bir bomba ile masum sivillerin ölmesi, kabul edilebilir bir çarpışma tarzı değil.
Savaşın da bir ahlâkı var ve bunu terör göz ardı ederek, sıradan insanlara saldırıyor.
Fakat terörden de kötüsü var.
“O da neymiş?” demeyin, çok iyi biliyorsunuz.
Defalarca yaşadık.
Kimse bizim kadar tecrübeli değil bu konuda.
Darbeden bahsediyorum.
*
Darbedeki rezillik, o kadar aşağılık bir durum ki elinde silah gücü bulunan asker veya polisin veya hepsinin birden, kendi milletine karşı güç kullanarak yönetimi ele geçirmesi.
Savaşta düşmana silah çekilir, düşmana saldırılır…
Darbedeyse kendi milletine.
İşte hainliğin, şerefsizliğin dik âlâsı.
*
Bugüne kadar bizde darbeler hep göstere göstere geldi.
Davetiyelerle geldi.
Gelsin artık nidaları eşliğinde geldi.
Olgunlaşması beklenerek ve sağlanarak geldi.
Plan program dâhilinde geldi.
Geldiğinde kimse “Bu da nereden çıktı?” demedi.
Yolu gözlenen, geldiği zaman hayret edilmez ki.
*
15 Temmuz da çok dillendirildi.
Profesör görünümlü şahinler, ekranlara çıkıp “Şimdi albay olmak vardı” güzellemelerine başladılar.
‘Bunlar’ dedikleri seçilmiş iktidardakilerin başına neler geleceklerini anlatan adamlar ve kadınlar, her kanalda, her gazetede karşımıza çıkar oldu.
Bir tek gününü söylemediler.
Herkes birbirine köşede bucakta fısıltıyla “Bunların hali çok fena olacak” diyordu. “Hepsi kaçacaklar. Hesap verecekler. Kafalarından vurulacaklar. Asılacaklar.”
Her biri meşrebine göre bir ceza kesiyordu ‘bunlar’a.
Sonunda bunlar durdu, onlar papazı buldu.
*
Şu günlerde yeni bir darbe ihtimalinden söz ediliyor.
İsteyen buyursun gelsin.
Arzu ettiği gibi kalkışabilir.
Biz buradayız.
Allah’ın izniyle, her zaman burada olacağız.
Adresimiz belli: Türkiye.
Neresi diye uzatmaya gerek yok: İçi.
Şehir, köy, kasaba fark etmez.
Her zaman hazırız; 7/24...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.