Ülkenin geleceği adına hayati niteliği olan bu soruyu durduk yere gündeme aldığımızı söyleyemem.
Son dönemde Kemalist çevrelerin Atatürk tartışmalarını köpürterek kendilerine devlet içinde alan açmaya çalışmaları o kadar dikkat çekici hale gelmişti ki.
Referansımız, çıkış noktamız işte böyle bir bağlama oturuyordu.
Zaten o çevreler hemen üzerlerine alındılar.
Nasırlarına basınca anında tepki verip, en iyi bildikleri yöntemle, yani yazdıklarımızın ana fikrini çarpıtarak algı operasyonu çekmeye kalktılar.
Kusura bakmasınlar yemezler…
Bu konuya ikinci kere girmemin nedeni, cevabını aradığım sorunun yanıtının gelmiş olması.
Pazartesi yazısı üzerine, 15 Temmuz sonrası TSK’nın yeniden yapılanması sürecinde imzası bulunan, bu işleri yürüten kadroda görevi bulunan önemli bir isim aradı.
Bu bir…
Bu iki…
Bu yanıtlar ne anlama geliyor?
Ordu içinde, TSK’yı kendi yörüngelerine sokarak, eski günlere dönmek isteyen Kemalist kadrolaşmaya izin verilmeyecek anlamına geliyor.
Toplumsal denge dediğimiz şu:
Orduya, Türkiye sosyolojisinin ortalamasının yansıması.
Ehliyet, liyakat sahibi, askerlik yapabilecek asgari vasıflara sahip herkesin girebilmesi, bu şekilde bu kurumların ele geçirilecek mevzi olmaktan çıkarılması.
Bunu söylerken Kemalistlerin/Ulusalcıların Aşkale Kampı’na gönderilmesi gibi bir seçenek de sunuyor değilim.
15 Temmuz’un devam eden günlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı tarif de böyle bir çerçeveye oturuyordu zaten.
DARBE KÜLTÜRÜNÜN
Ayrıca…
15 Temmuz dışında bu ülkede yaşanan bütün darbelerde kimin, hangi ideoloji sahiplerinin imzası vardı, bir söyler misiniz?
27 Mayıs’lar, 12 Martlar, 12 Eylül’ler, 28 Şubat’lar, 27 Nisan’lar, kapatma davaları…
Bunların hepsi kendisini memleketin, devletin yegane sahibi olarak gören Kemalistler tarafından gerçekleştirilmedi mi?
O durumdakilere yine bir selam gönderebiliriz ama, 15 Temmuz’un asıl kahramanlarını unutmamak kaydıyla.
Sivil asker ilişkileri bağlamında öncesinde de bir takım adımlar atılmış, ordu 2010’dan itibaren olması gereken asli görevine yönelmişti.
Ancak o yapılanların yeterli olmadığını 15 Temmuz’da görmüş, yaşamış olduk.
Hükümet, darbe girişiminin paniğini üzerinden atar atmaz, bu bağlamda esaslı bir dokunuş yaptı.
20 Temmuz’da ilan edilen OHAL kapsamında yapılan ilk düzenlemelerden biri, TSK içinde darbe kültürünün yeniden yeşermesini köklü şekilde engelleyecek reformlardı.
Askeri liselerin kapatılması, Milli Savunma Üniversitesi’nin kurulması, Kuvvet Komutanlıklarının ve personelin Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, bu bakanlığın güya bakanlık olmaktan çıkarılıp gelişmiş demokrasilerdeki görev/yetki pozisyonunu elde etmesi gibi başlıklarla sıralayabileceğimiz reformlar hayati niteliği olan kararlardı.
Artık 15 Temmuz’u hiç ağzına almamaya başlayan, dünkü grup toplantısında olduğu gibi, darbeyi yine 20 Temmuz’da başlatan CHP lideri Kılıçdaroğlu, asıl bu konularda mı sancı çekiyor diye de sormadan edemiyor insan.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.