Bu defa sınırı biz çizeceğiz

04:0019/09/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Şeker

Türkü dinlemeyi eğlenmek ve hoş vakit geçirmekle ilişkilendirenler, kesinlikle yanılır.Sadece o değildir.Bazen insanın gözleri dolabilir.Boğazı düğümlenebilir.Tek cümle söylemeye mecali bile kalmaz.Bir ihtimal tek kelime çıkar ağzından, sadece ‘Allah’ der.O da ya duyulur, ya duyulmaz.Öyle sözleri vardır ki bazı türkülerin, dinleyenin ciğerini yaralar.Mesela…“Bir derdim var, bin dermana değişmem” benim için öyle.Vaktiyle ilk söylemiş olanla, o an söylemekte olanın gönlü aynı frekansta buluşmuşsa,

Türkü dinlemeyi eğlenmek ve hoş vakit geçirmekle ilişkilendirenler, kesinlikle yanılır.

Sadece o değildir.

Bazen insanın gözleri dolabilir.

Boğazı düğümlenebilir.

Tek cümle söylemeye mecali bile kalmaz.

Bir ihtimal tek kelime çıkar ağzından, sadece ‘Allah’ der.


O da ya duyulur, ya duyulmaz.

Öyle sözleri vardır ki bazı türkülerin, dinleyenin ciğerini yaralar.

Mesela…

“Bir derdim var, bin dermana değişmem” benim için öyle.

Vaktiyle ilk söylemiş olanla, o an söylemekte olanın gönlü aynı frekansta buluşmuşsa, dinleyen de aynı yerden dinliyorsa, ateş düşmüş gibi yakar.

Devamında bir mısra daha gelir:

“Benim yaralarım ‘tuzum tuzum’ der…”

Ve ateş büyür.

Bu hisse ortak olana selam.

*

O nasıl bir yaradır ki, tuza hasret.

O nasıl derttir ki derman aramaz.

Aramayı geçtik, bin dermana değişmez.

Derdi verene şükürler olsun.

*

Kerkük desem.

Erbil desem.

Musul desem.

Ortak derdimizin kodlarından bahsettiğim hemen anlaşılır.

Gözümüzün önüne sınırlar gelir, ızbandut gibi dikilir.

Eloğlunun çizdiği…

Hemen Abdurrahim Karakoç’u hatırlarız.

“Ellerin yurdunda çiçek açarken

Bizim il’e kar geliyor gardaşım

Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?

Dar geliyor, dar geliyor gardaşım…”

*

Endişeye hiç lüzum yok.

Kimse gönlümüze sınır çizemez.

Eloğlunun kullandığı, kâğıttan ibaret.

Gönlümüz kâğıt mı?

*

Derdimizin yüzölçümü o kadar geniş ki…

Gözümüzü kapatıp haritanın herhangi bir yerine parmağımızı koysak, orada mutlaka çektiği zulmün son bulması için bizden medet umanları görürüz.

Karakoç’un on yıllar önce söylediği, sanki bugüne ait.

“Üç aylık bebekler tutuldu taşa,

Düşmanlar geriden eyler temaşa.

Yaratan böylesin vermesin başa,

Zor geliyor, zor geliyor gardaşım...”

*

Bebeklerin, yaşlıların, kadınların hatta hamile olanların bile kurşunlandığı, acımasızca katledildiği diyarlarda olan biteni günü gününe takip ederken, yediğimiz lokmanın, içtiğimiz suyun tadına varmak mümkün mü?

Çaresiz halde el açıp yalvaran kardeşlerimizi hatırlayınca, onların çok uzun zamandır çilelerinin bitmediğini bilince, burada gülüp eğlenmek bize haram değil midir?

İnsafsız düşmanların, keyif içinde seyrettiği manzara, bizim için işkenceden farksız.

*

Üstat Mehmet Özbek, mum gibi yanan Kerkük için ne diyor?

“Bir diyar mezar olsun

Kalmasın yâd elinde…”

Daha ne kadar katlanacağız?

Yürümekse yürümek, koşmaksa koşmak.

Her türlüsüne varız.

Bu defa sınır çizmek için eline kalemi alan biz olmalıyız.

İstemeyen geri dursun.

#Kerkük
#Musul
#Erbil