Kudüs’ü kim sattı?

04:0011/12/2017, Pazartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
Mehmet Acet

İsrail İstihbarat Bakanı Yisrael Katz’ın sözleri meselemizi özetliyor aslında.Channel 10’a demeç veren İsrailli bakan şunu söylüyor:“Bazı Arap ülkelerinin ABD tarafından korunmaya olan mecburiyeti, karara verecekleri tepkinin de doğasını belirliyor.”Bu ifade ne anlama geliyor?Çok açık, öyle değil mi?Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ama en başta Suudi Arabistan’ın ABD tarafından‘korunma altına’alınmasının, bu ülkeleri yönetenlerin ABD’ye mecbur hale gelmesinin, Kudüs’ün satışı gibi bir bedelinin

İsrail İstihbarat Bakanı Yisrael Katz’ın sözleri meselemizi özetliyor aslında.

Channel 10’a demeç veren İsrailli bakan şunu söylüyor:

“Bazı Arap ülkelerinin ABD tarafından korunmaya olan mecburiyeti, karara verecekleri tepkinin de doğasını belirliyor.”

Bu ifade ne anlama geliyor?

Çok açık, öyle değil mi?

Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ama en başta Suudi Arabistan’ın ABD tarafından
‘korunma altına’
alınmasının, bu ülkeleri yönetenlerin ABD’ye mecbur hale gelmesinin, Kudüs’ün satışı gibi bir bedelinin de olduğu anlamına geliyor.

Bakalım bu mecburiyet, daha başka hangi bedelleri ödetecek.

Önce sıkıştır, kırk satırla kırk katır arasında tercihe zorla, sonra istediğin adımı at.

Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi için bundan daha iyi bir zamanlama olabilir miydi?

KRAL FAYSAL’IN 48 YIL ÖNCEKİ ROLÜNÜ BUGÜN ERDOĞAN OYNUYOR

Suudi Arabistan’da bir Kral Faysal vardı.

Kudüs’le ilgili, Mescid-i Aksa ile ilgili ağlamaklı ses tonuyla yaptığı tarihi niteliği olan bir konuşması internette dolaşıyor.

Benim buradan yazılı olarak aktarmam, konuşmanın
‘büyüleyiciliğini’
yeterince yansıtmaz.

O yüzden izlemenizi özellikle tavsiye ederim.

Yine de o konuşmadan bir bölümü buraya koyalım.

Şöyle diyor Kral Faysal:

“Kardeşlerim neyi bekliyorsunuz? Uluslararası vicdan denen şeyi mi bekliyorsunuz? Hani neredeymiş o? Mescid-i Aksa sizleri çağırıyor, Aksa’nın çığlıkları sizden gelmesi beklenen yardımlar içindir kardeşlerim. İçinde bulunduğumuz zorluklardan ve çilelerden kurtarmamız için sizi bekliyor. Peki, neden korkuyoruz? Bizi durduran nedir? Ölümden mi korkuyoruz? Allah yolunda ölmekten daha güzel ve izzetli bir ölüm var mıdır?”

Bir bu konuşmaya bakın, bir bugünkü kimi Arap liderlerin zavallı hallerine.

Bir de yürekleri yangın yerine dönen Arap halklarının terk edilmişliğine.

Hiç kuşku yok ki, Kral Faysal’ın o günkü Kudüs duyarlılığını, Mescid-i Aksa duruşunu İslâm Dünyası’nda bugün yönetici olarak bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan taşıyor.

Bunun için korkalım mı?

Acaba sonu ne olur diye mi düşünelim?

Öyle yaparsak, Arap toplumlarının liderlerinden duyduğu utançtan daha başka ne kalır elimizde?

TARİHİN GARİP CİLVESİ

Dün, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ile konuştum.

Kudüs mevzu bahis olduğunda
“Türkiye yalnız kalsa da görüşünü değiştirmeyecek”
dedi.

Çarşamba günü İstanbul’da İslâm İşbirliği Örgütü liderler zirvesi toplanacak.

Dönem başkanı Türkiye olduğu için bu zirve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla yapılıyor.

Tek gündem var, Kudüs.

Tarihin garip cilvelerinden biri olsa gerek.

Çarşamba günü İstanbul’da toplanacak olan bu örgüt, 1969 yılında Mescid-i Aksa’nın ateşe verilmesi üzerine Kral Faysal’ın yaptığı bir çağrı üzerine ortaya çıkmıştı.

İslâm ülkeleri liderlerinin bir araya gelmesi, bir duruş ortaya koyması, dayanışma içine girmesi, Mescid-i Aksa’ya daha büyük kötülüklerin yapılmasını engellemişti.

Şimdi, Kral Faysal’ın 48 yıl önce yüklendiği misyonu Erdoğan üstleniyor, yine Kudüs gündemli bir toplantı etrafında İslâm ülkeleri liderlerini buluşturuyor.

Tarihin garip cilvesi dediğim bu.

KINAMANIN ÖTESİNE GEÇER Mİ?

ABD yönetiminin Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederken neyi kolladığı konusunda artık herkesin bir fikri var.

Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin hali pür-melalinin, bu karara yeşil ışık yakmalarının birincil faktör olduğunu söyleyebiliriz.

Ama yeterli değil.

Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Yemen’de ortaya çıkan tabloyu da bu pervasızlığa kapı aralayan faktörler arasında saymamız gerekiyor.

O halde, bir yerden başlayıp tekrar toparlanmak, tekrar ortak duygu iklimine yönelmek için İstanbul zirvesi iyi bir fırsat olabilir.

Mezhep farklılıklarını çatışmaya sürükleyen duygular, yerini Kudüs duyarlılığını hatırlamaya bırakabilir.

Bunun için, kınamanın ötesine geçen bir duruş, İslâm ülkeleri arasındaki dayanışmayı tesis edebilecek bir eylem planı, yol haritası ilanı iyi bir başlangıç olabilir.

Bu yönüyle, İslâm İşbirliği Örgütü’nün İstanbul toplantısı, büyük önem taşıyor.

Geçen hafta, Meclis’te ender gördüğümüz bir şey oldu, 4 parti birden Kudüs bildirisine ortak imza attı.

Yine de, Türkiye’nin Kudüs duruşundan rahatsız olanlar için küçük bir hatırlatma yapabilirim:

Sizi memnun edecek bir tercih yapmamız halinde ulaşacağımız menzil, bugünkü Mısır’ı, Birleşik Arap Emirlikleri’ni, Suudi Arabistan’ı yönetenlerin içinde bulundukları
‘zillet halinden’
farksız olmayacaktır.

Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

#Kudüs