Kılıçdaroğlu’nun itibar cinayetleri

04:0030/11/2017, Perşembe
G: 18/09/2019, Çarşamba
Mehmet Acet

Kendi başımdan geçen küçük bir hadiseyi anlatarak başlayayım.7 Haziran 2015 seçimlerine gidilirken, o yılın mayıs ayında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile Trabzon ve Karabük mitinglerini izlemek üzere bir uçak yolculuğu yapmıştık.Seçim dönemlerinde desteksiz atma konusunda daha bir coşkulu olduğunu bildiğimiz CHP lideri, o günlerde yine inanılması güç bir iddia ortaya atmıştı.Demişti ki:Türkiye’de aylık geliri 200 liranın altında olan 17 milyon insan var.İddia, dönemin Başbakanı Davutoğlu tarafından

Kendi başımdan geçen küçük bir hadiseyi anlatarak başlayayım.

7 Haziran 2015 seçimlerine gidilirken, o yılın mayıs ayında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile Trabzon ve Karabük mitinglerini izlemek üzere bir uçak yolculuğu yapmıştık.


Seçim dönemlerinde desteksiz atma konusunda daha bir coşkulu olduğunu bildiğimiz CHP lideri, o günlerde yine inanılması güç bir iddia ortaya atmıştı.

Demişti ki:
Türkiye’de aylık geliri 200 liranın altında olan 17 milyon insan var.

İddia, dönemin Başbakanı Davutoğlu tarafından hemen yalanlanınca uçak sohbetinde konuyu açtım.

Kılıçdaroğlu ile aramızda sorulu-cevaplı şöyle bir diyalog geçti:

-Madem Başbakan rest çekti, bu rakamların kaynağını açıklar mısınız?

-Çok basit, madem öyle Başbakan bunu ispat etsin.

-İyi ama bu rakamları siz veriyorsunuz?

-Başbakan’ın veri konusunda iyi bir kaynağı yok. Açıklasın hadi.

-Tamam ama, 'müddei iddiasını ispatla mükelleftir' diye bir söz vardır hani. Burada iddia sahibi sizsiniz. Sizin ispat etmeniz gerekmez mi?

-BELGEYİ BANA VERSENİZ…
-OLMAZ VERMEM!

Diyalog bu şekilde gelişince, uçakta bulunan milletvekillerinden biri Kılıçdaroğlu’nun önüne bir kağıt koydu.

Sonra, kendisi milyonlu küsuratlı rakamlar üzerinden toplama çıkarma işlemleri yapmaya başladı.

Kılıçdaroğlu, devamında,
“Bu rakamlara Çalışma Bakanı, Başbakan ulaşamaz ama ben ulaşırım. Neden, çünkü ben hesap uzmanıyım”
dedi.

Rakamlardan bir şey anlamadığım için kendisinden önüne konulan, üzerinde hesap-kitap yaptığı kağıdın bir örneğini bana vermesini istedim.

Nedir, ne değildir anlamak için.

Nasıl bir cevap aldım dersiniz?

“Olmaz, vermem”
dedi.

Bu kıssadan çıkaracağımız iki tür hisse var:

1-
Ortaya bir soru at, bir suçlama yönelt, sonra karşı taraf bunun yalan olduğunu sana ispat etsin.
2-
Bir belge göster, gösterdiğin belge ile Üçüncü Dünya Savaşı çıkacakmış gibi bir hava estir, ama o belgeyi medya ve yargı makamlarıyla paylaşma.

Peki bu iki tutum bize neyi gösteriyor?

Birincisi,
bir karakter bozukluğuna işaret ediyor. Siyasi amaçlar uğruna insanların onuru ile oynamaktan yüksünmeyen bir ahlaksızlık haline.
İkincisi,
sorduğu sorunun, yaptığı suçlamanın doğruluğunu test edebilecek mekanizmalara duyulan güvensizliği.

Ya da işin doğrusu çıkınca, vermek istediği hasarı verememe korkusu olabilir.

İşin burasında, bu duygu halini tanımlamak için
‘karakter bozukluğu’
tabirinin yerini ikame edecek başka bir kavram kullanmak zorlaşıyor.
AÇIKLANAN BELGELERİ MEDYAYA YARGIYA NEDEN VERMİYOR?

Önceki gün CHP Meclis Grubu’nda izlediğimiz tiyatronun da bundan bir farkı yoktu.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakınlarının toplam 15 milyon dolar değerindeki parayı İngiltere açıklarındaki bir vergi cennetine havale ettiklerini iddia eden ‘belgeler’ gösterdi.

Hemen ardından Cumhurbaşkanının Avukatı Ahmet Özel,
“İddialar yalan, belgeler sahte”
diyen bir açıklama yaptı.

Avukat özel, devamında da Kılıçdaroğlu’ndan salladığı belgeleri medya ve savcılık ile paylaşmasını istedi.

Bu bir meydan okumaydı aynı zamanda.

Gelin görün ki, Kılıçdaroğlu ne belgeleri medya ile paylaştı, ne de savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Dünkü gazetelerden öğrendik ki, belgelerin bir kopyasını almak için CHP Genel Merkezi’ni arayan gazeteciler de eli boş gönderilmişti.

Bu ne demek?

“Belge açıklıyorum ama bunun yalan olduğunun ortaya çıkmasını da istemiyorum”
demek.
DÖN DOLAŞ AYNI FİLM

Avukatını teyit eden sözleri, dün bu defa Cumhurbaşkanı'nın kendi ağzından dinledik.

Erdoğan, net bir şekilde,
“Yurtdışına çıkan bir para söz konusu değil”
dedi.

Bu durumda, o paraların çıkıp çıkmadığını, Man Adaları'na gidip gitmediğini CHP’yi yönetenler ispat etmek zorunda olmuyor mu?

Kılıçdaroğlu’nun
‘belge açıklama tiyatrosunun’
zamanlaması konusunda da söylenecek çok şey var.

ABD’nin New York kentindeki Manhattan Mahkemesi’nde görülmeye başlanan Rıza Zarrab davası ile senkronize hareket etme çabası o kadar açık ki.

Yahut New York’ta Zarrab davasını siyasi bir operasyona dönüştürme çabasıyla hareket edenlerin Kılıçdaroğlu’ndan
'Bir destek atsana'
talebi ve Kılıçdaroğlu’nun buna,
“Hay hay”
diyerek mukabele ettiği gerçeği o kadar âşikâr ki.

2013 gezi kalkışmasından bu yana defalarca gördüğümüz filmin tekrarından başka bir şey değil bu yaşadıklarımız.

Aynı filmi tekrar tekrar izleyince, her izleyişte
‘çekim hataları’
daha bir sırıtır hale geliyor.
#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP