17/25 Aralık sürecinin sıcak günleri…
2014 Ocak ayının ortaları…
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’la birlikte Japonya-Singapur-Malezya’yı kapsayan Uzakdoğu turundayız.
Fiziken çok uzaklarda olsak da, hepimizin aklında Türkiye var.
Türkiye’nin aklında ise Erdoğan.
Arada 5/6 saat zaman farkı olduğu için memleketteki gazetelerin, Erdoğan konuşursa diye baskı beklettiği haberleri geliyordu.
Başbakan da sanki bu meraklı bekleyiş sürsün diye düşünüp üç gün boyunca ülke gündemi ile ilgili tek kelime etmedi.
Nihayet gezinin son ayağı olan Malezya’da bir salonda oturduk, soru cevap faslına geçtik.
Oturmadan önce Lütfullah Göktaş, benim de aralarında yer aldığım televizyon temsilcilerini sıkı bir şekilde uyardı.
Haberin gazetelerde yayınlanmadan önce televizyonlara geçilmemesini rica etti.
Bu şu demekti:
Orada konuşulanlar en az yarım gün mahrem kalacaktı.
Anlayışla karşıladık.
Öbür türlü gazete temsilcilerinin orada bulunması anlamsız hale gelirdi.
Tayyip Bey konuşmaya başladıktan bir süre sonra, Lütfullah Göktaş’ın yanında oturan bir başka danışman, biraz telaşlı bir şekilde cep telefonundan bir şeyler gösterdi.
Konuşma devam ederken araya girip durumu anlattı.
Erdoğan’ın on dakika önce orada kullandığı bir cümle, Twitter da, üstelik sahte bir hesap tarafından servis edilmişti.
Sonra sükunet içerisinde konuşmaya devam etti.
Tabii o, sakinliğini korusa da, salonda buz gibi bir hava esti.
Masanın etrafında bakanlar, milletvekilleri, danışmanlar ve gazeteciler dışında kimse yoktu.
Hepimizin aklına iki ihtimal üşüştü.
Ya orada bulunanlardan biri sabotaj yapıyordu, ya da FETÖ, birçok yerde yaptığı gibi etrafa dinleme cihazı koyup, konuşulanları sızdırarak güç gösterisinde bulunmak istiyordu.
Bir taraftan herkes birbirinin gözünün içine bakarken, bazılarımız masanın altını, yan odaya giden kapının dibinde kablo falan olup olmadığını kontrol etmeye başladı.
Meselenin araştırılması, ne olduğunun anlaşılması için toplantının bitmesi gerekiyordu.
Soru/cevap faslı bittikten sonra bu araştırma başladı.
Meselenin ne olduğu anlaşılınca, toplantı boyunca yaşanan stres, yerini gülücüklere bıraktı.
Meğer grupta yer alan bir başka televizyoncu meslektaşımız, haber gazetelerde yayınlanmadan girilmesin ricasını ya duymamış, ya da fark etmemişti.
Erdoğan konuşurken sahte hesapta geçen cümleyi çalıştığı kanala son dakika haber diye geçmiş, o televizyon kanalında yayınlanan haber de twitter da dolaşıma girmişti.
Meselenin böyle olduğu anlaşılınca, kabus bitti herkes rahat bir nefes aldı.
Böylece orada bulunanların üzerindeki töhmet kalkmış oldu.
Bu anekdotu sizlerle paylaşmak için bir başka Uzakdoğu gezisine çıkmam gerekiyormuş.
Bugünlerde, 3,5 yıl önceki o gezinin ikinci ayağı olan Singapur’dayız.
Bu defa bugünün Başbakanı Binali Yıldırım ile birlikteyiz.
Gezi sırasında Erdoğan’ın 2014 Ocak ayında yaptığı ziyaret de hatırlandı.
Nasıl mı?
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, burada Singapur-Türkiye İş Forumu’nda yaptığı konuşmada Erdoğan’ın o gezide kendisine Singapur ile bir serbest ticaret anlaşması yapılması talimatını verdiğini anlattı.
Anlaşma 2015’te tamamlandı ve şimdi iki ülke arasındaki ticaret hacmini 4-5 kat artırmanın yolları, iki ülke işadamlarının üçüncü ülkelerde ortak yatırımlar yapmalarının önü açılmış oldu.
Sonra anlatmaya başladı.
Gerisini kendisinden dinleyelim:
Niye terlemek lazım?
Pazartesi bu köşede dediğimiz gibi, Türkiye petrol, doğalgaz zengini bir ülke değil. Ekmeğini çıkarmak için bol bol ticaret yapmak zorunda.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.